2- Mağaraya Sığınan Üç Kişi Kıssası İle Salih Amellere Tevessül Bâbı 7125- Bana Muhammed b. İshak El-Müseyyebî rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Enes (yani Ebû Damra İbn Iyâz) Mûsa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Ki, şöyle buyurmuşlar: «Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken kendilerini yağmur tutmuş ve dağda bir mağaraya sığınmışlar. Arkacığından mağaranın ağzına dağdan bir kaya düşmüş ve onları kapamış. Bunun üzerine yolcular birbirlerine: — Bakın Allah için sâlih amel işledinizse, o ameller vasıtasıyle Allah'a duâ edin. Ola ki, Allah bu kayayı sizden açar, demişler, içlerinden biri: — Allahım! Benim iki ihtiyar geçkin ana-babamla, bir karım ve küçük çocuklarım vardı. Onlara iyi bakardım. Hayvanlarımı yanlanna gelirdiğim vakit süt sağar, evvelâ annemle babamdan başlayarak çocuklarımdan önce onlara içirirdim. Şu var ki: Bir gün ağaçlık beni uzaklara götürdü de akşamlayıncaya kadar gelemedim. Ve onları uyumuş buldum. Hemen evvelce yaptığım gibi süt sağdım. Ve kabı getirerek başlan ucuna dikildim. Onları uykularından uyandırmaya kıyamıyor; çocuklara da onlardan evvel süt vermekten çekiniyordum. Çocuklar ayaklarımın dibinde çağrışıyorlardı. Benim ve çocukların hâli bu minval üzere fecir doğuncaya kadar devam etti. Eğer benim bunu senin rızanı dileyerek yaptığını biliyorsan, bu kayadan bize bir mikdârını arala da, ondan gökyüzünü görelim, demiş. Bunun üzerine Allah kayanın bir mikdârını aralamış ve ondan gökyüzünü görmüşler. Diğeri: — Allahım! Benim bir amcam kızı vardı. Onu erkeklerin kadınları sevmesinin en son derecesiyle sevmiştim. Ondan kendisiyle evlenmek taleb ettim. Ama o, kendisine yüz altın getirmedikçe bunu kabul etmedi. (Çalışıp) Yoruldum. Nihayet yüz altını topladım ve ona götürdüm. Ayaklarının önüne oturduğumda: — Ey Allah'ın kulu! Allah'dan kork ve bu mührü nahak yere açma! dedi. Ben de yanından kalktım. Eğer bunu senin rızânı dileyerek yaptığımı biliyorsan, bu kayanın bir kısmını bize aç, demiş. Allahü teâla da—onlara (bir miktar daha) açmış, öteki: — Allahım! Ben bir ölçek pirince bir çırak tutmuştum, işini bitirdiği vakit: — Bana hakkımı ver! dedi. Ben de kendisine ölçeğini arzettim. Fakat o kabul etmedi. Onu ekmeye devam ettim. Nihayet o pirinçten çobanlarıyle birlikte bir sürü sığır elde ettim. Derken bana geldi ve: — Allah'dan kork da benim hakkıma zulmetme! dedi. Ben: — Çobanlarıyle beraber şu sığırlara git de onları al! dedim. (Bu sefer): — Allah'dan kork! Benimle alay etme! dedi. — Ben seninle alay etmiyorum. Bu sığırları çobanlarıyle birlikte al! dedim. O da aldı, götürdü. Eğer bunu senin rızanı taleb için yaptığımı biliyorsan, bize (kayanın) kalan kısmını da aç! demiş. Bunun üzerine Allah kalan kısmı da açmış.» 7126- Bize İshûk b. Mansûr ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Asım, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Mûsa b. Ukbe haber verdi. Bana Süveyd b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ali b. Mûshir Ubeydullah'dan rivâyet etti. Bana Ebû Kûreyb ile Muhammed b. Tarif El-Becelî dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Varakabe b. Meskale rivâyet etti. Bana Züheyr b. Harb ile Hasen El-Hulvâni ve Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub (yani; İbn İbrahim b. Sa'd) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam, Salih b. Keysan'dan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbn. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ebû Damre'nin Mûsa b. Ukbe'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Onlar hadîslerinde: «yürümeye çıkmışlardı...» cümlesini de ziyâde etmişlerdir. Salih'in hadîs'inde: «gezinti yapıyorlardı...» cümlesi vardır. Yalnız Ubeydullah müstesna! Çünkü onun hadîsinde: «çıkmışlardı...» cümlesi vardır. Ondan sonra bir şey anmamıştır. 7127- Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî ile Abdullah b. Abdirrahman b. Behram ve Ebû Bekr b. İshâk rivâyet ettiler. (İbn Sehl: HUd-desena, dedi. Ötekiler: Ahberana tâbirini kullandılar. Dediler ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki): Bize Şuayb, Zührî'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Salim b. Abdillah haber verdi ki, Abdullah b. Ömer Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken dinledim: «Sizden öncekilerden üç kişi yola koyuldular. Nihayet onları geceleme (ihtiyacı) bir mağaraya sığındırdı...» Ve râvi hadîsi Nâfi'in, İbn Ömer'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında anlatmıştır. Şu kadar var ki o: «Onlardan bir adam: Allah'ım! Benim ihtiyar yaşlı anne-babam vardı. Ben onlardan önce ne aileye içeceî: bir şey verirdim, ne de mala...» demiştir. Bir de şöyle deditir: «Kız bana gelmekten imtina etti. Hattâ kıtlığa duçar oldu. Bunun üzerine bana geldi. Ben de ona yüz yirmi altın verdim.» Şunu da söylemiştir: «Ben onun ücretini ürettim. Hattâ ondan dalga dalga birçok inallar meydana geldi.» Şunu da söylemiştir: «Müteakiben mağaradan çıkıp gittiler. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Büyu'»da tahric etmiştir. «Ayaklarının önüne oturdum...» tâbirinden murad; cinsî münasebet için oturmaktır. «Mührü nahak yere açma...» tâbiri, bekâretimi zina ile bozma, demekten kinayedir. |