28- Safların Düz ve Doğru Tutulması, İlk Saffın ve Ondan Sonra Sıra Île Öteki Safların Fazileti, İlk Saffa Sıkışma ve Ona Girmek İçin Yarışma, Fazilet Sahiplerini Ön Saffa Geçirme ve İmâma Yaklaştırma Bâbı 1000- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. İdrîs ile Ebû Muâviye ve Vekî', A'meş'den, o da Umaretü'bnü Umeyr et-Teymî'den, , o da Ebû Ma'mer'den, o da Ebû Mes'ûd'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mes'ûd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda bizim omuzlarımıza dokunur ve: «Doğrulun karışık durmayın ki kalpleriniz de karmakarışık olmasın. Benim arkama aklı başında olanlarınız, daha sonra derece itibariyle onlardan sonra gelenler onların arkasına daha sonra gelenler dursun!» buyurdular. Ebû Mes'ûd: «Bugün en ziyâde karışıklığı siz yapıyorsunuz.» demiş. 1001- Bize bu hadîsi İshak da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr haber verdi. H. (Dedi ki): Bize İbn Haşrem de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsi (yani İbn Yûnus) haber verdi. H. (Dedi ki): Bize İbnİ Ebî Ömer de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Uyeyne bu isnatla bu hadîsin mislini rivâyet etti. 1002- Bize Yahya b. Habîb el-Hârisî ile Salih b. Hatim b. Ver-dan rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Hâlid el-Hazzâ', Ebû Ma'şer'den, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah b. Mes'ûd'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benim arkama yaşlı başlılar dursun; sonra derece itibariyle onlardan sonra gelenler dursunlar.» buyurdu. Bunu Uç defa tekrarladı ve: «Pazar yerlerindeki keşmekeş (e benzemek)’den sakının» buyurdular. Ülü'l-Ahlâm: Akıl sahipleri demektir. Ntthâ: Akıllar mânâsına gelir. Müfredi Nühyedir. Bu takdirde Ülül-Ahlâm ve Nühâ tâbirleri ayni mânâyı ifâde ederler. Lâfızları muhtelif olduğu için atıf harflerinden (vav) la birbirleri üzerine atfedilmişlerdir. Fakat bâzılarına göre Ülü’l-Ahlâm’dan murâd; bulûğa erenlerdir. Şu halde yanyana kullanılan bu iki kelimeden murâd, âkil ve baliğ olmuş kimseler demek olur. Râvî; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Namazda bizim omuzlarımıza dokunurdu, demekle namaza başlanacağı zamanı kasdetmiştir. Yoksa namaz içinde konuşmak, cemâatin omuzlarına dokunarak safları düzeltmek gibi fiiller caiz değildir. Hadîsi şerif cemâatin en faziletli ve aklı başında olanlarının derece derece İmâma yalan durmaları îcâb ettiğini göstermektedir. Zîra cemâatin içersinde en faziletli olanlar en ziyade ikrama lâyıktılar. Bir de bazen İmâm namazda iken burnu kanamak gibi bir özür sebebi ile namazdan çıkmak ve cemâatdan birini mihraba geçirmek mecburiyetinde kalır. Bazan da âyeti hatırlamıyarak tıkanabilir. Bu gibi hallerde fazilet sahiplerinin İmâma yakın bulunmaları ve mihraba geçmek, İmâm tıkandığı vakit âyeti kendisine hatırlatmak hususlarında İmâma yardımcı olmaları gerekir. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) ön saflarda bir çocuk görürse saftan çıkarırmış. Bunu Zırr b. Hubeyş ile Ebû Vâil (radıyallahü anhûma) da yaparlarmış. İlim ve fazilet sahiplerinin Ön saffa geçirilmesi yalnız namaza mahsûs değildir. Onları ilim, müşavere, hüküm, fetva ve saire meclislerinde de ön safta bulundurmak, bu gibi yerlerde de cemâatin ilim, din, akıl, şeref ve yaşlarına göre yer almaları sünnettir. Hadîsin ikinci rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç defa tekrarladığı bildirilen cümle; «Sonra derece itibariyle onlara yakın olanlar dursun» cümlesidir. Fahri Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz, mezkûr cümleyi tekrarlamakla namaz ahvâlini en iyi bilen ilim ve fazilet sahiplerinin İmâmın arkasına ona yakın durmalarını, İmâmdan uzaklaştıkça dahi ilim ve fazilet derecesinin göz önünde bulundurulmasını, en son saflara namaz ahvâlini en az bilenlerin bırakılmasını anlatmak istemiştir. Hadîsi şerif müslümanlarm daima fiilen ve kalben islâmî birliği muhafaza etmelerini; birbirlerine sırt çevirerek dağılmamalarını ifade etmektedir. 