Geri

   

 

 

 

İleri

 

16- Hastanın "Ben Hastayım" Yâhud "Vay Başım" Yâhud "Hastalığım Şiddetlendi" Demesinin Cevazı ve Eyyûb Aleyhi's -Selâm'ın "Hakikat bana bu derd gelip çattı. Sen ise acıyanların en acıyanısın" (el-Enbiyâ: 83) Kavli Bâbı

5727 Ka'b ibn Ucre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanıma uğradı. Bu sırada ben tencerenin altına ateş yakıyordum. Peygamber bana:

— "Başının haşereleri sana ezâ veriyor mu?" buyurdu. Ben:

— Evet ezâ veriyor, dedim.

Bunun üzerine Peygamber bir berber çağırdı da başımın saçlarını tıraş ettirdi. Sonra bana fidye vermekle emretti.

5728 Bize Süleyman ibn Bilâl haber verdi ki, Yahya ibn Saîd şöyle demiştir: Ben el-Kaasım ibn Muhammed'den işittim, şöyle dedi: Âişe (r.anha) (başı ağrıyınca):

— Vay başım! demişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da:

— "Eğer sen ölür de ben hayâtta kalırsam, senin için mağfiret isterim, senin için duâ ederim" dedi.

Bunun üzerine Âişe:

— Vay başıma gelen musibete! Vallahi öyle sanıyorum ki, muhakkak Sen benim ölümümü istiyorsun! Eğer ben ölürsem, muhakkak Sen o son günün gecesinde kadınlarının birisi ile gerdek olup yaşayacaksın! dedi.

Âişe'nin bu sözü üzerine Peygamber:

— " (Yâ Âişe! Endişelenme!) Bil'akisben 'Vay başım!"demeliyim (çünkü senden önce öleceğim). Yâ Âişe, hattâ şimdi Ebû Bekr'e ve oğluna haber göndermeyi ve -halifelik dedikoducularının sözlerinden ve halifelik umanların temennilerinden nefret ederek, nizâyı kesmek için- halifeliği Ebû Bekr'e vasiyyet etmeyi kasdettim -yahut: istedim-. Fakat sonra düşünüp dedim ki, Allah (halifeliği Ebû Bekr'den başkasına vermekten) imtina eder; mü'minler de (Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını) men' ederler -yahut: Allah (Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını) men' eder; mü'minler de (Ebû Bekr'den başkasına bey'attan) imtina ederler-".

5729 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) humma hastalığına tutulmuş hâldeyken huzuruna girdim, O'na elimle dokundum da:

— Sen şiddetli bir humma hastalığıyle yanmaktasın! dedim. Peygamber:

— "Evet, sizden iki kişinin humma harâretiyle yanması kadar şiddetlidir" buyurdu.

İbn Mes'ûd:

— Sana iki kat ecir vardır! dedi. Peygamber:

— "Evet, bir müslümâna hastalık ve daha başka bir eza isabet ederse, muhakkak Allah onun seyyielerini (sonbaharda) ağacın kendi yapraklarını atması gibi atar" buyurdu.

5730 Bize ez-Zuhrî, Âmir ibn Sa'd'dan haber verdi ki, babası Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Veda Haccı zamanında (Mekke'de) yakalandığım şiddetli bir hastalıktan dolayı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hasta ziyareti yapmak üzere bize geldi. Ben:

(Yâ Rasûlallah!) Bendeki bu hastalık, görmekte olduğun şu müzmin dereceye ulaştı. Ben ise mal sahibiyim. Bana bir tek kızımdan başkası da mîrâsçı olmayacaktır. Bu durumda ben malımın üçte ikisini sadaka (olarak ayırıp) vereyim mi? dedim.

— "Hayır (üçte ikinin hepsini sadaka yapma)" buyurdu. Ben:

— Yarısını sadaka edeyim mi? dedim. Rasûlüllah yine:

— "Hayır (yarısını da sadaka yapma)" buyurdu. Ben:

— Üçte bir (olur mu)? dedim. Rasûlüllah:

— "Üçte bir de çoktur. Senin mirasçılarını zengin kimseler olarak bırakman, onları muhtaçlar ve insanlara (sadaka için) ellerini açar bir hâlde bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızâsını aramak için yapacağın her harcamaya karşılık muhakkak sana ecir verilecektir. Hattâ (yemek yerken hayat yoldaşın olan) kadınının ağzı içine koyacağın lokmadan da sana sevâb verilecektir" buyurdu.