Geri

   

 

 

 

İleri

 

44- Haram Olmayan Hususda şefaatin Müstehab Kılınması Bâbı

6858- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.'

(Dedi ki): Bize Ali b. Müshir ile Hafs b. Gıyâs, Büreyd b. Abdillah'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet ettiler. Ebû Mûsa şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir hacet isteyen geldiği vakit yanında oturanlara döner ve:

«Şefaat edin! Ecir kazanın! Allah Peygamberinin dilinden dilediğini hükmetsin!» buyururdu.

Bu hadîsi Buhârî «Zekât», «Edeb» ve «Tevhid- bahislerinde; Ebû Dâvud «Kİtâbu'l-Edeb»'de; Tirmizî «İlim» bahsinde; Nesâî de «Zekât»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Hadîsin mânâsı şudur: Birbirinize şefaatçi olun. Benden bir şey istemeye gelen olur da, siz de ona şefaatçilik yaparsanız Allahü teâlâ onun hacetini benim vasıtamla görür. Bu suretle hem isteyen muradına erer, hem de siz sevab kazanırsınız.

Meşru istekler hususunda aracılık yapmak, gerek hükümdar, kumandan, vali gibi büyükler huzurunda, gerekse halkın birbirleri nezdinde şe-faatta bulunmaları müstehabdır. Fakat hudud-u şeriyye hakkında şefaat haramdır. Bâtılı tamamlamak, bir hakkı iptal etmek gibi şeylerde dahi şefaat caiz değildir.