Geri

   

 

 

 

İleri

 

9- Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı

3538- Bana Ubeydullah b. Ömer b. Meyserete’l-Navârîri rivâyet etti

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hi-şânı. Yahya b. Ebî Kesir'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Seleme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hüreyre rivâyet eyledi ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Dul kadın kendisiyle istişare edilmedikçe nikâh edilemez. Kız da kendisinden izin alınmadıkça nikâh olunamaz.» buyurmuşlar. Ashâb:

— Ya Resûlallah! Onun izni nasıl olur? demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Susmasıdır» buyurmuşlar.

3539- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Haccâc b. Ebî Osman rivâyet eyledi. H.

Bana İbrahim b. Mûsa da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsâ yani İbn Yûnus, Evzâî'den naklen haber verdi. H.

Bana Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyin b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şeybân rivâyet eyledi. H.

Bana Amr'u-Nâkıd ile Muhammed b. Rafi’ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdûrrezzâk, Ma'mer'den rivâyet etti. H.

Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimİ de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan haber verdi.

(Dedi ki): Bize Muâviye rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Yahya b. Ebî Kesîr'den Hişâm hadîsi mânâsında ve onun isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır.

Bu hadîsde Hişâm, Şeybân ve Muâviyetû'bnû Sellâm'ın lâfızları birbirinin aynıdır.

Bu hadîsi Buhârî «Nikâh» ve «Terkü’l-Hiyel» bahislerinde; Nesâî «Nikâh» bahsinde tahric etmişlerdir.

Eyyim: Lügatte bekar maniasına gelir. Ve erkeğe de, kadına da ey-yim itlak olunur. Burada dul mânâsına kullanılmıştır. Nitekim bakire mukabilinde zikredilmiş olması da bunu gösterir. Kâdî Iyâz’ın beyanına göre ulemâ burada ondan murâd ne olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hicaz uleması ile bütün fukahaya göre dul kadındır.

Lûgatta büyük veya küçük, bakire veya dul olsun kocasız kadın demektir Fakat ekseriyetle dul kadın mânâsında kullanılır.

Küfe uleması ile İmâm Zûfer: «Burada Eyyim'den rnu-rad dul olsun, bakire olsun kocasız kadındır.» demişlerdir.

İsti'mâr: Emr istemektir. Bazıları bunun müşavere mânâsına geldiğini söylerler.

Mevzubahis emr ve izin isteme nikâh hususundadır. Yani dul bir kadın nikâh edileceği vakit bizzat nikâh meclisinde bulunamıyacaksa ondan vekâlet alınır. Ve bu vekâleti sözle vermesi meselâ: «Beni filâna nikâh et» yahut «Beni filâna nikahlamak için seni tevkil ettim» demesi icab eder. Nikâh edilecek kızdan ise izin istenir. Hadîs-i şerifin beyanına göre kızın susması da sözle beyan gibi izin sayılır. Meselâ; bir baba kızma: «Seni filâna nikahlamak için beni tevkil ettin mi?» diye sorsa da kız hiç bir şey söylemeyib sükût etse. bu hal izin sayılır.

İmâm A'zam bu hadîsle istidlal ederek velinin dul kadınla âkil baliğ olmuş bakireyi nikâha icbar edemeyeceğine kaail olmuştur. Ona göre akıl baliğ bir kız velisinin izni olmaksızın kocaya varsa nikâhı sahih ve nafizdir. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed'e göre bu nikâh velinin kabulüne mütevakkıfdır,

İmâm Şafiî, İmâm Mâlik ve İmâm Ahmed'e göre kadınların ibaresiyle asla nikâh nafiz olamaz. Delilleri: «Velisiz nikâh olamaz» mealindeki hadîstir. Ancak mezkûr hadîs müttefekun aleyh değildir. Binâenaleyh müttefekun aleyh olan Bâbımız hadîsine mu-âraza edemez. Onun içindir ki, Buhârî ile Yahya b. Maîn: «Yani velinin şart olması hususunda sahih bir hadis yoktur.» demişlerdir. Gerçi Tirmizî'nin rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsinde: «Herhangi bir kadın velisinin izni olmaksızın evlenirse onun nikâhı bâtıldır» buyrulmuşsa da Tirmizî bu hadîs üzerinde ulemadan bazılarının söz ettiklerini ve onun zaif saydıklarını bildirmiştir.

3540- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. İdris, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Rafi' dahi hep birden Abdurrezzak'dan rivâyet ettiler. Lâfız İbn Rafi'indir. (Dediler ki): Bize Abdurrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): İbn Ebî Müleyke'yi şunu söylerken işittim. Âişe'nin âzatlısı Zekvân dedi ki, ben Âişe'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, ailesinin evlendirdiği bir kızdan nikâh hususunda enir alınacak mı alınmıyacak mı? diye sordum.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye:

«Evet, ondan emîr alınacak.» cevâbını vermiş. Âişe dedi ki: Bunun üzerine ben kendisine:

— Ama kız utanır, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kız sustu mu işte bu onun iznidir.» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Nikâh» bahsinde tahric etmişlerdir.

