Geri

   

 

 

 

İleri

 

21- Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı

4039- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Amr'dan rivâyet etti ki, Mücâhid Tâvûs'a; Haydi seninle Râfi' b. Hadîc'in oğluna gidelim de babasının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ona naklettiği hadîsi kendisinden dinle! demiş. Tavus onu (bundan) menetmiş.

(Dedi ki): Vallahi ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereden nehî buyurduğunu bilsem onu yapmazdım. Lâkin bana bunu onlardan daha iyi bilen biri (yani İbn Abbâs) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir adamın yerini dîn kardeşine menîha olarak vermesi, onun karşılığında malûm bir ücret almasından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

4040- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan; İbn Tâvûs da Tâvûs'dan naklen rivâyet etti ki. Tâvûs muhabere yapıyormuş.. Amr

Dedi ki: Ona: Yâ Ebâ Abdirrahmân! Şu muhabereyi bıraksan iyi edersin; çünkü ashâb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereden nehî buyurduğunu söylüyorlar; dedim. Bunun üzerine Tâvûs:

— Ey Amr! Bana bunu onların en iyi bileni (yani İbn Abbâs) haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) muhabereyi yasak etmemiş; ancak:

«Birinizin (yerini) dîn kardeşine menîha olarak vermesi, onun karşılığında malûm bir ücret almasından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar, dedi.

4041- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sekafi. Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. Bunların hepsi Vekî'rîan, o da Süfyân'dan naklen rivâyet etmiş. H.

Bize Muhammed b. Rumh dahî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Ibnî Cüreyc'den naklen haber verdi. H.

Bana Alî b. Hucr da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Fadl b. Mûsâ, Şerîk'den, o da şu'be'den rivâyet etti.

Bu râvilerin hepsi Amr b. Dinar'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarıki-lerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

4042- Bana Abd b. Humeyd ile Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. Abd (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Râfi' İse: Bize Abdürrezzâk rivâyet etti, dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbn Ab bas "dan naklen haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bîrinizin yerini dîn kardeşine menîha olarak vermesi, o yere karşılık şunu ve şunu (malûm bir şeye işaret ederek) almasından kendisi için daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

Râvi

Dedi ki: «İbn Abbâs: O hakidir; o Ensarın diliyle münâkaledir.» dedi.

4043- Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Ca'fer er-Rakkî haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Amr, Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Abdülmelik b. Zeyd'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki:

«Bİr kimsenin arazîsi olursa, şüphesiz onu dîn kardeşine menîha olarak vermesi daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Müzârea» bahsinde; Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Tirmizî ile İbn Mâce «Ahkâm »da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Menîha: Bir müddet sütünden ve yününden istifade ederek sonra tekrar sahibine iade şartiyle bir kimseye verilen koyun veya devedir. Kazzâz'in nakline göre menîha yalnız koyunla deveden olur. Ebû Ubeyd Araplar arasında menîhanm iki suretle yapıldığını söyler. Birinci surete göre menîha: Bir malı birine bağışlamaktır. İkinci surete göre ise bir deve veya koyunu bir müddet istifade için birine verip sonra tekrar geri almaktır. Bu kelimenin asıl mânâsı bağıştır. Burada da yeri başkasına muvakkaten bağışlamak; ücretsiz vermek mânâsına kullanılmıştır.

Hadîs-i şerifte muhabere kelimesi müzârea mânâsında kullanılmıştır. Nitekim Tirmizî'nin rivâyetinde muhabere yerine müzârea denilmiştir. Zâten bunların Hanefîler'ce aynı mânâya geldiklerini yukarıda görmüştük.

İlk rivâyette Tâvûs'un (onlar) diye işaret ettiği ashâbtan mu-râd: Râfi' b. Hadîc, amcaları ve Sabit b. Dahhâk, Câbir b. Abdillâh ile onlardan rivâyet edenlerdir.

Görülüyor ki, ashâb-ı kirâmdan Bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereyi yasak ettiğini rivâyet etmişler; buna mukabil İbn Abbâs (radıyallahü anh) yasak etmediğini söylemiştir. Zahiren bu iki rivâyet birbirine zıd ise de hakikatte aralarında zıddiyet yoktur. Çünkü yasak edilen muhabere fâsid şartlarla yapılandır. Fâsid şartlarla yapılmayan muhabere yasak değildir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) am anlatmak istediği de budur. Bâzılarına göre «muhabereyi yasak etti» rivâyetiyle kerâhet-i tenzîhiyye, «yasak etmedi» rivâyetiyle de bu işin haram olmadığı kastedilmiştir.

Hasılı bu rivâyetlerdeki nehî, muhabere haram olduğu için değil, müslümanlar araşma fitne fesad girmesini önlemek içindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarlaların ücretsiz olarak emaneten verilmesini bunun için emir buyurmuştur. Zira ashâb arasında tarla ücreti yüzünden anlaşmazlıklar çıkardı. Hattâ kavga edip döğüşenler olmuştu. Tahâvî'nin Hazret-i Zeyd b. Sabit'ten rivâyet ettiği bir hadîste şöyle deniliyor:

«Zeyd Dedi ki; Allah Râfi' b. Hadîc'i affetsin! Vallahi ben hadîsi onlardan dahi iyi biliyordum. Mesele şundan ibaretti: Ensârdan iki zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldiler. Bunlar döğüşmüşlerdi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

«Madem ki hâliniz budur; öyleyse ekinlikleri kiraya vermeyin.» buyurdular. Râfi' (yalnız) «Ekinlikleri kiraya vermeyin» dediğini işitmiş.

Bu hadîs hakkında Tahâvî şunları söylemiştir: «işte Zeyd b. Sabit!.. Haber veriyor ki, Râfi'in işittiği (ekinlikleri kiraya vermeyin) hadîsindeki nehî bu işn haram olduğunu beyân için değil, ashabın aralarına şer girmesinden çekindiği içinmiş.» Zeyd b. Safait (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce de tahrîc etmişlerdir.