Geri

   

 

 

 

İleri

 

7- Bu Ümmetin, Cuma Gününe Hidayet Buyurulması Bâbı

2015- Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bizler en son gelenleriz; ama kıyâmet gününde herkesi geçenler de biz olacağız. Şu kadar var ki her ümmete kitap bizden önce verilmiş, bize onlardan sonra verilmişdir. Sonra Allah'ın bize farz kıldığı şu gün yok mu! Allah bizi ona hidâyet buyurmuştur. Şâir İnsanlar bu husûsda bize tabidirler. Yahûdilerin bayramı yârın, hıristiyanlarınki ise öbür göndür, buyurdular.

2016- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den; bir de (yine Ebû'z-Zinad) İbn Tâvûs'dan o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Bizler en son gelenleriz; ama kıyâmet gününde herkesi geçenler de biz olacağız...» buyurdular., diyerek hadisi yukarki gibi rivâyet etmiş.

2017- Bize Kuteybetü'bnü Said ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bizler (dünyâda) en sonra gelenler, kıyâmet gününde en öne geçecekleriz. Cennete ilk girenler de biz olacağız: Şu kadar var ki onlara kitap bizden önce, bize onlardan sonra verildi. Onlar ihtilâfa düştüler. Bizi be Allah, onlar ihtilâf ettikleri hakka hidâyet buyurdu. İste bu gün onların -hakkında- ihtilâfa düştükleri gündür. Allah bizi, ona (yânı cuma gününe) hidâyet buyurdu. Binâenaleyh bu gün bizim, yânn Yahûdilerin, yârından sonraki gün de hıristiyanlarındır.» buyurdular.

2018- Bize Muhammed b. Rafi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Vehb b. Münebbih'in kardeşi Hemmâm b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmânı Şöyle dedi: Ebû Hüreyre'nin, Allah'ın. Resûlü Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bize rivâyet ettiği şudur:

Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bizler (dünyâda) en sonra gelenler, kıyâmet gününde en öne geçecekleriz. Şu kadar var ki onlara bizden önce, bize ise onlardan sonra kitap verilmişdir. İşte bu gün onlara farz kılınıp da, hakında ihtilâfa düştükleri gündür. Allah bizi bu güne hidâyet buyurdu. Binâenaleyh bu husûsda onlar bize tâbidir. Yahûdilerin bayramı yarın, hıristiyanlarınki ise Öbür gündür.» buyurdular.

2019- Bize Ebû Küreyb ile Vâsıl b. Abdila'lâ rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Fudayl, Ebû Mâlik-i Eşcaî'den, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den bir de Rib'î b. Hirâş'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre ile Huzeyfe şöyle dediler: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bizden önce geçenleri Allah cum'âdan şaşırtmışdır. Bu sebeple yahudîlerin günü: cumartesi, hıristiyanların da pazar olmuştur. Sonra Allah, bizi dünyâya getirmiş ve bize cuma gününü bulmaya hidâyet vermişdir. Bu suretle cuma cumartesi ve pazar günlerini (ibâdet için vaz) etmişdir. Yine böyle kıyâmet gününde onlar bize tâbi olacaklardır. Biz dünyâ ehlinin en sona kalanlarıyız; fakat kıyâmet gününde, en başta bulunanlar ve bütün kullardan önce kendilerine hüküm verilenleriz.» buyurdular.

Vasıl'in rivâyetinde «Aralarında hüküm verilecek.» ibaresi vardır.

2020- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Zaide, Sa'd b. Târık'dan, naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Rib'î b. Hırâş, Huzeyfe'den rivâyet etti. Huzeyfe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biz, cum'âyı bulmağa hidâyet olunduk; ama bizden önce geçenlere Allah onu şaşırttı...» buyurdular, diyerek İbn Fudayl hadîsi mânâsında rivâyetde bulunmuşdur.

