15-Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa (Keffâret Vâcib Olur mu Olmaz mı)? Ve Yüce Allah'ın şu kavilleri: “... Hatâ ettiklerinizde ise üstünüze bir vebal yoktur. Fakat kalblerinizin kasd ve taammüd ettiğinde” (el-Ahzâb: 5); “Mûsâ: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme. Şu artadaşlığımızda bana güçlük çıkarma, dedi.” (El-Kehf 73) 6745 Bize Zurâre ibnu Ebî Evfâ, Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Ebû Hureyre bunu Peygamber'e yükseltiyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah ümmetim için gönüllerinin vesveselerinden -yahut: nefislerinin konuştuğu şeylerden- kendileri bunları fiilen yapmadıkları yahut dilleriyle konuşmadıkları müddetçe vazgeçip affetmiştir" buyurmuştur. 6746 Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban bayramının birinci günü (Minâ'da devesi üzerinde) hutbe yaparken, bir adam O'na doğru kalktı ve: — Yâ Rasûlallah! Ben şu ve şu işleri şu ve şu işlerden evvel zannediyordum, dedi. Sonra diğer biri ayağa kalktı ve: — Yâ Rasûlallah! Ben şu ve şu işleri; şu üç işi (tıraş olma, kurban kesme, cemre taşlama işlerini) şöyle zannediyordum, dedi. Bu sorular üzerine Peygamber: — "Yap, bu gün bu işlerin öne geçirilmesi ve geri bırakılmasından dolayı hiçbir günâh yoktur" buyurdu. Abdullah: Peygamber'e o gün (taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi birinci gün işlerinden öne geçirilmiş veya geri bırakılmış) her ne şey sorulduysa, cevâbında muhakkak: "Yap, günâhı yok" buyurdu, demiştir. 6747-....İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir adam Peygamber'e: — Ben cemreye taş atmamdan önce Ka'be'ye gidip ziyaret tavafını yaptım, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — " (Yap) bunda sana bir günâh yok!" buyurdu. Diğer bir adam: — Ben kurban kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Peygamber ona da: — "Bunda sana günâh yok!" buyurdu. Bir başka kimse: — Ben cemre taşlamadan evvel kurban kestim, dedi. Peygamber: — "Bunda sana hiçbir günâh yoktur!" buyurdu. 6748 Bize Ubeydullah ibn Omer, Saîd ibn Ebî Saîd'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidin bir tarafında oturmakta iken bir adam mescide girdi de namaz kıldı. Sonra gelip Rasûlüllah'a selâm verdi. Rasûlüllah (selâmını aldı da) ona: — "Dön yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın" buyurdu. O kimse dönüp (evvelce kıldığı gibi tekrar) namaz kıldı. Sonra gelip selâm verdi. Rasûlüllah: — "Senin üzerine de selâm olsun! Geri dön de yine namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın!" buyurdu. (Adam dönüp yine namaz kıldı da) üçüncü defasında: — Yâ Rasûlallah! Bana doğrusunu öğret! dedi. Rasûlüllah: — "Namaza kalkmak istediğinde güzelce abdest al. Sonra kıbleye dönüp ihram tekbîrini al. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rükû 'a varıp bedenin yatışıncaya kadar dur. Sonra başını kaldır, ayakta büsbütün doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var, tâ sükûnete varıncaya kadar dur. Sonra başını kaldır, dümdüz oturuncaya ve sükûnete varıncaya kadar otur. Sonra yine secde et, sükûnete varıncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır, dümdüz oluncaya kadar kalk. Sonra bunu namazın bütününde böylece yap!" buyurdu. 6749 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud harbinde müşrikler evvelâ bozguna uğratıldılar, bu bozgunluk onlarda biliniyordu. Bu sırada İblîs (müslümânlara): — Ey Allah'ın kulları, arka tarafınızda bulunanlardan sakının! diye bağırdı (Bununla müslümânların birbirlerini öldürmelerini istiyordu). Bunun üzerine Öndekiler, arkadakileri müşrikler sanarak geri döndüler. Onlarla arkadakiler arasında çetin bir vuruşma oldu. Bu sırada Huzeyfe ibnu'l-Yemân baktı ki, orada babası var ve müslümânlar onu müşriklerden sanarak öldürecekler. Huzeyfe onlara: — O babamdır, o babamdır (öldürmeyin)! diye bağırdı. Âişe dedi ki: Vallahi ondan ayrılmadılar, nihayet onu öldürdüler. Huzeyfe de (onların onu tanıyamadıkları özrünü kabul ederek): — "Allah sizleri mağfiret eylesin. (O merhamet edenlerin en merhametlisidir)" (Yusuf: 92) demekle yetindi. Râvî Urve: Vallahi Huzeyfe'de tâ Allah'a kavuşuncaya kadar babasının öldürülmesinden dolayı bir hüzün bakiyyesi mevcûd olmakta devam edip durmuştur, dedi. 6750 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim oruçlu olduğu hâlde unutarak yerse, orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir" buyurdu. 