1003- Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile tfanİ Beşsâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. Dedi ki: Katâde'yi Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet ederken dinledim. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Saflarınızı düzeltin! Çünkü saffı düzeltmek namazın tamamındandır.» buyurdular. 1004- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ab-dül Vâris, Abdül Azîz'den -ki bu zât İbn Suhayb'dir- O da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Safları tamamlayın. Çünkü ben sizi arkamdan görüyorum.» buyurdular. 1005- Bize Muhammed b. Râfî' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den rivâyet etti. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri budur, diyerek bir takım hadîsler zikretmiş. Ez cümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Namazda sarfları doğrultun. Çünkü saffı doğrultmak namazın güzelliğindendir.» buyurmuşlar, demiş. 1006- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Gunder Şube'den rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. El-Müsenna ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan rivâyet etti. Dedi ki: Ben Salim b. Ebi’l-Ca'd el, Gatafâni'den dinledim. Dedi ki: Ben Nu'man b. Beşîr'den dinledim. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ya saflarınızı düzeltirsiniz yahut Allah yüzlerinizi başka başka taraflara çevirir!» buyururken işittim. 1007- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Hayseme, Simâk b. Harb'dan naklen haber verdi. Dedi ki: Nu'man b. Beşîr'i şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim saflarımızı düzeltir, onları oklar gibi oluncaya kadar tesviye ederdi. Buna» tâ biz anlayıp öğreninceye kadar böyle yapmakta devam etti. Sonra bir gün (mescide) çıktı ve namaza kalktı. Tam Tekbir alacağı sırada göğsü saftan çıkmış bir adam gördü» Bunun üzerine «Ey Allah in kulları ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahut Allah yüzlerinizi başka başka taraflara çevirir.» buyurdular. 1008- Bize Hasen b. Rabî' ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû'l-Ahvas rivâyet etti. H. Bize Kuteybetti'bnü Sa’d dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne bu isnâdla bu hadisin benzerini rivâyet etti. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l Ezan» in müteaddid yerlerinde muhtelif lâfızlarla, muhtelif râvîlerden tahrîc etmiştir. Hadîs Ebû Dâvûd'un «Sünen» inde dahi mevcûddur; Ve muhtelif rivâyetleriyle safların düzeltilmesini ifâde etmektedir. Safların düzeltilmesinden murâd; bir safta bulunan cemâatin tamamiyle bir hizaya durmalarıdır. Safların aralarındaki boşlukları doldurmaya da tesviye denir. Hadîsin muhtelif rivâyetlerindeki tesviye, itmam ve ikâme kelimeleri hep safları düzeltme mânâsında kullanılmışlardır. Bu hususta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: «Yâ saflarınızı düzeltirsiniz yahut Allah yüzlerinizi başka başka kılıklara çevirir.» buyurması, safları düz tutmayanlar hakkındaki tehdîtdir. Cemâat muhtelif yönlere dönerek safları bozunca, cezalan