Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Mevsuklardan Rivâyet ve Yalancıları Terk Etmenin Vücubu Bâbı

—Allahü teâlâ seni muvaffak kılsın— Bilmiş ol ki, rivâyetlerin sahih ile sakîmini onları nakledenlerin mu'temed olanlarıyla, müttehemlerini birbirinden ayırmayı bilen herkese vâcib olan:

1- O rivâyetlerden mahreçlerinin sahîh, ravîlerinin mu'temed olduklarını bildiklerinden başkasını rivâyet etmemek;

2- Töhmet altında olan aşırı bid'atçıların rivâyetlerinden sakınmaktır.

Söylediklerimizin aksinin değil, asıl bizim söylediklerimizin lâzım geldiğine delil: Allah Zülcelâl'in şu kavl-i kerîmidir:

"Ey iman edenler! Eğer fâsığın biri size bir haber getirirse, aslı olup olmadığını araştırın. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz"

Teâlâ Hazretleri:

"Razı olduğunuz şahitleri (getirin) ve "Sizden iki adaletli kimseyi şahid getirin." buyurmuştur. Zikrettiğimiz bu âyetler, fâsığın haberinin itibârdan sakıt olup kabul edilmediğine; âdil olmayanın da şahitliğinin reddedileceğine delâlet etmektedirler.

Haberin manası bâzı rivâyetlerde şahâdetin manasından ayrılırsa da birçok manalarında her ikisi birleşirler. Çünkü fâsığın haberi ulemâya göre makbul değildir. Nitekim şahâdeti dahi bütün ulemâca merduddur. Fâsığın haberi kabul edilmeyeceğine Kur'ân delâlet ettiği gibi, münker haber rivâyetinin kabul edilmeyeceğine de sünnet delâlet etmiştir. O da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den meşhur olarak nakledilen şu eserdir:

1- «Her kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden (olmak üzere) rivâyet ederse, kendisi de yalancılardan biridir.»

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe anlattı.

Dedi ki: bize Veki’ Şu'be'den o da el-Hakem'den o da Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan o da Semuretü'bnü Cündeb'den naklen rivâyet etti.

Bize yine Ebû Bekir b. Ebî Şeybe anlattı.

Dedi ki: Bize Veki' Şu'be ile Süfyan'dan onlar da Habib'den o da Meymûn b. Ebî Şebîb’den o da Muğîreti'bni Şu'be'den işitmiş olarak rivâyet etti. Semure ile Mugîre:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu söyledi.» demişler.