6751 Abdullah ibn Buhayne (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında bize öğle namazı kıldırdı. Bu namazda ilk iki rek'atten sonra teşehhüde oturmaksızın -secdeden üçüncü rek'ate- kalktı ve namazına devam etti. (İnsanlar da O'nunla beraber namaz kılmaya devam ettiler.) Namazını bitirmeye yaklaşıp insanlar selâm vermesini bekledikleri sırada, oturduğu yerden tekbîr alıp selâm vermeden önce yanılma secdesi yaptı. Sonra başını secdeden kaldırdı, sonra tekrar Allâhu Ekber diye tekbîr alıp secdeye vardı. Sonra başını kaldırıp selâm verdi. 6752 Bize Mansûr, İbrâhîm en-Nahaî'den; o da Alkame ibn Kays'tan; o da İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara öğle namazı kıldırdı da namazda artma yahut eksilme meydana geldi. Mansûr: Ben, İbrâhîm mi vehmetti yahut Alkame mi vehmetti, bilmiyorum, demiştir. İbn Mes'ûd dedi ki: — Yâ Rasûlallah! Namaz kısaldı mı yahut Sen mi unuttun? diye soruldu. Rasûlüllah: — "Bu soru neden?" dedi. Sahâbîler: — Şöyle şöyle kıldırdın da ondan! dediler. ibn Mes'ûd dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah cemâate iki secde yaptırdı. Sonra: — "Bu iki secde, namazında fazla yahut eksiklik yapan kimse içindir. Bu kimse (zihninde) doğru olanı araştırıp ("Doğrudur" diye verdiği karara göre) namazından kalan kısmı tamamlar. Sonra iki secde eder" buyurdu . 6753 Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'a: Bize (şu âyetten yahut mutlak olarak) tahdîs et, dedim. O da şöyle dedi: Bize Ubeyy ibn Ka'b tahdîs etti ki, kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle dediğini işitmiştir: "Mûsâ o zâta: Unuttuğum şeyden dolayı beni muâhaze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük yükleme, dedi” (el-Kehf: 7). Peygamber: — "Vakıada Musa'nın bu ilk muhalefeti dalgınlık eseri idi. Yine gittiler..." dedi. 6754- Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Bana Muhammed ibn Beşşâr şöyle yazdı: Bize Muâz ibn Muâz tahdîs etti. Bize İbnu Avn tahdîs etti ki, eş-Şa'bî şöyle demiştir: el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh), yanlarında kendi konukları olduğunu, kendisi bayram namazından dönmeden önce konukların et yemeleri için hayvanı boğazlamalarını ailesine emrettiğini söyledi. Bunun üzerine ailesi bayram namazından önce hayvanı kestiler. Akabinde hayvanı namazdan önce kestiklerini Peygamber'e zikrettiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona, kesmeyi tekrar etmesini emretti. O da: — Yâ Rasûlallah! Yanımda erken doğmuş dişi bir süt oğlağı var ki, o iki et davarından daha hayırlıdır, dedi. Râvî İbnu Avn, Şa'bî hadîsinin burasında dururdu. Ve Muhammed ibn Sîrîn'den bu hadîsin benzerini tahdîs eder de yine bu mekânda dururdu (yani tamamlamayı terkederdi). Ve bu gelişkin dişi çebisin kurban edilmesi ruhsatı el-Berâ'dan başkasına sirayet etti mi, etmedi mi, bilmiyorum! derdi. Bu hadîsi Eyyûb es-Sahtıyânî, İbn Sîrîn'den; o da Enes'ten; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet etmiştir. 6755 Esved ibn Kays şöyle demiştir: Ben Cundeb ibn Becelî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Ben kurban bayramı günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda bulundum. Bayram namazını kıldırdı. Sonra hutbe yaptı da: "Her kim namazdan evvel kestiyse, onun yerine bir daha kessin! Her kim de kesmemişse, Allah 'in ismiyle (teberrük ederek) kessin!" buyurdu. |