Bu hadîsi ,Buhârî «Kitâbü’l-Vudû'», «Kitâbü’l-Cumua», «Kitâbü’l-Cihâd», «Kitâbü'l-Eymân Ve'n-Nüzûr», «Kitâbü'd-Diyât», «Kİtâbü't-Tâbîr ve «Kitâbu't-Tevhîd» de tahrîc ettiği gibi Nesâî dahi rivâyet etmişdir.

Muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre hadîsin mânâsı şudur: «Biz zaman îtibârı ile sonra gelsek de, kıyâmet gününde derece itibârı ile en öndeyiz. Evvelâ herkesden önce bizim hesabımıza bakılacak; ve lehimize hüküm verilerek. Cennete ilk girenler biz olacağız.»

Bu hadîse daha başka mânâ verenler de olmuşdur. Şöyle ki:

1) Hadîsin mânâsı:

»Bizden önce geçen kavimlere, bizden evvel kitap verilmek İçin biz geriye bırakılmazdır. Fakat Allah'ın bize olan hidâyeti hususunda, biz herkesden önceyiz.» demekdir.

2) Biz bütün ümmetlerden sonra gelmiş bir ümmetiz. Ama kıyâmet gününde durak yerine herkesden evvel varacak, cennete de herkesden önce girecek olanlar biz'iz. Nitekim Ebû Hüreyre ile Huzeyfe hazerâtmın rivâyeti bu mânâyı te'yîd eder.

3) Bu hadîsdeki «öncelik» deli murâd: Fazîletçe önde bulunan cuma gününün faziletini kazanmakdir.

4) «Öncelik» den murâd: Ehl-i Kitâ'b'ın. mahrum kaldıkları tâat ve kabuldür. Çünkü onlar Allah'ın emirlerine karşı: «işittik ve isyan ettik» demişlerdi.

«Beyde»: Hem vezn'en hem de manen «gayra» gibi istisna edatıdır.

İmâm Halîl ile Kisâî cezmen bu mânâya kaail olmuş; başkaları ise tercîhan bu mânâya geldiğini kabul etmişlerdir. Bu takdirde hadîsin ibaresi medhi, zemrae benzeyen bir sözle te'kîd kabilinden olur=' Yani biz kıyâmet gününde herkesden önce fazileti ihraz ederiz. Şu kadar var ki yahudîlerle hıristiyanlara bizden önce kitap verilmişdir. Reyde «Bundan dolayı» ve «Bu şartla» mânalarına da gelir.

Bu hadîsde mârife olarak zikredilen kitabın elif-lâm'ı cins içindir. Bundan murâd Tevrat ile İncil'dir.

Vâkıâ Aynî: «elif-lâm'ıri cins için alınması doğru değildir.» demişse de, onun bu sözü delilsiz bir dâva sayılarak kabul edilmemişdir.

Elîf-lâm’ın ahd-i zihnî için gelmiş olması muhtemel ise de, cins için olması zahirdir. Murâd: Tevrat, Zebur ve îcnîl'dir.

«Bizden önce kendilerine kitap verildi...» sözünden murâd: Yahûdilerle hıristiyanlardır.

Hadîs-i şerif de: «Sonra Allah'ın bize farz kıldığı bu gün...» diye işaret edile ngünden mur'ad: Cumâ'dır.

Rivâyetlerin birinde: «îşte Yahûdilerle Hıristiyanlara farz kılınıp da, hakkında ihtilâf ettikleri gün budur.» denilmişdir. Şu hâlde anlaşılıyor ki cuma gününü ta'zîm bize emredildiği gibi Yahûdilerle, Hıristi yanlara da emredilmişdir. Filhakika İbn Ebî Hatim'in Süddî'den rivâyet ettiği bir hadîsde beyân olunduğuna göre Allahü teâlâ hazretleri Yahûdilere cuma gününü ta'zîm etmelerini emir buyurmuş; Yahûdiler:

— Yâ Mûsâ ! Allah, cumartesi günü hiçbir şey halk etmemişdir; sen bize cumartesini tahsis et!» diye itirazda bulunmuşlar; o da, o günü Yahûdilerin aleyhine tesbît etmişdir.

