1- Bab 7222- Bana Ebû Bekr b. İshâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Bükeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Muğîra (yani; El-Hızâmî) Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlülluh (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar) ; «Kıyâmet gününde semiz, İri bir adam gelecek. Fakat Allah ındinde bir sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmayacaktır, "Bir de onlar için Kıyâmet gününde tartı dikmeyiz..." âyetini okuyun.» Sûre-i Kehf, âyet: 105 buyurdular. Bu hadîsi Buhârî , Kehf Sûresinin tefsirinde tahric etmiştir. Hadîsin. Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyetinde: Kıyâmet gününde uzun, iri, yiyici ve içici bir adam gelecek... denilmiştir. Böyle bir adamın Allah ındinde sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmaması hiç bir kıymeti olmadığından kinayedir. Hadîs-i şerif semizlik ve şişmanlığı zemmetmektedir. Âyeti okuyun sözü zahire göre hadîsdendir. Maamafih sahabinin sözü olması ihtimali de vardır. 7223- Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Fudayl (yani; İbn Iyâz) Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Abidete's-Selmânî'den, o da Abdullah b. Mesud'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir âlim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek. — Yâ Muhammed! Yahut Yâ Ebe'l-Kâsım! Şüphesiz ki, Allahü teâlâ kıyâmet gününde gökleri bir parmak üstünde, yerleri bir parmak üstünde, dağlarla ağaçları bir parmak üstünde, su ile toprağı bir parmak üstünde, şâir mahlûkatı da bir parmak üstünde tutacak, sonra onları sallayarak: — Melik benim; Melik benim; buyuracaktır, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âlimin söylediğine şaşarak'onu tasdik için güldü. Sonra şu âyeti okudu: "Onlar Allah'ı hakkıyle takdir etmemişlerdir. Halbuki Kıyâmet gününde bütün yer ve gökler onun sağ elinde dürülüp toplanacaklardır. Onu tenzih ederim. O müşriklerin koştukları şirkten münezzehdir." Süre-i Zümer, âyet: 67. 7224- Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivâyet jetti. Her iki râvi Cerir'den, o da Mansur'dan bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Mansûr: Yahûdilerden bir âlim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi, diyerek Fudayl'ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. Fakat: «Sonra onları sallayacak...» dememiştir. O şunu söylemiştir: — Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onun söylediğine şaşarak kendisini tasdik için güldüğünü gördüm. Hattâ yan dişleri göründü. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Onlar Allah'ı hakkıyle takdir etmediler.» dedi ve âyeti okudu. 7225- Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş rivâyet etti. (Dedi ki): Ben İbrahim'i şöyle derken işittim: Alkame'yi dinledim, şunu söylüyordu: Abdullah dedi ki: Ehl-i Kitabdan bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: — Yâ Eba'l-Kâsim! Şüphesiz ki, Allah gökleri bir parmak üzerinde, yerleri bir parmak üzerinde, ağaçlarla toprağı bir parmak üzerinde, mah-lûkatı da bir parmak üzerinde tutacak; sonra: — Melik benim, Melik benim! buyuracaktır, dedi. Abdullah Dedi ki: Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in güldüğünü gördüm. Hattâ yan dişleri göründü. Sonra: «Onlar Allah'ı haklayle takdir etmediler.» âyetini okudu. 7226- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Bize İsbak b. İbrahim ile Alî b. Haşrem de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İşet b. Yûnus haber verdi. H. Bize Osman b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki: Her birinin hadîsinde: «Ağaçları bir parmak üzrinde ve toprağı bir parmak üzerinde...» ifâdeleri vardır. Cerir'in hadîsinde: «Mahlûkatı da bir parmak üstünde...» ifâdesi yoktur. Lâkin onun hadîsinde: «Dağları da bir parmak üstünde...» ibaresi vardır. Cerir'in hadîsinde şu ziyâde de vardır: «Onu tasdik için söylediğine şaşarak...» Bu hadîsi Buhârî, Zümer Sûresinin tefsirinde ve «Kitâbu't-Tevhid»'de; Tirmizî ile Nesâî dahi «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Habr ve Ilıbr: Âlim demektir. Bu kelime umumiyetle Yahûdilerin âlimleri hakkında kullanılır. Hadîs-i şerif sıfat hadislerindendir. Bunlar hakkında ulemânın iki mezhebi olduğunu evvelce görmüştük. Yine hülâsa edelim ki: Bir mezhebe göre el, parmak vs. gibi uzuvlar Allahü teâlâ hakkında mümtenf yani; imkânsız olduğu için, bu gibi kelimelerin hak olduğuna itikad etmek ve mânâlarım Allah'a havale kılmak gerekir. Diğer mezhebe göre bunlar te'vil olunurlar. Bu takdirde buradaki parmaktan murad; muktedir olmaktır. Hadîsin zahirine bakılırsa, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yâhûdî âlimini tasdik için gülmüştür. Kâdî Iyâz'la bazı kelâm ulemâsına göre ise, onun gülmesi tasdik için değil, yahûdî âliminin söylediklerini red ve inkâr içindir. O Yahûdinin kötü itikadına şaşmıştır. Çünkü Yahûdilere göre Cenâb-ı Allah cisimdir. Hadîsdeki (onu tasdik için) sözü râvi tarafından söylenmiştir. Nevevî birinci mânâyı daha zahir bulmaktadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gülmesinden murad; tebessümüdür. 