Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- İnsanların Kureyş'e Tabi' Olması ve Hilafetin Kuretş'de Olması Bâbı

4804- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb ile Kuteybe b. Said rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mugîra rivâyet etti. H.

Bize Züheyr b. Harb ile Amru'n-Nâkıd da rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. Her iki râvi Ebü'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişlerdir. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

 (Züheyr'in hadîsinde: «Onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vardırarak» ibâresi vardır. Amr ise «rivâyet itibarı ile» dedi.)

«İnsanlar bu işde Kureyş'e tâbi'dir. Müslümam müslümanına, kâfiri de kâfirine!» buyurdular.

4805- Bize Muhammed b. Râfi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ettiği budur... diyerek bir takım hadisler zikretti. Ezcümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İnsanlar bu işde Kureyş'e tâbi'dir. Müslümanları onların muslumanlanna, kâfirleri de onların kâfirlerine tâbidir.» buyurdular. Dedi.

4806- Bana Yahya b. Habîb El-Hârisî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bavh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr rivâyet etti ki, kendisi Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«insanlar hayırda ve serde Kureyş'e tabi'dirler.» buyurdu.

Ebû Hüreyre rivâyetini Buhari «Menâkıb» bahsinde tahrîc etmiştir. Mezkûr rivâyetteki «bu iş»'den murâd: Hilâfet ve emirliktir. Ulemâdan bazıları bu hadîsin emir mânâsına gelen bir ihbar olduğunu söylemişlerdir. Kureyş kabilesi sair Arap kabilelerinden her cihetle üstün olduğu için hilâfet onlara tahsis buyurulmuş; sair insanların onlara tâbi' olmaları emrolunmuştur.

«Müslümanları müslümanlanna tabi'dir.» Yani onlara karşı gelmek caiz değildir. «Kâfirleri de onların kâfirlerine tabi'dir.» cümlesini Kirmânı şöyle îzâh etmiştir: «Eu cümle onların geçmişteki hâllerini haber vermektedir. Yani onlar küfür devrinde de metbû' ve reis idiler. Kureyş kabilesi Harem-i şerif dahilinde yaşadıkları için Araplar onları sever ve sayarlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Peygamber gönderilerek hak dîne davete başlayınca Arapların ekserisi birdenbire ona tâbi' olmayıp Kureyş'in ne yapacağım beklediler. Mekke fethedilip Kureyş kabilesi müslüman olunca sair Araplar da onlara tâbi' olarak takım takım Allah'ın dînine girdiler. Peygamber'in hilâfeti Kureyş'de devam etti. Bu suretle (kâfiri kâfirlerine tâbi' idi) sözü doğru çıktı. Müslümanları da onların müslümanlarına tâbi' oldular.»

Hadîsin ikinci rivâyetindeki »hayır ve şer»'den murâd da İslâmiyet ve cahiliyyet devirleridir. Yani: İnsanlar câhiliyyet devrinde nasıl Küreyş'e tâbi' idi iseler, İslâmiyette de yine onlara tâbi'dirler; demektir. Resûlü'Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hükmün dünya durdukça böyle devam edeceğini haber vermiştir. Aşağıdaki rivâyet dahi aynı mânâdadır.

4807- Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Âsim b. Muhammed b. Zeyd, babasından rivâyet etti.

(Dedi ki): Abdullah şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İnsanlardan iki kişi kaldığı müddetçe bu iş Kureyş'de devam edecektir.» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Menâkıb» bahsinde tahrîc etmiştir.

Buradaki işten murâd da hilâfettir. Onu daima Kureyş kabilesi hak edecek demektir.

Nevevî diyor ki: «Bu hadîste, hilâfetin Kureyş'e mahsus olduğuna delil vardır. Onu Kureyş'ten başkalarına vermek caiz değildir. Bunun üzerine sahabe ve onlardan sonra gelenler zamanında icmâ' mün'akıd olmuştur. Bid'atçılardan buna muhalefet eden kimse sahabenin icmâı karşısında mağlûptur. Gerçekten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlar içinde iki kişi kaldığı müddetçe bu hükmün âhir zamana kadar devam edeceğini bildirmiş; söyledikleri onun zamanından bugüne kadar zuhur etmiştir. Gerçi Kureyş'ten olmayan mütegallibe beldelere hâkim olmuş ve kulları kahretmişler-se de yine hilâfetin Kureyş'de olduğunu i'tiraf etmişlerdir. Binâenaleyh hilâfet ismi onlara bakîdir. Hadîsten murâd da müstakillen hükmetmek değil, sadece hilâfet ismidir.»

Kâdî Iyâz: «Halîfenin Kureyş'ten olmasının şart kılınması bütün ulemânın mezhebidir..,» demiştir.

4808- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Husayn'dan, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etti. Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i buyururken işittim, demiş. H.

4809- Bize Rifâa b. Heysem El-Vâsıtî de rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Hâlid (yani İbn Abdillâh Et-Tahhân) Husayn'dan, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etti. Câbir söyle demiş:

Babamla birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdim. Ve onu:

«Gerçekten bu iş onların aralarında on iki halîfe geçinceye kadar bitmeyecektir!» buyururken işittim. Sonra bana gizli kalan bir s'6ı konutu. Hemen babama:

— Ne söyledi? diye sordum.

— «Hepsi Kureyş'ten» (buyurdu) dedi.

4810- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) i:

«İnsanların (hilâfet) işi, kendilerine on iki zat hükmofr'iği müddetçe yürümekte devam edecektir.» buyurdu. Soma Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana gizli kalan bir söz konuştu. Hemen babiıma:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) m; söyledi? diye sordum.

— «Hepsi Kureyş'ten» (buyurdu) dHi.

