Geri

   

 

 

 

İleri

 

55- Sadaka Verene Dua Bâbı

2543- Bize Yahya b. Yahya ile Ebü Bekir b. Ebi Şeybe, Amru'n - Nâkıd ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Yahya

(Dedi ki): Bize Veki’ Şû'be'den, o da Amr b. Mürra'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Ben, Abdullah b. Ebi Evfâ'dan dinledim. H.

2544- Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize, babam Şû'be'den, o da Amr yani İbn Mürra'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Ebi Evfâ rivâyet etti;

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir kavim zekâtlarını getirdikleri vakit:

— «Ya Rabbî! Bunlara salât eyle.» diye dua ederdi. (Bir defa) ona babam Ebû Evfâ da zekâtım getirdi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yâ Rabbî! Âl-i Ebî Evfâ'ya salât eyle.» diye duâ buyurdular.

2545- Bize, bu hadîsi İbn Nümeyr dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. İdris, Şu'be'den bu isnâdla rivâyette bulundu. Şu kadar var ki o (yalnız):

«Onlara salât eyle.» Dedi.

Bu hadîsi Buhârî Zekât», «Megazî» ve «Deavâd» bahisle rinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce «Zekât» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Hadisteki salâtdan murâd: Allah’ın rahmet ve mağfiretidir.

«Âl'» kelimesinden maksad: Zekât veren kimsenin zürriyeti değil, bizzat kendisidir. Zîrâ bu kelimenin zât mânâsına kullanıldığını evvelce görmüştür. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Mûsâ El-Eş'arî hakkında:

«Gerçekten buna Âl-i Dâvûd'un borazanlarından bir borazan verilmiştir.» buyurmuş, buradaki Âl-i Dâvûd' dan bizzat Hazret-i Dâvûd (Aleyhisselâmyı kastetmiştir. Bu kelime ekseriyetle şeref ve itibâr sahibi kimselere izafe edilir. Mes'elâ Âl-i Ebi Bekir ve Âl-i Ömer (radıyallahü anhümâ) denilir.

Gerçi Kur'ân-ı Kerîm'de Fir'avun hakkında da kullanılmışsa da bu mecazdır.

Peygamberlerden başkasına, salât okumak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin hasâisindandır, o dilediğine salât okuyabilir. Başkaları ona kıyâs edilemez. Onun için mânâ sahih olmakla beraber bizim Hazret-i Ebü Bekir hakkında (sallallahü aleyhi ve sellem) dememiz doğru değildir.

Onun hakkında Ebû Bekir (radıyallahü anh) demek îcâb eder. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz hakîkatta aziz ve celîl olduğu hâlde, biz ona «Muhammed azze ve celle- diyemeyiz. Çünkü bu tâbir yalnız Allahü teâlâ'ya mahsûstur.

Kâdı îyâz diyor ki: «Peygamberlerden başkasına salât eylemeyi caiz görenler bu hadîsle ihticâc ederler. Fakat bunu caiz görmeyen İmâm Mâlik, Süfyân b. Uyeyne, Esferâîni ve Selef den bri cemâat hadîsin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında vârid olduğunu, başkalarına şu-mûlü bulunmadığını söylemişler: (Bizim sözümüz ise bizim salatanız hakkındadır.) demişlerdir.»

İmâm Nevevî (631 - 676) bu bâbda şunları söylemiştir: «Bu duada Allahü teâlâ’nın (Onlara salât eyle) emrine imtisal vardır. Mezhebimizin meşhur olan kavli ile bütün ulemânın mezheplerine göre zekât veren kimseye dua etmek vâcib değil, sünnet ve müstehabdır. Zahirîler vâcib olduğuna kaaildirler. Mezhebimizin bâzı ulemâsı dahi onlarla beraberdir. Bunların delili: Âyetdeki (salât eyle) emridir. Cumhûr-u ulemâ: Bu emir bizim hakkımızda nedip ifâde eder. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Muâz'la başkalarını zekât toplamak için Yemen’e göndermiş fakat zekât verenlere dua etmelerini kendilerine emir buyurmamıştır; derler.

Gerçi Zahirîler buna itirazla: Muâz ve arkadaşları duanın vâcib olduğunu âyet-i kerîmeden bilirlerdi; demişlerse de cumhûr-u ulemâ buna da cevap vermiş ve: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i duası sekînet ifâde eder, başkalarının duası böyle değildir; demişlerdir.

İmâm Şafiî zekât veren kimseye: (Verdiğin zekât hakkında Allah sana ecir ihsan eylesin; onu senin hakkında temiz pak eden su yapsın. Kalan malına da bereket versin.) diye duâ etmenin müstehab olduğunu söylemiştir. Zekât me'mûrunun: (Yâ Rabbî filâna salât eyle.) şeklinde duâ etmesini ulemâmızın ekserisi kerih görmüşlerdir.

İbn Abbâs (radıyallahü anh) ile İmâm Mâlik, Süfyân b. Uyeyne ve Selef ten bir cemâatin mezhepleri de budur. Ulemâdan bir cemâat bu hadisle istidlal ederek zekât me'mûrunun (Yâ Rabbî filâna salât eyle.) diye duâ etmesini ke-râhetsiz olarak caiz görmüşlerdir.

Ulemâmız Peygamberlerden başkasına müstakillen salât edile-miyeceğini söylemişlerdir. Çünkü Selef-i Sâlihin'in lisânında (salât) kelimesi yalnız Peygamberlere mahsûstur...»

Nevevî, Hanefiîler'in kavlini sarahaten zikretmemişse de, Hanefiiler'le İmâm Mâlik'e göre dahi Peygamberlerden başkasına müstakillen Salât okunamaz. Ancak Peygamberlere salât okunurken onlar da tebean zikredilriler.

Peygamberlerden başkasına müstakillen salât getirmenin mekruh mu, haram mı yahut mücerred edebe riâyet mi olduğu hususunda şafiller' den üç kavil rivâyet edilmiştir. Meşhur kavle göre kerâhet-i tenzihiye ile mekruhtur. Çünkü Peygamber olmıyan bir zâta salât-u selâmda bulunmak bid'atçıların şiarıdır. Ehl-i sünnete onların şiarını benimsemek yasak edilmiştir.

Peygamberlere salât-u selâm getirirken onlara tebean zevcelerine, zürriyetlerine ve kendilerine tâbi olan ümmetlerine de salât-u selâmda bulunmak ulemânın ittifakı ile caizdir. Çünkü Selefin ulemâsı bundan men olunmamışlardır. Bil'akis teşehhüd vesâir yerlerde ümmet bununla me'mûrdur. Şâfiiler'den İmâmü’l-Haremeyn (419-478) salâvât hakkında şunları söylemiştir: «Peygamberlerden başkasına münferiden salâvât getirilemez. Gâib de ayni hükümdedir. Onun hakkında da (filân Aleyhisselâm) denilemez. Fakat ölü olsun diri olsun muhataba selâm vermek sünnettir. Ona (Esselâmünaleyküm) veya (Esselâmü aleyke) yahut (Selâmünaleyküm) demek sünnettir.»