Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- İstisna Bâbı

4375- Bana Ebû'r-Rabî' El-Atekî ile Ebû Kâmil El-Cahderî Fudayl b. Hüseyn rivâyet ettiler. Lâfız Ebû'r-Rabî'indir. (Dediler ki): Bize Hammâd —yani İbn Zeyd'dir— rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb, Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi:

Hazret-i Süleyman'ın altmış karısı varmış.

Dedi ki: Ben bu kadınlarm hepsini bu gece mutlaka dolaşacağım ve her biri gebe kalacak, neticede onlardan her biri Allah yolunda harbedecek bir süvari çocuk doğuracak!.. Fakat bunlardan yalnız bir tanesi doğurmuş; o da yarım insan doğurmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

 istisna yapmış olsaydı, o kadınlardan her biri Allah yolunda harbedecek bir süvari çocuk doğururdu.) buyurdular.

4376- Bize Muhammed b. Abbâd ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân, Hişâm b. Huceyr'den, o da Tâvûs'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar:

«Nebiyyullah Süleyman b. Dâvûd: Ben bu gece yetmiş kadını birden mutlaka dolaşacağım! Bunların her biri Allah yolunda harbedecek bir çocuk doğuracak!., dedi. Arkadaşı yahut Melek ona: Inşaallah del İhlarında bulundu; fakat o demedi; unuttu. Neticede kadınlardan hiç biri doğurmadı; yalnız bir tanesi yarım bir çocuk doğurdu.

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Inşaallah deseydi yemininden dönmüş olmaz; ve hacetine nâil olurdu!..» buyurdu.

4377- Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini yahut benzerini rivâyet etti.

4378- Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrazzâk b. Hemmâm haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi:

Süleyman b. Dâvûd! Bu gece mutlaka yetmiş kadını dolaşacağım! Bunlardan her biri Allah yolunda harb edecek birer oğlan doğuracak! demiş. Kendisine: İnşâallah de! ihtarında bulunmuşlar, fakat dememiş; ve kadınları dolaşmış ama hiç biri doğurmamış. Yalnız bir kadın yarım insan doğurmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İnşâallah deseydi yemininden dönmüş olmaz ve hacetine nâîl olurdu!» buyurdular.

4379- Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Şebâbe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Verkaa', Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac’dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyette bulundu:

«Süleyman b. Dâvûd: Bu gece mutlaka yetmiş kadını dolaşacağım! Bunların hepsi Allah yolunda harb edecek bir suvârİ doğuracak, dedi. Arlı Kİaşı kendisine: İnşâallah de! ihtarında bulundu ise de o inşâallah demedi ve kadınların hepsini dolaştı; ama içlerinden hiç bir kadın gebe kalmadı. Yalnız bir kadın bir erkek yarısı doğurdu. Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, inşâallah deseydi (çocuklar doğup) Allah yolunda süvari olarak toptan mücâhede ederlerdi!..» buyurmuşlar.

4380- Bana bu hadisi Süveyd b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs b. Meysera, Mûsâ b. Ukbe'den, o da Ebû'z-Zinâd'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o; «Kadınların hepsi Allah yolunda mücâhede edecek birer oğlana gebe kalacak» dedi.

Bu hadîsi Buhârî: «Nikâh», «Cihâd», «Eymân» ve «Nüzûr», «Enbiyâ» ve «Tevhîd» bahislerinin altı yerinde; Nesâî: «Eymân»

«Nüzûr»da tahrîc etmişlerdir.

Hadîste geçen kadın dolaşmak tâbirinden murâd: Cinsî münâsebettir. Bu mânâ rivâyetlerin bâzılarında bir rivâyette fiiliyle ifâde olunmuştur ki, bunların ikisi de dolaşmak mânâsına gelen (tavaf) tandır. Yalnız birincisi sülâsî mücerd, ikincisi sülâsî mezîd olarak kullanılmıştır. Kelimenin başındaki (lâm) kasem lamıdır.

Hadîsin muhtelif rivâyetlerinde Süleyman (aleyhisselâm)’ın zikrettiği kadın sayısı da muhteliftir. Bir rivâyette altmış, diğerinde yetmiş, başka birinde yüz, ötekinde doksan dokuzdur. Mamafih bu rivâyetler arasında münâfât yoktur; çünkü az olanını zikretmek, ondan fazlasını inkâr demek değildir. Bu mânâ ancak «mefhûm-ı aded» yolu ile çıkar ki, us'ul-i fıkıh ulemasının cumhûruna göre bununla amel edilmez.

Hazret-i Süleyman (aleyhisselâm)’ın üç yüzü hurre, yedi yüzü câriye olmak üzere bin tane karısı bulunduğu rivâyet olunur. Kirmânî'nin beyanına göre Buhârî: «Esah olan doksandır.» demiştir.

Süleyman (aleyhisselâm)'a inşâallah demesini tavsiye eden arkadaşının kim olduğu ihtilaflıdır. Bazıları hadîsteki «arkadaşı yahut melek...» ifadesine bakarak bunun Cebrail (aleyhisselâm) yahut «Kirâmen Kâtibin »den bir melek olduğunu söylemişlerdir. Başka bir melek gönderilmiş olması da mümkündür.

