24- Devlet Âmir Ve Memurlarına Verilen Hediyeler (in Hükmü) Bâbı7262 Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti ki, ez-Zuhrî, Urve'den işitmiştir. Bize Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh) haber verip şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Esed oğulları'ndan İbnu'l-Utbiyye denilen bir adamı Suleym oğulları zekâtını toplamak üzere me'mûr ta'yîn etti. Bu adam zekât malını alıp geldiğinde: — (Yâ Rasûlallah!) Bu sizin zekât malınızdır, bu da bana hediye verilmiştir! dedi. Bunun üzerine Peygamber minber üstünde ayağa kalkıp bir hutbe yaptı. Sufyân ibn Uyeyne yine şöyle dedi: Peygamber minbere çıktı da Allah'a hamd ve yakışan sıfatlarla övdü, bundan sonra şöyle buyurdu: — "Birtakım devlet me'mûrunun hâli nedir ki, ben onu bir me'mûriyet üzerine gönderiyorum da, o akabinde geliyor ve 'Şu sizin malınızdır, şu da bana âid maldır' diyerek, kendisine bir pay ayırıyor? Bu adam (bir mal me'mûru olmayıp da) babasının yahut anasının evinde otursaydı da o zaman kendisine hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydı ya! Nefsim elinde bulunan Allah 'a yemîn ederim ki, zekât âmillerinden herhangibir kişi Beytu'l-mâl’den haksız olarak birşey alırsa, kıyâmet gününde muhakkak o kimse çaldığı malı boynuna yüklenerek haşrolup gelecektir: Çaldığı hayvan deve ise omuzunda musîbetli develer gibi inliyerek; eğer sığır ise omuz kökünde avaz avaz bağırarak; koyun ise şiddetle feryâd ederek Arasat meydanına getirilecektir!" buyurdu. Sonra Rasûlüllah ellerini, biz O'nun koltuk altlarının kırmızıya karışık beyaz rengini görünceye kadar kaldırdı ve üç defa: — "Yâ Rabb! Emirlerini tebliğ ettim mi? Emirlerini tebliğ ettim mi? Emirlerini tebliğ ettim mi?" diye sordu. Sufyân ibn Uyeyne geçen senedle şöyle dedi: Bu hadîsi bize ez-Zuhrî kıssa edip anlattı. Ve Hişâm da babası Urve'den şunu ziyâde etti: Ebû Humeyd (radıyallahü anh): Ben bu hadîsi Rasûlüllah'tan dinlerken iki kulağım işitti, kendisini de bunu söylerken iki gözüm gördü. Sizler bunu Zeyd ibn Sâbit'e de sorunuz. Çünkü o da benimle beraber bu konuşmayı işitmiştir, dedi. ez-Zuhrî: "İki kulağım işitti" dememiştir. Buhârî şöyle dedi: "Huvâr", "Savt" demektir. "el-Cuâru", sığırın sesi gibi "Tec'erûne (Böğürüyorlar)" ma'nâsındandır. |