Yahûdiler cuma günü ibâdette bulunmak için teayyün etmişmidir, yoksa onu başka bir günle değiştirmek mümkünmüdür? mes'elesinde ihtilâfa düşmüşlerdir. Bu bâbda ictihâd etmişlerse de, ictihadlarında da hatâdan kurtulamamışlardır.

Müslim Sarihlerinden Übbî (?-827)'nin nakline göre Mûsâ (Afeyhissefâm) Yahûdilere ibâdet günü olarak cum'âyı ta'ym etmiş ve onun son derece faziletli bir gün olduğunu kendilerine haber vermiş; fakat Yahûdiler «cumartesi günü daha faziletlidir.» diye i'tirâzda bulunmuşlar. Bunun üzerine Teâlâ Hazretleri Hazret-i Mûsâ'ya «onları ihtiyar ettikleri günle başbaşa bırak!» diye vahy buyurmuş.

«İrşâdü's-Sârî» de şöyle deniliyor: «Zahire bakılırsa Hazret-i Mûsâ cuma gününü Yahûdiler'e ibâdet günü olarak tâyin etmişdir. Çünkü hadîsin siyakı o günü bıraktıkları için Yahûdilerin zemmedildiğine delâlet ediyor. Binâenaleyh o günü onlara tâyin etmiş olması. îcâb eder. Zira tâyin etmeyerek ibâdet gününü seçmeyi onların ictihâdlarına bırakmış olsa Yahûdilere gayr-i muayyen'bir günü ta'zîm lâzım gelirdi, îctihâdları ile onlar da bu günün cumartesi yahut pazar olduğunu tâyîn edince, o günde ibâdet etmeleri »günah olmamak lâzım gelirdi. Çünkü müctehidin içtihadı sayesinde vâsıl olduğu netice ile amel etmesi gerekir. Nitekim hadîsde (işte onlara farz kılman gün budur! Onlar bu gün hakkında ihtilâfa düştüler.) buyurulmuş olması buna şâhiddir. Çünkü mezkûr cümle tâyîn hususunda zahir yahut nassdır. Yahûdilerin bu muhalefetleri şaşılacak bir şey değildir. Çünkü onlar (işittik ve isyan ettik.) deyen bir milletdir.»

İbn Battal diyor ki: «Maksad: Cuma günü aletta'yîn yahudîlere farz oldu da, onu terk etitler demek değildir. Çünkü mü'min olduğu hâlde bir kimsenin üzerine Allah'ın farz kıldığı bir şey'i terk etmesi caiz değildir. Allahü A'lem bu hadîs cuma gününün onlara farz kılınarak, o gün şeriatlarını ikaame etmeleri hususunda kendilerine serbesti verildiğine; onların da bu günün hangi gün olduğunda ihtilâfa düştüklerine, ne-tîcede cuma gününe isabet edemediklerine delâlet etmektedir.»

Kâdi Iyâz bu kavle meyletmiş ve: «Eğer cuma onlara aletta'yîn farz kılınsaydı, ondan i'râz ettikleri vakit (ihtilâfa düştüler.) denilmez, (muhalefet ettiler.) denilirdi.» diyerek, onu tercih ettiğine işâretde bulunmuşdur.

Nevevî'ye göre yahudîlere sarahaten cuma günü ibâdet emredilmiş olabilir. Onlar aynen bu günde mi ibâdet edileceği yoksa değiştirmesi kaabil mi olduğu hususunda ihtilâfa düşmüş; bu husûsda ictihâd ederek hatâ işlemişlerdir.

Maamâfîh hadîsin muhtelif rivâyetlerindeki ihtilâfdan, yahudîlerle hıristiyanlarm ihtilâfı da kasdedilmiş olabilir.

«Allah ona, bizi hidâyet buyurdu.» cümlesinden murâd: «Allah, onu bize nassan emretti.» yahut «Allah ictihâd yolu ile bizi ona irşâd etti.» demekdir.