7227- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana İbn Müseyyeb rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre şöyle diyormuş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: «Kıyâmet gününde Allah Tebareke ve Teâla yeri kabzeder, göğü de sağ eliyle dürer. Sonra: Melîk benim! Nerede yerin melekleri? buyurur.» 7228- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Ömer b. Hamza'dan, o da Salim b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Ömer haber verdi. (Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: «Allah (azze ve celle) Kıyâmet gününde gökleri dürecek; sonra onları sağ eline alacaktır. Sonra: Melik benim; cebbarlar nerede? Nerede mütekebbirler? diyecektir. Sonra sol eliyle yerleri dürecek. Sonra: Melîk benim. Cebbarlar nerede? Nerede mütekebbirler? buyuracaktır.» 7229- Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Yakub (yani; İbn Abdirrahman) rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Kâzim, Ubeydullah b. Miksem'den rivâyet etti ki, kendisi Abdullah b. Ömer'in, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i nasıl taklid ettiğine bakmış: «Allah (azze ve celle) gokleriyle yerlerini ikî eliyle tutacak ve: Allah benim! Melik benim! buyuracaktır.» demiş. Parmaklarını yummuş ve açmış. (Abdullah Dedi ki: Hattâ minbere baktım, altından "bir şey kıpırdıyordu. Kendi kendime: Acaba bu minber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i düşürecek mi, dedim. 7230- Bire Saîd b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Aziz b. Ebi Hazim rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, Ubeydullah b. Miksem'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i minber üzerinde gördüm: «Cebbar (azze ve celle) gökleriyle yerlerini iki eliyle tutacak...» buyuruyordu. Sonra Ya'kub'un hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk» ile «Kitâbu't-Tevhid»'de; İbn Ömer rivâyetini «Kitâbu't-Tevhid»'de tahric etmiştir. Bu rivâyetlerdeki iki el tâbiri kudret mânâsına te'vil olunmuştur. Çünkü biz insanlar işlerimizi ellerimizle görürüz. Bundan dolayı bize anlayacağımız şekilde hitab olunmuştur. Sağ ve sol el tâbirleri misâl tamamlanmak için zikredilmişlerdir. Çünkü biz kıymetli gördüğümüz şeyleri sağ elle, başkalarını sol elle tutarız. Bir de bizim nazarımızda sağ el solun göremediği işleri görür. Göklerin yerden daha büyük olduğu malûmdur. Bu sebeple onları sağ ele, yerleri de sol ele izafe ederek istiârevi bizim zihinlerimize daha açık surette ifâde etmiştir. Hakikatte Allahü teâlâ bir şeyin Kendisine daha ağır, diğerinin daha hafif olmasıyle vasıflanamaz. Kâdî İyâz diyor ki: «Bu hadîsde üç kelime var, hepsi toplamak mânâsına gelir. Bunlar: Kabzeder, dürer ve alır kelimeleridir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in -parmaklarını yumup açması Allah'ın mâhlûklarıni toplamasını temsilen anlatmak içindir.» Minberin titremesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu işaretini yaparken hareketinden ileri gelmiş olabilir. Maamafih Kâdî Iyâz işittiğinin heybeti sebebiyle kendiliğinden titremiş olabileceğine de ihtimal vermektedir. Nitekim hurma kütüğü de ağlamıştı. Neticede Kâdî Tyâz şunları söylemiştir: «Bu hadîslerde vârid olan müşkil kelimelerden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ne kasdettiğini Allah bilir. Biz Allahü teâlâ'ya ve sıfatlarına iman eder, ona hiç bir şeyi benzetmez, onu da hiç bir şeye benzetmeyiz. Onun misli yoktur. Hakkıyle işiten, gören odur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne söylediyse haktır, doğrudur. Anlayabildiğimiz bir şey varsa Allah'ın lütfü keremiyledir. Anlayamadıklarımıza ise iman eder; ilmini Allahü teâlâ'ya havale eyleriz.» «Nerede yeryüzünün melikleri?» suâli bütün canlılar öldükten sonra sorulacaktır. |