Bir takımları: «Arkadaştan murâd: Süleyman (aleyhisselâm)’in ins veya cinden olan veziridir» demiş; hattâ bunun Âsaf İbn Berhıyâ olduğunu ileri sürenlerle hatır ve hayâlinden ibaret olduğunu iddia edecek kadar garabet gösterenler bile olmuştur. Hakikatte bu ihtilâflara mahal yoktur; çünkü Buhârî'nin bir rivâyetinde:

«Ona melek: İnşâallah der ihtarında bulundu» denilerek arkadaşının melek olduğu tasrîh edilmiştir. Onun içindir ki Aynî: «Doğrusu bunun melek olmasıdır...» demiştir. Nevevî bu bâbta şunları söylemiştir: «Arkadaşından murâd melektir, diyenler olmuştur ki, hadîsin Lâfzından anlatılan da budur. Bazıları: Zevcedir demiş; bir takımları insanlardan bir dostu olduğunu söylemişlerdir...»

Rivâyetten anlaşılıyor ki, Süleyman (aleyhisselâm) bir gecede bu kadınların hepsi ile cima' etmiştir. Bu derece beden sıhhati, bu derece mükemmel erkeklik kudreti yalnız peygamberlere mahsus bir mevhibe-i İlâhiyyedir. Bir taraftan hadsiz hudutsuz İbâdet ve mücâhedeler, diğer taraftan nihayetsiz dünya meşgaleleri, irşâd ve tebliğ vazifeleri düşünülürse sair İnsanlara böyle bir işin asla müyesser olmayacağı derhal anlaşılır. Demek ki Hak Teâlâ Hazretleri peygamberlerine mu'cizeler halketmek suretiyle hârika haller yarattığı gibi, bu zevatın bedenlerinde de hârikalar halketmiştir. İşte Hazret-i Süleyman'in bir gecede yüz kadınla cima' takat getirmesi bundandır.

Sair peygamberlerden bu bâbta sarih bir haber yoktur. Ancak bizim Peygamberimiz Muhamed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem)'e cima' hususunda otuz erkek kuvveti verildiği bildirilmiştir. Mücâhid, cennet erkeklerinden kırk erkek kuvveti verildiğini söylemişte. Hattâ bâzı büyüklerin ifâdesine göre her peygambere kırk erkek kuvveti; bizim peygamberimize ise kırk peygamber kuvveti ihsan edilmiştir. Bu hesaba göre Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize bin altıyüz erkek kuvveti verilmiş demektir ki, bu takat her peygambere verilenin üstündedir. Avrupa küffârının izinden yürüyerek O'na utanmadan «karıcı» demek küstahlığırda bulunanlar azıcık düşünsünler!.. Yâ bu derece erkeklik kudreti kendilerine verilmiş olsa acaba ne yaparlardı?!.. Bizim sözümüz şudur: «Bu muazzam cinsî kudret karşısında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin dokuz kadınla iktifâ etmesi O'nun sonsuz sabır ve zühdünün açık ifadesidir...»

Süleyman (Aleyhîsselâm)'ın dili ile «İnşâallah» kelimesini söylememesini kalbine teşmil etmemelidir. Zira bir Peygamber-i zîşân'ın kalbini bir an Allah'a tefvîzdan hâlî bırakması Peygamberlik mansıb ve mevkiine asîâ yakışmaz.

Ama bu kelimeyi dille söylemeyi unutmak caizdir. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize Yahûdiler ruhun ne olduğunu, Hızır (Aleyhîsselâm)'ı ve Zülkarneyn'i sordukları vakit dili ile «İnşâallah» demeyi unutarak yarın cevap vereceğini söylemiş; bu sebeple vahîy biraz gecikmiş; küffâr da ona isnâdda bulunmuşlardı. Bundan sonra Teâlâ Hazretleri

"Sakın bir şey için ben bunu yarın yaparım deme! Ancak inşâallah dersen o başka..." Kehf sûresi âyet: 23 - 24 âyetlerini indirerek «inşâallah» kelimesini diliyle söylemesini de ta'lîm buyurdu. Bu kelimenin mânâsı: «Allah dilerse» demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyet indikten sonra bu kelimeyi vacibât hakkında bile kullanmaya başlamıştır.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Eğer istisna yapmış olsaydı o kadınlardan her biri Allah yolunda harbedecek bir suvâri çocuk doğururdu.» buyurması Süleyman (aleyhisselâm) hakkındaki vahye istinâdendir; yoksa böyle yapan herkesin mutlaka çocuğu olur mânâsına değildir. Bu cümledeki «istisnadan murâd: «İnşâallah» sözüdür.

Bu hadîsin ikinci rivâyetindeki: «İnşâallah deseydi yemininden dönmüş olmazdı...» iradesi üzerinde durulmuş ve: «yemininden dönmezdi» cümlesi «muradı hâsıl olurdu» şeklinde tefsir edilmiştir. Çünkü ortada yemîn yoktur. Bazıları Hazret-i Süleyman (aleyhisselâm)’ın yemîn etmiş olmasını muhtemel görmüşlerdir. Bir takımları da

«Bu gece mutlaka yetmiş kadını dolaşacağım» ifâdesindeki te'kîdden yemîn mânâsı çıkarmışlardır. Bu söze karşı El-Mühelleb: «Bu hadîste yemîn yoktur ki onu bozmuş olsun. Süleyman (aleyhisselâm) sadece kuvvet ve fiili kendine izafe etmiş; Allahü teâlâ da onu mahrumiyetle cezalandırmıştır. Binâenaleyh buradaki (hıns) kelimesi muvaffakiyetsizlik manasınadır. demiştir.

Yarım doğan çocuğun Kur'ân-i Kerîm'de Hazret-i Süleyman (aleyhisselâm)'ın kürsîsi üzerine konulduğu bildirilen cesed olduğunu söyleyenler vardır.