Abdurrazzâk’ın sahîh bir isnâd ile Muhammed ü'bnü Şîrîn'den rivâyet ettiği şu haber ikinci ihtimâle şâhiddir.

İbn Şîrîn Şöyle dedidir: «Medîneliler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oraya gelmezden ve cuma âyeti inmezden evvel bir yere toplanmışlar. Ensâr: Yahûdilerin her yedi günde bir toplandıkları günleri var. Hıristiyanlar'in da öyle. O hâlde biz de toplanıp Allah'ı zikredeceğimiz, namaz kılıp; ona şükürdü bulunacağımız bir gün tâyîn edelim! demişler; neticede Arûbe gününü kendilerine toplantı günü tâyîn etmişler; ve Esad b. Zürâra'nın yanında toplanmışlar. O gün namazı kendilerine Hazret-i Es'ad kıldırmış; ondan sonra Allahü teâlâ hazretleri cuma günü namaz için ezan okunduğu vakit...» âyet-i kerimesini indirmiş.

Bu haber her ne kadar mürsel de olsa, onun güzel bir isnâdla rivâyet olunmuş bir şahidi de vardır. Mezkûr şahidi İmâm Ahmed, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce rivâyet etmişlerdir. Ayni nadîsin Kâ'b b. Mâlik rivâyetini İbn Huzeyme ile birçok hadîs İmâmları sahîh bulmuşlardır.

İbn Sîrîn’in mürsel olan bu rivâyeti gösteriyor ki: o gün toplanan ashâb-i kirâm ibâdet için cuma gününü ictihâd sûregşile seçmişlerdir. Ama onların bu içtihadı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Mekke'de iken mes'eleyi vahy sureti ile telâkki edip de, orad; ifâsına imkân bulamamış olmasına munâfî değildir. Filhakika bu bâbd; Hazret-i İbn Abbâs'dan bir nadîs rivâyet etmişdir. Bundar dolayıdır ki Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne’ye gelir gelmez ashabına cuma kıldırmışdır. Demek oluyorki cumâ günüm hidâyet iki cihetden yânî hem beyân hem de tevfîk sureti ile vâki' ol muşdur.

Bâzı ulemâya göre ashabın cum'âyı seçmelerindeki hikmet Âdeir (Aleyhissetâm)'ın o gün halk edilmesidir. însan ancak ibâdet için hal-kedilmişdir. Bu sebeple o günde ibâdet ile meşgul olmak münâsib düş-müşdür. Bir de Allahü teâlâ bütün mevcudatı o gün ikmâl etmiş; onlardar istifâde eden insanı da o gün yaratmişdır. Binâenaleyh o gün Allah'a ibâdet etmekle şükranda bulunmak münâsib olur.

«Şâir insanlar bize tabidirler.» sözünden murâd ne olduğu «Yahûdilerin bayramı yârın, Hıristiyanlarınki ise öbüi gündür.» cümlesi ile îzâh buyurulmuşdur. Yani Yahûdilerin bayramı cumartesi, Hıristiyanlar'in bayramı ise pazar günleridir. Bu ibarede «Bayram» kelimesi zikredilmemişse de, onu mukaddei saymaya mecburuz. Tâ ki zarf-ı zamandan cüsseye haber yapılmış olmasın. Çünkü bu caiz değildir.

Kurtubî'ye göre «Gaden» kelimesi zarf olmak üzere mansûbdur, Müteallâk'ı hazf olunmuşdur. Cümle: «Yahûdiler yârını ta'zîm ederler.» şeklinde takdir olunur. Öbür gün dahi ayni vecihle halledilir.

Yahûdilerin ibâdet için cumartesini seçmeleri zu'mlarınca Allahü teâlâ hazretleri mahlûkaatmı yaratma işinden o gün fariğ olduğu içindir.

Hıristiyanların pazar gününü seçmeleri ise Allah mahlûkaatını yaratmağa o gün başladığı içindir. Onlarca o gün, içerisinde yapılan ta'zîme bu sebeble müstehak olmuşdur.