suçlan cinsinden olmak üzere yüzleri de başka kılıklara döndürülecektir. Bazıları bu cümleyi «Allah aranıza düşmanlık ve kin sokar, kalplerinizi değiştirir.» şeklinde tefsir etmişlerdir. Çünkü cemâatin safları bozması zahirî bir muhalefettir. Zahirin muhalefeti ise bâtının muhalefetine sebebtir, derler. Ulemâdan bir takımları hadîsden zahirî mânâsının kastedildiğini söylemişlerdir. Bu takdirde mânâ şöyledir: «Saflarınızı düzeltin! Düzeltmezseniz Allah da sizin yüzlerinizi aslî hilkatından bozarak kafanız tarafına çevirir. Binnetice çirkin bir hâl alırsınız.» Zahirî mânâsına göre hadîs, başlarını İmâmdan Önce rükû ve secdeden kaldıranlar hakkında vârid o lan tehdîd hadîsi kabîlindendir. Namazda safları düzeltmek îmamı A'zam, İmâm Şâfiî ve İmâm Mâlik hazerâtına göre sünnettir. Zahirîlerden İbn Hazm farz olduğuna kaildir. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) safları düzeltmek için hususî adamlar tavzif etmişti. Kendisi İmâm olduğu vakit bu zevat safların düzeldiğini haber vermedikçe namaza niyetlenmezdi. Hazret-i Osman ile Ali (radıyallahü anhûmâ)'nın da bu cihete pek dikkat ettikleri rivâyet olunur. Hattâ Hazret-i Ali namaza duracağı vakit safları teftîş eder; Bir safta eğrilik görürse; «Ey filan, sen biraz ileri çık; Ey filan, sen de biraz geri çekil.» dermiş. Hadîsi şerîf, safların tesviyesinden mâda ikâmet esnasında ve ikâmetle namaz arasında konuşmanın caiz olduğuna da delildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasından görmesi mucizesi hakkında az yukarıda söz geçmişti. 1009- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Malik'e, Ebû Bekir'in azatlısı Sümey'den dinlediğim, onun da Ebû Salih es-Semmân’dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İnsanlar ezan İle ilk safda neler olduğunu bilseler de bunlara nâîl olmak için kur'a çekmekten başka çare bulamasalar mutlaka kur'a çekerlerdi. Namaza erken gitmekte neler olduğunu bilseler, bu hususta mutlaka yân; ederler. Yatsı ile sabah namazlarında neler olduğunu bilseler onlara emekliyerek dahi olsa giderlerdi.» buyurmuşlardır. Bu hadîsi Buhârî biraz lâfız farkiyle «Kitâbül-Ezân» da tah-rîc etmiştir. Hadîsden murâd şudur; «İnsanlar ezanın faziletini ve ecrinin büyüklüğünü bilseler de bu ecrü mükâfata vaktin darlığından yahut mescidde yalnız bir müezzin ezan okuduğu için ikinci bir ezan okumaya imkân bulamasalar onun için kurrâ çekerler ve bu ecrü mükâfata nail olmaya çalışırlar; Namazın ilk safında olan sevap ve faziletin miktarım bilseler, ona nail olmak için hep birden koşarlar; mescit kendilerine dar gelince o fazilete nail olmak için aralarında kurrâ çekerlerdi. Camiye erken gitmekde ne derece sevap olduğunu bilseler, erken gitmek için birbirleriyle yarış ederler; yatsı ile sabah namazlarında ne derece sevap olduğunu bilseler, yürüyemiyecek derecede hasta veya sakat bile olsalar sürünerek gitmeye çalışırlardı.» Netekim Kadisiye harbinde bir cemâat ezan hakkında münâkaşa etmişler. Hazret-i Sa'dü'bnü Ebî Vakkas (radıyallahü anh) aralarında kurrâ çektirmiştir. Bazıları buradaki ezandan murâd; Cum'â ezânıdır, demişlerse de doğrusu her namaz için okunan ezandır. Ulemâ ilk safdan muradın ne olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bazıları: «Bundan murâd mutlak surette İmâmın arkasındaki safdır.» demiş; bir takımları saf değil, mescide erken gitmek olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre mescide erken giden kimse, namazını son safda bile kılsa ilk safda kılmış sayılır. îlk safdan murâd; Boş yer kalmamak şar-tiyle en evvel doldurulan safdır, diyenler de vardır. Fakat bunların içersinde sahih olan kavil birincisidir. İkinci ve üçüncü kaviller hatâdır. Çünkü Arapçada «Evvel» kelimesi kendisinden önce başkası bulunmayan şeyin ismidir. Saflar içinde kendinden Önce saf bulunmayan yegâne saf, i-mamın arkasındakidir. 