3- Emir Olmayı İstemenin ve Buna Hırs Göstermenin Yasak Edilmesi Bâbı 4819- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hasen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Semûra rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: «Ya Abdurrahman! Emirliği isteme! Çünkü isteyerek sana verilirse onunla baş başa bırakılırsın! İstemeden sana verilirse onun uğrunda yardım görürsün.» 4820- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillâh Yûnus'dan rivâyet etti. H. Bana Alî b. Hucr Es-Sadî dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyin Yûnus'la Mansûr'dan ve Humeyd'den rivâyet etti. H. Bize Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Siraâk b. Atiyye ile Yûnus b. Ubeyd'den ve Hişâm b. Hassandan naklen rivâyet eyledi. Bu râvilerin hepsi Hasen'den, o da Abdurrahmân b. Semura'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Eymân ve'n-Nüzûr» ile «Ahkâm» ve «Keffârât» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Harâo'da; Tirmizî «Eymân»'da; Nesâî «Kaza» ve «Siyer» bahislerinde muhtelif râvi-' lerden tahrîc etmişlerdir. İmaret: Emirlik, hâkimlik demektir. Hadîste geçen «ükilte» kelimesi birçok nüshalarda bu şekilde rivâyet edilmişse de Kâdî Iyâz bunun yanlış olduğunu söylemiştir. Doğrusu «vükilte»'dir. Vükilte: Terk edilirsin mânâsına gelir. Hadîsten murâd şudur: Valilik, kaymakamlık gibi bir hükümet işi isteme! Çünkü güç bir iştir. Onu herkes yapamaz. Eğer nefsim arzu ediyor diye istersen o işde yalnız başına bırakılır; Allah'ın yardımını görmezsin, ama istemeden sana verilirse kabul et; bu takdirde Allah sana yardım eder. Hadîs-i şerif hükümete ait bir vazife İstemenin mekruh olduğuna delildir. Burada allâme Aynî: «Mücerred istemek mekruh ise rüşvet vererek iş başına geçmeye çalışanın hali nice olur?» demiş; ve rüşveti verene de, alana da Allah'ın lanet edeceğini bildiren hadisi hatırlatmıştır. 4821- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. El-Alâ' rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd b. Abdillâh'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben ve amcam oğullarından iki zât. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girdik. O iki zâtın biri: — Yâ Resûlallah! Bizi Allah (Azze ve Ceıle)'nin seni hâkim kıldığı yerlerden bazısına hâkim yap! Dedi. Öteki de Lunun gibi bir şey söyledi. Bunun üzerine Efendimiz: «Vallahi biz bu işe ne onu isteyen bîrini tayîn ederiz; ne de ona hırs gösteren birini!» buyurdular. 4822- Bize Ubeydullah b. Saîd ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Lâfız İbn Hâtim'indir. (Dediler ki): Bize Yahya b. Saîd El-Kat-tân rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Kurre b. Hâlid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Humeyd b. Hilâl rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Bürde rivâyet etti. (Dedi ki): Ebû Mûsâ şunu söyledi: — Yanımda Eşarîlerden iki zât olduğu halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Biri sağımda diğeri solumda idi. Bunların ikisi de vazife istediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) misvaklanıyordu. Bunun üzerine: «Ne diyorsun yâ Ebâ Mûsâ?» yûhut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. lîen de: — Seni hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, bunlar kalplerinde olanı bana söylemediler. Ben bunların vazife İsteyeceklerini bilemedim, dedim. Ama dudağının altında misvakînin yükseldiğini (hâlâ) görür gibiyim. Ya «Ien» edatı ile yahut «lâ» ile (konuşarak): «Biz işimize, isteyeni tâyin etmeyiz! Lâkin sen git yâ Ebâ Mûsâ!» yahut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. Ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra onun peşinden Muâz b. Cebel'i yolladı. Muâz onun yanına varınca: — (Ebû Mûsâ ona) Buyur etti; ve ona bir yastık serdi. Bir de baktı ki, Ebû Mûsa'nın yanında bağlı bir adam var! — Bu kim? diye sordu. Ebû Mûsâ: — Bu bir Yahûdi idi; müslüman oldu. Sonra tekrar kendi dînine, kötülük dînine döndü ve yahudî oldu, dedi. Muâz: — Bu adam öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resûlünün hükmü budur, dedi. Ebû Mûsâ: — Otur! Evet! Dedi. Muâz: — O öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resûlünün hükmü budur! Dedi. Bu üç defa tekerrür etti. Nihayet onun öldürülmesini emretti; ve öldürüldü. Sonra (Muâz'la Ebû Mûsâ) geceleyin namaz kılmayı müzâkere ettiler, de biri (yani Muâz): — Bana gelince: Ben hem uyurum hem namaza kalkarım. Uykum esnasında da namazımda umduğumu umarım! Dedi. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu istitâbeti'l-Mürteddîn» ile «İcâre» ve «Ahkâm» bahislerinde tahrîc etmiştir. Hazret-i Ebû Mûsâ El-Eş'arî'nin ismi Abdullah b. Kays'dır. Râvi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Efendimizin: «Yâ Ebâ Mûsâ» mı yoksa «Yâ Abdullah b. Kays» mı dediğinde şekk ettiği gibi «Ien» edatı ile mi yoksa «lâ» ile mi söz ettiğinde de şekk etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Mûsâ ile Muâz b. Cebel'in ikisini de Yemen'e ayrı ayrı vilâyetlere vali göndermiştir. Muhtelif rivâyetlerden anlaşılıyor ki, orada birbirlerini zaman zaman ziyaret ederlermiş. Ebû Mûsâ (Aleyhisselâmj'ın Hazret-i Muâz'in altına yastık koyması ona ikram içindir. Araplar fazla ikram etmek istedikleri müsafirlerini yastık üzerine oturturlardı. Taberâ-n î'nin rivâyetine göre Hazret-i Muâz Yahûdi'nin bağlı olduğunu görünce Ebû Mûsâ'ya: «Be kardeşim, sen insanlara işkence için mî gönderildin? Biz ancak onlara dinlerini öğretmek, faydalı şeyleri emretmek için gönderildik!» demiş. Fakat Yahûdi'nin irtidâd ettiğini anlayınca: «Muhammed'i hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, onu ateşle yakmadıkça yerimden ayrılmam!» demiştir. Bunun üzerine odun getirilerek ateş yakılmış; ve yahudî ateşe atılmış. Kitabımızın rivâyeti ile bu rivâyetin arası şöyle bulunur: Yahutî evvelâ boynu kılıçla kesilerek öldürülmüş; sonra cesedi ateşte yakılmıştır. Bundan anlaşılır ki, Hazret-i Ebû Mûsâ ile Muâz (radıyallahü anh)'ın mezheblerine göre ibret için ateşle ta'zîb caizdir. Hazret-i Alî'nin zındıkları yaktığı rivâyet olunmuştur. Dâvûdî diyor ki: «Hazret-i Alî'nin zındıkları yakması hatâ değildir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cemâate: «Eğer filân ve filâna rastlarsanız onları ateşle yakın!» buyurmuştu; sonradan: «Onlara rastlarsanız öldürün! Zîra Allah'ın azabı ile ceza vermek doğru değildir.» buyurdular. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) rizâ halinde olsun, gadab halinde olsun ancak hakkı söyler. Teâlâ Hazretleri: "O hevadan söz söylemez. " buyurmuştur. «Bu üç defa tekerrür etti.» cümlesi Hazret-i Muâz’ın sözünün tetimmesidir. Yani «Bu adam öldürülmedikçe oturmam!..» sözünü üç defa tekrarlamıştır. Ebû Dâvûd'un bir rivâyetinde Muâz'la Ebû Mûsâ'nin ikisi de sözlerini üçer defa tekrarladıkları bildirilmiştir. Bu takdirde bu söz râvinin olur. |