3- İslâmın Beyânı 108- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Umâra'dan — ki İbn'l-Ka'kaa'dır — o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sorun banal» dedi. Ashab ona bir şey sormaktan çekindiler. Derken bir adam geldi; ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in iki dizinin dibine oturarak: «Ya Resûlüllah! İslâm nedir?» dedi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmazsın; namazı dosdoğru kılarsın; Zekâtı verirsin ve Ramazanı tutarsın.» buyurdu. Adam: «Doğru söyledin» dedi (tekrar;) «Yâ Resûlüllah! İmân nedir? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'a, Meleklerine, Kitabına, Allah'a kavuşmaya ve Peygamberlerine, bir de öldükten sonra dirilmeye inanman, bir de bütün kadere inanmandır.» buyurdu. Adam: «Doğru söyledin.» dedi. (ve): «Ya Resûlüllah! ihsan nedir?» diye sordu.,Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): -Allah'dan, Onu gorüyormuşsun gibi korkmandır. Çünkü her ne kadar sen Onu görmüyorsan dâ O muhakkak seni görür.» buyurdu, O zât (yine): «Doğru söyledin» dedi. (Bu sefer): «Ya Resûlüllah! Kıyâmet ne zaman kopacak?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bu meselede sorulan sorandan daha âlim değildir. Ama ben sana onun alâmetlerini söyleyeyim: Kadının efendisini doğurduğunu görürsen işte bu kıyâmetin alâmetlerinden biridir. Yalın ayak, çıplak, sağır, dilsiz takımını yer yüzünün hükümdarları olmuş görürsen bu da onun alâmetlerindendir. Kuzu oğîak, çobanlarını binalar yapmakta yarış ederken görürsen bu da onun alâmetlerindendir. Kıyâmetin ne zaman kopacağı Allah'dan başka hiç bir kimsenin bilmediği beş gâib şeyde dahildir.» buyurdu. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu âyeti okudu: "Kıyâmetin ne zaman kopacağını bilmek şüphesiz ki Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir; rahimlerde olanları O bilir. Hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç bir kimse de nerede öleceğini bilemez. Muhakkak Allah en iyi bilen ve haberdar olandır." Ebû Hüreyre Dedi ki: Sonra o zât kalkıp gitti. Arkasından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «O adamı bana geri getirin.- dedi. Derhal adam araştırıldı. Fakat onu bulamadılar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «O Cibrîl'dir. Sizin öğrenmenizi diledi. Çünkü siz sormadınız.» buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Bana sorun!» buyurması ashaba canı sıkıldığı içindi. Çünkü ashab bir çok sualler sormuşlardı. Hatta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bazılarının kendisini müşkül mevki'de bırakmak için sual sorduklarını hissederek gadaba gelmiş; yüzü kıpkırmızı olmuştu. İşte bu teessür ve iğbirar haleti içerisinde onlara: «Sorun bana, sorun! Vallahi şu yerimde bulunduğum müddetçe bana ne sorarsanız size ondan haber veririm...» buyurmuşlardı. Hadisin tamamı ileride gelecektir. Ashab bundan korktular. Sual hususuna dair bir de âyet nâzil oldu. Artık kimse sual sormaz oldu. Teâlâ Hazretleri, Cibrîl (aleyhisselâm)'ı insanlara dinlerini öğretmek için o zaman göndermiştir. |