Geri

   

 

 

 

İleri

 

20- Tekbir ve Sairede Îmamdan Önce Davranmanın Nehi Bâbı

959- Bize İshak b. İbrahim ile İbn Haşrem rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsa b. Yûnus haber verdi.

(Dedi ki): Bize A'meş, Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğretir, ve:

«İmâmdan önce davranmayın; o tekbir aidimi sizde tekbir alın; dedimi sizde âmin deyin rükû' ettiği vakit sizde rükû' edin! Semiallahu limen hamideh dediği vakit siz: Allahumme Rabbena leke'l-hamd deyin» buyururdu.

960- Bize Kuteybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâziz (yani De-râverdi), Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarki hadis gibi rivâyette bulundu. Yalnız: dediği vakit siz âmin deyin» cümlesini söylemedi. Fakat:

«Ondan önce başınızı kaldırmayın» cümlesini ziyade etti.

961- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Yala dan - ki İbn Atâ'dır - rivâyet etti. O da Ebû Alkame'den işitmiş. O da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken dinlemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İmâm ancak bir kalkandır. O oturarak namaz kılarsa sizde oturarak kılın Semiallahuli men hamideh dediği vakit siz Allahumme rabbenâ leke'l-hamd deyin, Şayet yeryüzündekilerin sözü gök ehlinin sözüne tesadüf ederse o kimsenin geçmiş günahtan affolunur.» buyurdular.

962- Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb, Hayve'den rivâyet etti. Ona da Ebû Hüreyre'nin azatlısı Ebû Yûnus rivâyet etmiş.

Dedi ki:

— Ebû Hüreyre'yi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söyle buyurmuşlar:

«İmâm ancak kendisine uyulmak için İmâm yapılmıştır. Binaenaleyh o tekbir aidimi sîzde tekbir alın; Ruku'a gittimi sizde rükû' edin; Semiallahülimen hamiden dediği vakit siz: Allahümme Rabbena lekelhamd deyin İmâm ayakla kılarsa sizde ayakta kılın; oturarak kılarsa siz de hepiniz oturarak kılın.»

Bu hadîsin rivâyetleri muhtelif olsa da, mânâ itibariyle hepsi bir araya varmaktadır. Buhârî onu «Kitâbü’l-Ezân»'ın muhtelif yerlerinde ve «Kitâbü't Tefsir» de, Ebû Dâvudda -Kitâbü's-Salât» ta tahrîc etmişlerdir. Muhtelif rivâyetlerin mecmuundan anlaşıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) atdan düşerek bir hurma kütüğüne çarpmış ve ayağı çıkmıştır. Bunun üzerine Ashâb-ı Kiram onu ziyarete koşmuşlar. Namaz vakti gelince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturduğu yerden İmâm olarak kendilerine namaz kıldırmış ve Ashabın ayakda' kıldıklarını görünce, oturmalarına işaret buyurmuş. Onlarda oturarak kılmışlardır. Muhtelif rivâyetlerin ifâde ettiği vak'aların ayrı ayrı vuku bulmuş olmaları da ihtimâl dahilindedir. İbn Hibbân'in ifadesine göre, bu vak'a hicretin beşinci yılında olmuştur.

Yine rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki, bu namaz mescidde değil, Hazret-i Âişe'nin evinde kılınmıştır. Rivâyetlerin bazısında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namazı tamamlamak için kendi yerine Hazret-i Ebû Bekir'i geçirdiği dahi zikredilmiştir. Burada Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ı geçirdiğinden bahsedilmemiştir. Onun için Kâad! Iyâz: «Anlaşılan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı Hazret-i Âişe'nin evinde kıldırmış. Yanında bulunanlar içeriden, mesciddekiler de dışarıdan kendisine uymuşlardır.» demiştir. Kâdî'nin söylediği, ihtimal dahilinde olduğu gibi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi yerine başkasını geçirmiş, fakat bu cihet bize nakledilmemiş olması da mümkündür.

Kılman namazın farz veya nafile olduğu dahi ihtilaflıdır. Kurtubî Ashâb-ı Kiramın yalnız farz namazlar için cemaata gelmeyi âdet edindiklerine bakarak, buradaki namazın farz namaz olduğunu söylemiş, fakat Kâdi Iyâz o gün kılınan namazın nafile namaz olduğunu İbn Kâsım'den nakletmiştir.

Hazret-i Âişe'den rivâyet edilen bir hadîsde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namazı oturarak kıldığı, cemaatin ise ayakta eda ettikleri bildirilmiş ise de, ulemâ bu hadîse muhtelif vecihlerden cevap vermişlerdir. Şöyle ki:

 (1) Hadîsin kitabımızdaki Enes rivâyetlerinde kısaltma vardır. Hazret-i Enes gördüğü hâli, yani ashab'ın oturarak kıldıklarını rivâyet etmiştir.

 (2) İhtimal o namaza ashabdan bazıları oturarak niyetlenmiş, Hazret-i Enes bunu rivâyet etmiş, bazıları da ayakta niyetlenmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in işaretiyle onlar da oturmuşlardır. Hazret-i Âişe'nin rivâyet ettiği de budur.

 (3) Ulemâdan bazıları, vak'anın müteaddid olduğuna ihtimal vermektedirler. Bazıları bu ihtimali uzak görmüşse de Buhârî sarihlerinden Aynî bilâkis birinci ve ikinci ihtimalleri zayıf, üçüncü ihtimali daha kuvvetli bulmuştur. Ebû Dâvûd'un Hazret-i Câbir (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîs de, üçüncü ihtimali te'yid eder mahiyettedir. Çünkü mezkûr hadîsde Ashabın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i iki defa ziyaret ettikleri, bunların ikisinde de onlara namaz kıldırdığı; Fakat birinci defada kılınan namazın nafile olduğu, bunu as-hab ayakta, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturarak kıldıkları, ikinci defa kıldırdığı namazın farz olduğu ve ashâb-ı ayakta görünce oturmalarını işaret ettiği bildirilmektedir.

«İmâm oturarak kılarsa sizde oturarak kılın» cümlesinden murâd, bazılarına göre teşehhüd ile iki secde arasındaki oturuşdur. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu cümleyi rükû' ve sücûd meselesinden sonra zikretmiştir. Binâenaleyh mezkûr emir, iki secde arasında ashabı ki-râmm Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ta'zim için ayağa kalktıklarına, onun da oturmalarına işaret buyurmasına hami olunur. Ashabın ayağa kalkmalarını Acemlerle, Romalıların krallarına karşı ayakta durmalarına benzetmesi de buna delâlet eder. Ancak İbn Dakîki'lîd bu tevcihi doğru bulmamış, hadîsin siyakını ona muhalif görmüştür.