1010- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize E-bü’l-Eşheb, Ebû Nadrate’l-Abdî'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabında bir gerileme görmüş de onlara: «İlerleyin ve bana uyun! Sizden sonrakilerde size uysunlar. Bir kavım geri Ieye gerileye nihayet Allah kendilerini geriletir.» buyurmuşlar. 1011- Bize Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Abdillah er-Rakaaşt rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr b. Mansûr, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidin gerisinde bir cemâat gördü... diyerek yukarki hadisin mislini rivâyet etmiş. «Sizden sonrakilerde size uysunlar,» cümlesinin mânâsı beni göremeyenler, sizin ne yaptığınıza bakarak bana uysunlar, demektir. Hadîsi şerîf, İmâmı göremiyen cemâatin gördükleri cemaata bakarak İmâma uyabileceklerine, yani onun fiillerini bu suretle takip edebileceklerine delildir. Şâ'bî ile ona tâbi olan bazı ulemâ cemâatin cemaata uymasını caiz görmüşlerdir. Onlara göre, her saf arkasındaki safa İmâmdır. Hattâ mescide giren bir kimse İmâmın rükûdan doğrulduğunu, ancak son saf-takilerin henüz doğrulmadıklarım görerek onlara uysa o rek'ata yetişmiş sayılır. Fakat ekseri ulemâ bu mezhebi reddetmişlerdir. Hadîsi şerif İmâmdan geri kalmayı zemmetmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in; «Bir kavim gerileye gerileye nihayet Allah onları geriletir.» buyurmaktan muradı: Allah onları rahmetinden o büyük fadlu kereminden, yüksek derecelerden ve ilimden mahrum eder, demektir. 1012- Bize İbrahim b. Dînâr ile Muhammed b. Harb el-Vâsıtî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Amru'bnü Haysem Ebû Katan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Hilâs'dan, o da Ebû Râfî'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: «Ön safra ne olduğunu bilseniz yahut bilseler muhakkak kur'a çekilirdi.» Ibnİ Harb: «Birinci safda ne olduğunu bilseniz kur'adan başka çare kalmazdı» şeklinde rivâyet etti. şeklinde rivâyet etti. 1013- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Erkek saflannın en hayırlısı ilk safdir. En hayırsızı da son sattır. Kadın saflarının en hayırlısı ise son saf en hayırsızı İlk safdir.» buyurdular. 1014- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. Dedi ki: Bize Abd'ül Aziz (yani Derâverdî) Süheyl'den bu isnadla rivâyet etti. Bu rivâyetler dahi erkekler için namazda ilk safın faziletli olduğuna delâlet etmektedirler. Fazla olarak, son rivâyette kadın saflarının hükmü de beyân buyrulmuş ve erkeklerin aksine onlar için son saffın daha hayırlı olduğu, erkeklere yakın olan ilk kadın saffının en hayırsız, yani hayırı en az bulunduğu bildirilmiştir. Ancak bu hadisteki kadın saflarından murâd: Erkeklerle beraber kılan kadınlardır. Nevevî'nin beyânına göre kadınlar kendi aralarında cemâat teşkil ederlerse onların safları da hüküm itibârile erkek safları gibidir. Erkeklerle beraber kılan kadın saflarının en hayırlısı, son saf olmasının hikmeti, erkeklerden uzak bulundukları için onlan görememeleri ve hareketlerini görmedikleri, seslerini işitmedikleri için de kalpleri bozulmadan huzur ve huşu' içinde namaz kılabilmeleridir. Safların en hayırsızından murâd: Sevap ve fazileti en az demektir. |