Bakire kızın susması nikâh için izin sayılınca gülmesi de delâleten izin sayılmıştır. Çünkü gülmek işittiği şeye sevindiğine alâmettir. Bazıları istihzaya benzeyen gülüşü rıza saymamışlardır.

Ağlamak rıza göstermemeye delil sayıldığı için izin sayılmamışsa da sessizce ağlamak yine de izinden ma'duddur.

Bakire kızın utanması seran özür kabul edilerek susması izin sayıldığı halde dul kadına bu hakkın tanınmaması onun evvelce kocaya vararak erkekle mümâresede bulunmasındandır.

3541- Bize Saîd b. Mensur ile Kutaybe'tübnü Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mâlik rivâyet etti. H.

Bize Yahya b. Yahya dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur.

(Dedi ki): Mâlik'e: Sana Abdullah b. Fadl, Nafi' b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs’dan naklen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Dul kadın kendisi için velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan ise nefsi hakkında izin istenir; onun izni de susmasıdır.» buyurduğunu rivâyet etti mi? diye sordum. Mâlik, evet, cevâbını verdi.

3542- Bize Kutaybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ziyâd b. Sad'dan, o da Abdullah b. Fadl'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Nafi' b. Cübeyr'i, İbn Abbâs'dan naklen haber verirken dinlemiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Dul kadın kendisi için velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan ise emir istenir; onun izni susmasıdır.»

3543- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân bu isnâdla rivâyette bulundu ve:

«Dul kadın kendisi İçin velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan nefsi hakkında babası izin ister. Onun izni de susmasdır.» Dedi. Galiba: «Susması ikrardır.» da dedi.

Dul kadının nefsi için velisinden daha haklı olması İmâm A'zam'la Dâvûd-ı Zâhiri'ye göre her hususa şâmildir. Akd'-lar ve şâir hukuk bunda dahildir. Fakat bu ibarenin rızaya mahsus olması da muhtemeldir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: «Nikâha rıza göstermek hususunda dul kadın velisinden daha ziyâde hak sahibidir. İznini söylemek suretiyle ifade eder.» demek olur.

«Kızdan nikâh hususunda emir alınır» cümlesinin mânâsı hakkında ulema ihtilâf etmişlerdir. İbn Ebî Leylâ, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed, İshâk ve başkalarına göre kızdan izin istemek lâzımdır. Yalnız veli babası veya dedesi ise İzin istemek mendûp, bunlardan başka biri ise vâcibdir. Baba ile dede kızdan izin almadan nikâhını kıyabilirler. Çünkü onlar bu hususta kemali şefkat sahibidir. Şâir velilerin izin almadan nikâh kıymaları sahîh değildir.

Evzâî, İmâm A'zam ve diğer Küfe ulemâsına göre âkil baliğ olan har kızdan nikâh için izin istemek vâcibdir.

Mâlikîler'den bazıları: «Nikâh teklifi karşısında susmanın izin sayılacağını kıza önceden bildirmek şarttır» demişlerdir. Fakat ekseriyetle Mâlikî ulemâsı bunun müstehab olduğuna ittifak etmişlerdir. Nikâhda velinin şart olup olmama meselesi dahi ihtilaflıdır. İmâm Mâlik ile Şafiî bunun şart olduğuna kaaildirler. Onlara göre velisiz nikâh sahih değildir.

Hanefîler'den İmâm A'zam ile İmâm Ebû Yûsuf'a göre âkîl baliğ ve hür olan bir kadının nikâhı için veli şart değildir. Kadının rızası kâfidir. Bu babda kadının dul veya bakire olması hükmen müsavidir. Mamafih İmâm Ebû Yûsuf'dan bir rivâyete göre veli şarttır. İmâm Muhammad velisiz kıyılan nikâhın velinin rızasına mevkufen caiz olduğuna kaaildir.

Ebû Sevr'e göre kadın velisinin izni ile kendini nikâh edebilir. Fakat velinin izni yoksa nikâh caiz değildir.

Dâvud-u Zahirî: «Bakirenin nikâhında veli şart. dul kadının nikâhında şart değildir.» demiştir. Fakat ulemâ Dâvud'un bu sözde tenakuza düştüğünü söylerler. Çünkü onun sözü ihtilaflı bir meselede yeni bir kavl sayılır. Halbuki Dâvud'un mezhebine göre ihtilaflı meselede ortaya yeni bir kavl çıkarmak caiz değildir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bakire hakkında: «Onun izni susmasıdır» buyurması Nevevî'ye göre her bakire ile her veliye amin ve şâmildir. Bakirenin mutlak surette susması kâfidir. Nevevî «Sahîh olan budur» diyor.

Hanefîler'le Şâfiîler'den bazılarına göre bakireden izin isteyen veya baba veya dede olursa sükût kâfi, başkaları izin isterse rızasını behâmehal sözle ifade etmesi gerekir. Çünkü kız babası ile dedesinden daha ziyade utanır.

Dul kadının sözle izin vermesi icab eder. Bu babta ulemâ müttefiktir.