4811- Bize Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Simâk b. Câbir b. Semûra'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi rivâyet etti. Ama:

«İnsanların işi yürümekte devam edecektir» cümlesini anmadı.

4812- Bize Heddâb b. Hâlid El-Ezdî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Seleme, Simâk b. Harb'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: Câbir b. Semura'yi şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«İslâm on iki halîfeye kadar azîz olmakta devam edecektir!» buyururken işittim. Sonra bir kelime söyledi ki, onu anlamadım. Ve babama:

— Ne söyledi? diye sordum.

— «Hepsi Kureyş'fen» (buyurdu) dedi.

4813- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Dâvûd'dan, o da Şa'bî'den, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu iş (hilâfet) on iki halîfeye kadar azîz olarak devam edecektir!» buyurdu. Sonra bir şey konuştu ki, onu anlamadım. Ve babama:

— Ne söyledi? diye sordum.

— «Hepsi Kureyş'ten» (buyurdu) dedi.

4814- Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Avn rivâyet etti, H.

Bize Ahmed b. Osman En-Nevelî de rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Ezher rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Avn, Şa'bî'den, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Beraberimde babam olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gittim. Ve onu:

«Bu dîn on iki halîfeye kadar azız, muhkem devam edecektir!» buyururken işittim. Arkacığından bir kelime söyledi ki, halk onu işitmeme mâni' oldu. Bunun üzerine bat ama:

— Ne söyledi? diye sordum.

— «Hepsi Kureyş'ten» (buyurdu) dedi.

4815- Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hatim —ki İbni İsmail'dir— Muhacir b. Mismâr'dan, o da Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkaas'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Kölem Nâfi' ile birlikte Câbir b. Semûra'ya: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir şeyi bana haber ver! diye yazdım. O da bana şunu yazdı:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı cuma günü, Eslemî'nin recmolunduğunun akşamı:

«Bu dîn kıyâmet kopuncaya yahut sizin üzerinize, hepsi Kureyş'ten olmak üzere on iki halîfe gelinceye kadar durmakta devam edecektir!» buyururken işittim. Onu:

«Müslümanlardan bir çetecik Beyaz evi, Kisrâ'nın evini yahut Âl-i Kis-râ'nın evini fethedecekler!» buyururken de işittim. Onu:

«Şüphesiz ki kıyâmetten Önce yalancılar çıkacaktır; onlardan korunu-verin!» buyururken de işittim. Onu:

«Allah birinize bir hayır verir (ise) kendinden ve ailesi efradından başlasın!» buyururken de işittim. Onu:

«Havzın başına ilk varacak benin!» buyururken de işittim.

4816- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebi Zi'b, Muhacir b. Mismâr’dan, o da Amir b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti ki, Âmir Semuratü'l-Adevi'nin oğluna: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğini rivâyet et! diye mektup göndermiş. O da:

— Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim... demiş. Ve râvi, Hatim'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Bu hadîsi Buhârî «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir: Muhtelif tarîklerinden birini Ebû Dâvûd da tahrîc etmiştir.

Mânâsı hususunda kat'î bir şey söyleyen olmamıştır. El-Mühelleb diyor ki: «Bu hadîste kat'î bir mânâ üzerine duran bir kimseye rastlamadım. Bazıları: Malûm hilâfetten sonra on iki makbul emîr gelecek diyor. Bir takımları bunların emirliklerinin peşi peşine geleceğini söylüyor. Kimisi hepsinin bir zamanda gelip emirlik iddia edeceklerini ve hepsinin Kureyş'ten olacaklarını bildiriyor. En akla yatan şudur ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsle kendinden sonra zuhur edecek fitnelerin acâib ve garaibini haber vermiştir. Hattâ bir zamanda insanlar on iki emîrin hükümetine dağılacaklardır...»

Kâdî Iyâz'ın beyanına göre burada iki suâl ortaya yıkar. Birincisi şudur:

Bir hadîste: «Benden sonra hilâfet otuz sene sürecek; sonra kırallık olacaktır.» buyurulmuştur. Bu hadîs on iki halîfe hadîsine muhaliftir. Çünkü otuz senede ancak hulefâ-i râşidîn denilen dört halîfe ile Hazret-i Hasan'in dört aylık hilâfeti vardır. Bunun cevabı: Hilafetin otuz sene süreceğini bildiren hadîsten murâd, peygamberlik hilâfetidir. Nitekim rivâyetlerin birinde:

«Benden sonra peygamberlik hilâfeti otuz senedir; sonra kıratlık olacaktır.» buyurularak bu cihet tefsir olunmuştur. On iki halîfe hadîsinde ise böyle bir şart yoktur.

İkinci suâl: On ikden fazla halîfe gelip geçmiş olmasıdır. Kâdi Iyâz:

«Bu i'tiraz bâtıldır; zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) on ikiden başka halîfe gelmiyecektir dememiş; on iki halîfe geleceğini söylemiştir. Bu kadar halîfe de gelmiştir. Onlardan sonra başkalarının da gelmesinin zararı yoktur.

Mamafih on iki sözünden gelişi güzel her vâlî değil, hilâfete lâyık âdil halîfeler de kasdedilmiş olabilir. Böylelerinden malûm birkaç zât geçmiştir. Kıyâmete kadar bu sayı mutlaka tamamlanacaktır.» diyor.

Bâzı ulemâya göre on iki halîfeden murâd, âhir zamanda çıkacak olan Mehdi'den sonra gelecek halîfelerdir.

Hadîsin son rivâyetindeki:

«Bir çetecik Kİsrâ'nın evini fethedecektir.» cümlesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mu'cizelerindendir. Filhakika acem Kisrâsi-nın sarayı Hazret-i Ömer zamanında müslümanlar tarafından fethedilmiştir.