Geri

   

 

 

 

İleri

 

7- Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı

6501 Ensâr'dan Amr ibn Avf -ki kendisi Âmir ibn Lueyy oğulları'nın yemînli dostu idi ve RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın beraberinde Bedir'de hazır bulunmuştu- şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah, harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle bir sulh akdi yapmış ve üzerlerine Alâ ibn Hadramî'yi emîr tayin etmişti. Toplanan cizye mallarını getirmek üzere de bilâhare Rasûlüllah, Ebû Ubeyde ibnu’l-Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde onların cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde, Ensâr onun gelişini işitti. Onun bu gelişi, Ensâr'ın Rasûlüllah'la beraber sabah namazı kıldıkları zamana denk gelmişti. Ensâr sabah namazını kılınca, hemen Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlüllah sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi de onlara:

— "Öyle sanıyorum ki, sizler Ebû Ubeyde'nin gelişini ve onun birçok mal getirdiğini işitmişsiniz!" buyurdu.

Onlar da:

— Evet yâ Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah:

— "Sevininiz ve sizi sevindirecek nîmetleri (bundan sonra her zaman) ümîd ediniz! Vallahi ben bundan sonra sizin üzerinize fakirlik geleceğinden korkmam. Fakat sizin üzerinize geleceğinden korktuğum şey, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünyâ ni'metlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılarak, onların birbirlerine hased ettikleri ve nefsâniyet güttükleri gibi, sizin de birbirinize düşmeniz ve bunun onları âhiret işlerinden alıkoyduğu gibi, sizleri de âhiret işlerinden alıkoymasıdır" buyurdu.

6502  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebû'l-Hayr'dan; o da Ukbe ibnu Âmir (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -vefatına yakın- bir gün çıktı da Uhud şehîdleri üzerine ölüye namaz kılar gibi namaz kıldı. Sonra Medine'ye dönüp minbere çıktı ve (dirilere ve ölülere veda eder gibi bir hutbe yapıp) şöyle buyurdu:

— "Ben sizin Kevser havuzuna önden gideniniz olacağım. Ben sizin Hakk yolundaki hizmetlerinize şâhidlik edeceğim. Vallahi ben şu anda (cennetteki) havuzumu görüyorum. Ve emîn olunuz ki, bana Arz hazînelerinin anahtarları -yahut: Arz'ın anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben vefatımdan sonra sizlerin müşrikliğe döneceğinizden hiç endîşe etmem. Fakat ben sizlerin dünyâya aşırı düşkünlük yapıp nefsâniyet yarışına kalkışmanızdan (birbirinizle didişmenizden) korkarım!".

6503 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Sizin üzerinize en çok korkmakta olduğum şey, Allah'ın sizler için çıkaracağı Arz bereketleridir (dünyâ zenginlikleridir)" buyurdu.

Kendisine:

— Arz bereketleri nedir? diye soruldu. Rasûlüllah:

— "Dünyâ çiçekleri, dünyâ güzellikleridir" buyurdu. Bir sahâbî O'na:

— Hayır, şerr getirir mi? diye sordu.

Bu soru üzerine Peygamber sustu, hattâ biz üzerine vahiy indiriliyor olduğunu zannettik. Sonra Rasûlüllah alnından terlerini silmeye başladı da:

— "Soran kimse nerede?" buyurdu. O zât;

— Benim (yâ Rasûlallah)! dedi.

Ebû Saîd dedi ki: Biz and olsun, o adamı bu meydana çıktığı zaman övdük. Rasûlüllah şöyle buyurdu:

— "Hayır, hayırdan başka birşey getirmez. Şübhesiz bu dünyâ malı yeşildir, tatlıdır. Baharın bitirdiği şeylerin hepsi çok yiyen ve karnını şişiren hayvanı öldürür yahut da ölüme yaklaştırır. Ancak yeşil ot yiyen hayvan böyle değildir, onu otlayan hayvan ölüm tehlikesinden uzaktır. Bu hayvan o yeşil otu yer, nihayet iki böğrünü şişirince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini çıkarır, bevleder, genişler. Sonra yine otlamağa döner, ve bol bol otlar. İşte bu dünyâ malı da (yeşil ot gibi) tatlıdır. Bundan hakkıyle alan ve aldığını da hakkı olan yere koyup harcayan kimseye bu ne güzel bir ni'mettir. Dünyâ malını haksız olarak hırsla alan kimseye gelince o da dâima yiyen, fakat bir türlü doymayan obur kimse gibi olmuştur!".

6504 Zehdem ibnu Mudarrıb şöyle demiştir: Ben İmrân ibnu Husayn (radıyallahü anh)'dan işittim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

— "Sizin hayırlı olanlarınız, benim asrımda yaşayanlarınızda. Sonra onların ardından gelenlerdir. Sonra onların ardından gelenlerdir".

İmrân: Ben Peygamber'in, kendi asrından sonra hayırlı nesiller olarak iki nesil mi, yahut üç nesil mi zikrettiğini bilmiyorum, demiştir. Peygamber devamla şöyle buyurdu:

— "Onlardan sonra öyle bir kavim olur ki, onlar kendilerinden şahidlik yapmaları islenilmeden şâhidlik yaparlar, hıyanet ederler, bunlara güvenilmez. Bunlar nezr ederler, fakat nezrlerini ifâ etmezler. Bunlar arasında (çok yemek yemek) semizlik, şişmanlık meydana çıkar (hayâtın gayesi bu olur).

6505- Bize Abdan, .... Abîde'den; o da Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahclîs etti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanların hayırlısı benim asrımdır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra onların ardından bir kavim gelir ki, onlardan herbirinin şehâdetleri yeminlerinin, yeminleri de şehâdetlerinin önüne geçer!".

6506 Kays ibn Ebî Hazım şöyle demiştir: Ben (bir hastalığında Habbâb'ı ziyarete gitmiştim) Habbâb o gün karnında yedi kerre dağlama tedavisi yapmıştı. İşte o gün Habbâb'dan işittim, o şöyle dedi:

— Eğer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi ölümü dua etmekten nehyetmiş olmayaydı, muhakkak ben ölümü çağırırdım. Muhammed'in sahâbîleri (nden bir kısmı) ölüp gittiler. Dünyâ onlardan (onların âhiret saadetlerinden) bir şey eksiltmedi. (Çünkü darlık içinde yaşadılar.) Bizler ise dünyâdan o kadar çok mala kavuştuk ki, bugün biz onu topraktan (yânı bina yapmaktan) başka koyacak (sarfedecek) yer bulamıyoruz!

6507 Kays şöyle demiştir: Ben Habbâb'ın yanına geldim; o, kendisine âid bir duvar yapmakla meşgul idi. Şöyle dedi:

— Bizden evvel geçip giden arkadaşlarımız var ki, dünyâ onların (âhiret saadetlerinden) hiçbirşey eksiltmedi. Bizler ise onların ardından öyle çok şeye (mala) kavuştuk ki, biz onu topraktan başka koyacak yer bulamıyoruz!

6508 Buradaki râvî de: Habbâb ibnu'l-Erett (radıyallahü anh): Biz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber hicret ettik dedi, diyerek, onun bu hadîsini nakletmiştir.