8- Cennetin ve Cennetliklerin Sıfatları, Cennetliklerin Orada Sabah, Akşam Teşbihleri Hakkında Bir Bab 7330- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih’den rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Cennete girecek ilk zümrenin suretleri Bedir gecesindeki ay gibi olacaktır. Orada tükürmeyecekler, burun atmayacaklar ve büyük abdest bozmayacaklardır. Kapları ve tarakları altınla gümüşten, buhurdanlıkları öd ağacından olacaktır. Terleri miskdir. Her birine iki zevce verilecektir ki, gözellikten baldırlarının iliği etin arkasından görülecektir. Aralarında anlaşamamazlik ve küsüşme olmayacaktır. Kalbleri bir kalb olacak, sabah-akşam Allah'a tesbihde bulunacaklardır.» buyurdular. 7331- Bize Osman b. Ebi Şeybe ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Osman'ındır. (Osman: Haddesena; İshak ise: Ahberana tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Cerir, A'mes'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Şüphesiz ki, cennetlikler orada yiyip-içerler, fakat tükürmezler; büyük-küçük abdest bozmazlar ve burun atmazlar.» buyururken işittim. Ashab: — O halde yenilen şey ne olacak? diye sordular. «Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Kendilerine nefes ilham olunur gibi tesbih ve tahmid ilham olunur.» buyurdu. 7332- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Kûreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den bu isnadla: «Misk sızıntısı gibi...» cümlesine kadar rivâyet etti. 7333- Bana Hasan b. Ali El-Hulvânî ile Haccâc b. Şâir de ikisi birden Ebû Âsım'dan rivâyet ettiler. Hasan dedi ki: Bize Ebû Âsim, İbnû Cüreyc'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillah'ı şunu söylerken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı «Cennetlikler orada yeyip-içerler ama büyük abdest bozmazlar; burun atmazlar, küçük abdest de bozmazlar. Lâkin o yedikleri misk sızıntısı gibi Üîr geğirti olur. Kendilerine nefes almak İlham edildiği gibi, tesbih ve hamd ilham olunur.» buyurdular. Müslim der ki: Haccac'ın hadîsinde «zâke» yerine «zâlike» denilmiştir. 7334- Bana Saîd b. Yahya El-Ümevî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Güreye rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini haber verdi. Şu kadar var ki, o: «Kendilerine nefes almak ilham edildiği gibi, tesbih ve tekbirde ilham edilir.» demiştir. Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Ehl-i Sünnet vel-cemaatın mezhebine göre, cennetlikler cennetin hatır ve hayâle gelmeyen nimetlerinden yiyip içerler. Muhtelif nimetlerden tıev'ilerine göre daimî surette lezzet alırlar. Onların bu hâli dünya nimetleri şeklinde tecelli ederse de, nimetler arasındaki lezzet ve nefaset farkı pek büyük olduğundan, dünya nimetleri onlara sadece ismen uymuş olurlar. Cennetlikler abdest bozmamak, burun atmamak gibi husûsatta da dünyadaki hallerinden ayrılırlar. Gerek bu hadîsler, gerekse Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri cennet nimetlerinin ebedî olup, bitip tükenmeyeceğine delildirler. Bu rivâyetlerdeki ikişer zevceden murad; dünya kadınlarıdır. Hadîs-deki: «Sabah, akşam tesbîhde bulunmak...» tâbirinden murad; o mikdar demektir. Zira az yukarda işaret ettiğimiz gibi, cennette güneş doğması, güneş batması gibi şeyler yoktur. Hadîsin «yülhemûne» cümlesi «tülhemûne» şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bu takdirde mânâ şöyle olur. Onlara tesbih ve tahmid, size nefes almak ilham edildiği gibi ilham olunur. Cü â': Geğirmek demektir. Geğirmek, insan doyduğu vakit solukla beraber içinden çıkan sesdir. Yalnız Cennetteki geğirmek dünyadaki' gibi nahoş olmayacaktır. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Cennet teklif yeri olmadığı halde, neden cennetliklere tesbih ve tahmidde bulunmaları ilham olunacaktır? Cevab: Buradaki teşbih, nimet ve lezzet teşbihidir. Cennetlikler bunu mükellef oldukları için değil, Allahü teâlâ'yı görmekle duyacakları lezzet ve mehabbetden dolayı yapacaklardır. |