Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Bab

7308- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad b. Seleme, Sabit ile Humeyd'den, onlar da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Cennet hoşa gitmeyen şeylerle sarılmış; cehennem de şehvetlerle sarılmıştır.»; buyurdular.

7309- Bana Zülıeyr b. Harb da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şebâbe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Verkâa' Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk»'da tahric etmiştir.

Ulemânın beyânına göre hadîs-i şerif Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fasîh, bedi' ve cevâmiu'l-kelim sözlerindendir. Cevâmiu'l-kelim çok mânâ ifade eden az sözler manasınadır. Böyle sözler yalnız Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsustur. Burada bu kabilden bir temsil yapmıştır.

Hadîsin mânâsı şudur: Cennete ancak bu hoşa gitmeyen şeyleri yapmakla, cehenneme de şehvetler sebebiyle varılır. Bunlar cennetle cehennemi sarmış, perde arkasında bırakmıştır. Hoşa gitmeyen şeylere göğüs gererek cennetin perdesini yırtan, oraya girecek şehvetlerine kapılıp günah işleyenler de cehennemin perdesini yırtarak cehenneme girecektir. Buradaki hoşa gitmeyen şeylerden maksat, icrası nefse ağır gelen şeylerdir. İbâdetlere devam, onların güçlüklerine katlanmak, öfkeyi yenerek affetmek, sadaka vermek, kötülük yapana iyilikte bulunmak, nefsin arzularına sabırla karşı gelmek gibi şeyler bunda dahildir.

Şehvetlerden murad ise: «Zina, içki, gıybet gibi haram olan şeyleri yapmaktır. Yiyip içmek gibi mubah olan şehvetler bunda dahil değildir. Maamafih onlarda da ifrat dereceye varmak mekruhdur.

7310- Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Züheyr b. Harb rivâyet et-tiler. (Züheyr: Haddesena; Said İse: Ahberana tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Ilürey-re'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi. (Şöyle buyurmuşlar):

«Allah (azze ve celle): Ben sâlih kullarıma hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu.» Allah'ın kitabında bunun şahidi:

"Hiç bir nefis onların yaptıklarına karşılık, kendilerine saklanan ferahfeza şeyleri bilemez." Süre-i Secde, âyet: 17 âyet-i kerîmesidir.

7311- Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbnu Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mâlik Ebû'z-Zinad'dan, o da Araç-dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Allah (azze ve celle): Ben sâlih kullarıma —size Allah in bildirdikleri bir tarafa — zuhru ahiret olmak üzere hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbinden geçmeyen şeyler hazîrladım, buyurdu.»

7312- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti, H.

Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş, Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

«Allah (azze ve celle): Ben sâlih kullanma zahru âhiret olmak üzer — Allah'ın size bildirdikleri bir tarafa— hiç bir gözün görmediği, kulağı işitmediği ve İnsan kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyuruyor.»

Sonra: «Hİç bir nefis onlar için saklanan ferahfeza şeyleri bilmez.» âyetini okudu.

7313- Bize Harun b. Ma'ruf ile Harun b. Saîd El-Eyli rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Sahr rivâyet etti. Ona da Ebû Hazini rivâyet etmiş.

(Dedi ki): Ben Sehl b. Sa'd Essâidî'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir meclisinde bulundum İti, orada cenneti sonuna kadar vasfeyledi. Sonra hadîsinin nihayetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Orada hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insan kalbinden geçmeyen şeyler vardır.» buyurdu. Sonra şu âyeti okudu:

"Onların yanları yataklardan uzak kalır. (Azabından) Korkarak, (sevabına) tama’ ederek Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rıziklardan da başkalarına infâk ederler. Hİç bir nefis onların yaptıklarına karşılık olarak kendilerine saklanan ferahfeza şeyleri bilemez." Sûre-i Secde, âyet: 16-17.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'BedMl-Halk» ile «Kitâbu't-Tefsir»'de; Tirmizî de «Kitâbu't-Tefsir»'de tahric etmişlerdir.

Belhe: Bırak, demektir. Bazıları, «başka» mânâsına geldiğini, bir takımları da, «nasıl» demek olduğunu söylemişlerdir.

Zemahşerî diyor ki: «Allah'ın cennetliklere hazırladığı nimetlerin hepsini değil, bir tanesini bile bilen yoktur. Bunu ne bir mukarreb melek bilir, ne de nebiyyi mürsel! Teâlâ Hazretleri bunları bütün mahlûklarından gizlemiştir. Yalnız kendisi bilir. Bu hazırlıkların ötesinde istenecek bir şey yoktur.