Geri

   

 

 

 

İleri

 

108- Gayret (Yânı Kıskançlık) Bâbı

Verrâd de el-Mugîre ibn Şu'be'den söyledi ki: Sa'd ibnu Ubâde (radıyallahü anh) "Eğer karımın yanında (yabancı) bir erkek görsem muhakkak onu kılıcımın geniş yüzü ile değil, keskin tarafı ile vurur öldürürüm" demiştir. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler Sa'd ibn Ubâde'nin bu gayret ve hamiyyetine taaccûb mü ediyorsunuz? (Şaşmayınız.) Çünkü biz (ben) Sa'd'den daha kıskancım, Allah da benden kıskançtır" buyurmuştur

5275  Bize el-A'meş, Şakîk'ten; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. İşte bundan ötürüdür ki, Allah, açık - kapalı; bütün fuhşiyâtı haram kılmıştır. Bir de Allah'tan ziyâde övülmeyi seven kimse yoktur" buyurmuştur

5276- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Hişâm'dan: o da babası Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Muhammed Ümmeti! Bir mü'min kulunu yahut dişi kulunu zina ederken görmesi üzerine Allah Taâlâ'dan daha gayretli ve hamiyyetli hiçbir kimse yoktur. Ey Muhammed Ümmeti! Eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak az güler, çok ağlardınız" buyurmuştur

5277 Urvetu'bnu'z-Zubeyr, annesi Esmâ'dan tahdîs etti. Esma, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan "Allah kadar gayretli hiçbirşey yoktur" buyururken işitmiştir.

Ve yine Yahya ibn Ebî Kesîr'den; ona da Ebû Seleme tahdîs etti; ona da Ebû Hureyre, kendisinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğini tahdîs etti.

5278 Bize eş-Şeybân, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti ki, o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Muhakkak ki Allah, mü'minler hakkında gayret ve hamiyyet gösterir. Allah'ın gayreti, Allah'ın haram kıldığı fena şeyleri, mü'minin işlemesinden dolayıdır -yahut- işlememesi içindir-"buyurmuştur

5279  Bize Hişâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi. Ebû Bekr'in kızı Esma (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Zubeyr benimle evlendi. O zaman Zubeyr'in yeryüzünde maldan, köleden hiçbirşeyi yoktu. Onun dünyalık olarak su çekici deve ile atından başka birşeyi yoktu. Atının otunu, yemini de ben bulup verirdim, ben sulardım. Su kırbasını (söküldüğünde) ben dikerdim. Ben hamur yoğururdum. Yalnız ekmek yapmayı beceremezdim. Onu da Ensâr'dan komşularım olan kadınlar yapıverirlerdi. Bunlar (komşuluk hakkını gözeten) sadakatli, iyi kadınlardı. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zubeyr'e bir mikdâr hurmalık ayırıp vermişti

Ben Zubeyr'in bu hurmalığından (deveye yedirmek için) başımın üstünde hurma çekirdeği taşırdım. Bu hurmalık, meskenimden bir fersahın üçte ikisi kadar uzaklıkta idi. Yine böyle bir gün, başımda hurma çekirdeği yüklü olarak evime gelirken (yolda) Rasûlüllah'a kavuştum. Yanında Ensâr'dan birtakım kimseler vardı. Rasûlüllah beni çağırdı. Sonra beni arkasında terkisine almak için devesine "Ih, ıh" dedi. Fakat ben erkeklerle beraber yolculuk etmekten utandım. Hem ben Zubeyr'i ve onun kıskançlığını hatırladım. Zubeyr insanların en kıskancı idi. (Ben da'vete icabet etmeyince) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), benim utandığımı anladı da devesini sürüp gitti

Zubeyr'in yanına geldiğimde, ona:

— Bugün Rasûlüllah, başımda hurma çekirdeği yüklü olarak bana rastladı. Yanında sahâbîlerinden bir cemâat de vardı. Beni bindirmek için devesini çökertmek istedi. Fakat ben utandım. Aynı zamanda senin kıskançlığını da hatırladım, dedim.

Bunun üzerine Zubeyr:

— Vallâhi senin hurma çekirdeği yükün, bana Rasûlüllah ile beraber deveye binmenden daha güç oldu, dedi.

Râvî Esma dedi ki: Ben, bu aile yükünü, sonra Ebû Bekr'in bana at seyisliği yapacak bir hizmetçi göndermesine kadar çektim. Babam (hizmetçi göndermekle) sanki beni cariyelikten âzâdlamıştı

5280 Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından birinin (yani Âişe'nin) yanında idi. Mü'minlerin annelerinden biri de içinde yemek bulunan bir tabak gönderdi. Peygamber'in, evinde bulunduğu kadın (yani Âişe), tabağı getiren hizmetçinin eline vurdu da tabak elinden düşüp yarıldı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yarılan parçalan bir yere getirdi. Sonra içinde bulunan .yemeği yine onun içine toplamaya başladı. Bunu yaparken de hazır bulunanlara "Anneniz kıskandı" buyuruyordu. Sonra Peygamber o hizmetçiyi, evinde bulunduğu kadının yanından sağlam bir tabak getirinceye kadar alıkoydu, sağlam tabağı, tabağı kırılan kadına verilmek üzere o hizmetçiye teslim etti. Kırık tabağı da, kırıldığı kadının evinde alıkoydu

5281  Bize Mu'temir, Ubeydullah'tan; o da Muhammed ibnu'l-Munkedir'den; o da Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

— "Ben (ru'yâmda) cennete girdim, yahut cennete geldim. Orada bir kasr gördüm. Bu kasr kimindir diye sordum. Omer ibnu'l-Hattâb'ındır, dediler. Ben onun içine girmek istedim. Beni oraya girmekten ancak senin kıskançlığını bilişim men' etti".

Bunun üzerine Omer:

— Babam, anam Sana kurbân olsun ey Allah'ın Peygamberi! Ben Sana karşı mı kıskanırım? Dedi

5282... y. ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Muhammed ibnu'l-Müseyyeb haber verdi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında oturduğumuz sırada Rasûlüllah şöyle buyurdu:

"Ben bir keresinde uyurken kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadın, bir köşkün yanında abdest almakta idi. (Yanımdaki meleklere:) Bu köşk kimin içindir? diye sordum. Onlar: Bu köşk Ömer'indir, dediler. Omer'in kıskançlığını hatırladım da hemen yüzümü arkama döndürdüm".

 (Râvî dedi ki:) Mecliste hazır bulunmakta olan Omer sevincinden ağladı. Sonra da:

— Sana karşı mı kıskançlık edeceğim yâ Rasûlallah? Dedi