Geri

   

 

 

 

İleri

 

29- el-Ankebût Sûresi

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle

Mucâhid, "Uyanık insanlar oldukları hâlde şeytân onların amellerini süsleyip, kendilerini yoldan saptırmıştır" (Âyet: 38), yani onları dâller, sapıklar yaptı, demiştir.

"Bu dünyâ hayâtı bir eğlenceden, bir oyundan başka birşey değildir. Âhiret yurdu ise şübhe yok ki, o hayâtın tâ kendisidir; bunu bilmiş olsalardı" (Âyet: 64); buradaki "Hayavân" ve "Hayy" bir ma'nâya olup "Dirilik" demektir.

Mucâhid'den başkası da şöyle dedi:

"And olsun biz onlardan evvelkileri de imtihan etmişizdir. Allah elbette sâdık olanları bilir, elbette yalancı olanları bilir" (Âyet: 3);

"Allah îmân edenleri de elbet bilir, münafıkları da elbet bilir", (Âyet: 11). Bu âyetlerdeki "Fe-le-ya’lemennellâhu", "Allah bunu bildi" demektir. Bu tabîr, "Ki Allah murdarı temizden ayırdetsin..." (el-Enfâl: 37) kavli gibi, "Fe-li-yemizellâhu", "Allah elbette temyiz edecek" menzilindedir

"Onlar herhalde kendi yüklerini de, o yükleriyle beraber daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler ve düzmekte oldukları şeylerden kıyâmet günü sorumlu olacaklardır" (Ayet: 13). Buradaki "Onlar herhalde kendi ağırlıklarıyle beraber birtakım ağırlıkları da yüklenecekler" sözü, "Kendi günâhlarıyle beraber daha birtakım günâhları da yüklenecekler" sözüyle bir ma'nâyadır.