Geri

   

 

 

 

İleri

 

76- Eş’arîlerin ve Yemen Ahalisi Hey'etinin Gelişleri Bâbı

Ve Ebû Mûsâ, Peygamber'in Eş'ârîler için: "Onlar bendendir, ben de onlardanım" buyurduğunu söylemiştir.

4427 Ebû Mûsâ (radıyallahü anh): Ben kardeşim Ebû Ruhm ile Yemen'den geldik ve bir zaman bekledik. Bu müddet içinde Peygamber'in evine çok girmeleri ve Peygamber'den ayrılmamalarından dolayı İbn Mes'ûd ile anası Ümmü Abd el-Huzeliyye'yi, başka değil, muhakkak bunlar Peygamber'in ev halkındandırlar zannediyorduk, demiştir.

4428 Zehdem ibn Mudrib şöyle demiştir: Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Usmân zamanında vâlî olarak Kûfe'ye) geldiği zaman, Cerm kabilesinden bir cemâati kabul ve ikram etmişti. Biz Ebû Musa'nın yanında oturmakta iken, kendisi de tavuk yiyordu. Hey'et içinde oturan bir kişiyi yemeğe da'vet etti. O da:

— Ben tavuğu pis birşey yerken gördüm de ondan tiksindim, dedi. Ebû Mûsâ ona:

— Gel, ben Peygamber'i tavuk eti yerken gördüm, dedi. O adam bu defa da:

— Ben tavuk eti yememeye yemîn ettim, dedi.

Bunun üzerine Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle dedi:

— Şöyle gel de sana ettiğin yemînin hakkında bir haber bildireyim: (Peygamber Tebûk seferi hazırlığı yaparken) biz Eş'arîler'den bir cemâat Peygamber'in huzuruna vardık. (Tebûk ve sefer için) O'ndan binmek ve yüklerimizi yüklemek üzere deve istedik. Fakat Peygamber bizleri yüklemeyi kabul etmedi. Biz tekrar kendisinden binek ve yük devesi istedik. Bu kerre Peygamber bizlere deve vermeyeceğine yemîn etti. Sonra Peygamber çok beklemedi, kendisine bir deve ganimeti getirildi. Bunun üzerine bize beş deve verilmesini emretti. Biz develeri teslîm alınca (kendi aramızda):

— Biz Peygamber'e (bize deve vermeyeceğine dâir) yeminini unutturduk. Biz bundan sonra ebeden felah bulmayız! dedik. Bu düşünce üzerine ben hemen kendisine geldim ve:

— Yâ Rasûlallah! Sen bize deveye yükleyemem (deve veremem) diye yemîn etmiştin. Halbuki şimdi bizleri yükledin (deve verdin), dedim.

Rasûlüllah:

— "Evet, (hakîkaten ben yemîn ettim, sonra da size deve verdim). Fakat ben yemîn edilen şeyin başkasını, yemîn edilen şeyden daha hayırlı görünce, yemînim üzerinde bağlı kalmam, muhakkak o hayırlı olduğuna kanâat ettiğim şeyi yaparım!" buyurdu.

4429 İmrân ibn Husayn (radıyallahü anh) demiştir: Temîm oğulları hey'eti Rasûlüllah'a geldiler. Rasûlüllah onlara:

— "Ey Temîm oğulları, müjdelenip sevinin!" buyurdu. Onlar:

— Amma sen bizlere (âhiretle ilgili) çok müjde verdin. Bize dünyalık da ver, dediler.

Bu sözden Rasûlüllah'ın yüzü değişti. Tam bu esnada Yemen ahâlîsinden bir grup insan geliverdi. Peygamber onlara:

— "Sizler (dünyâ ve âhiret) müjdesini kabul ediniz. Çünkü bu müjdeyi Temîm oğulları kabul etmediler" buyurdu.

Onlar:

— Bizler kabul ettik yâ Rasûlallah! dediler.

4430 Şu'be, İsmâîl ibn Ebî Hâlid'den; o da Kays ibn Ebî Hâzım'dan; o da Ebû Mes'ûd el-Ensârî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) eliyle Yemen'e işaret ederek şöyle buyurmuştur: "İmân şu tarafta; Yemen tarafındadır. Uzaklaşma ve kalblerin kabalığı ise develerin kuyrukları diplerinde şiddetle haykıranlardadır. Şeytânın iki boynuzunun doğacağı yerde; Rabîa ve Mudar kabîlelerinde!".

4431 Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İşte size Yemen ehli geldi. Yemenliler yüreği en yufka, kalbi en yumuşak kimselerdi. îmân Yemen'dendir, hikmet de Yemen'dendir. Öğünme ile kendini beğenme deve sahiplerinde, sükûnet ile vakaar ise davar sâhiblerindedir".

4432- Gunder, Şu'be'den söyledi ki, Süleyman: Ben Zekvân'dan işittim; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den demiştir.

4433 Bana kardeşim (Ebû Bekr Abdulhamîd), Süleyman ibn Bilâl'den; o da Sevr ibn Zeyd'den; o da Ebû'l-Gays'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den olmak üzere tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "îmân Yemen'dendir. Fitne ise işte şuracıktandır. Şeytânın boynuzu işte oradan çıkar" buyurmuştur.

4434 Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İşte size Yemen ehli geldi. Yemenliler kalbleri en zayıf ve gönülleri en şefkatli kimselerdir. Fıkıh (yani iyi anlayış) Yemenli'dir. Hikmet de Yemenli'dir" buyurmuştur.

4435 Alkame ibn Kays şöyle demiştir: Bizler İbnMes'ûd'un maiyyetinde otururken Habbâb ibnu'lErett geldi de İbn Mes'ûd'a hitaben:

— Yâ Ebâ Abdirrahmân! Şu gençler senin okuyuşun gibi Kur’ân okumaya muktedir oluyorlar mı? dedi. İbn Mes'ûd da:

— Sen kendin istesen de onlardan bâzısına sana karşı okumasını emretsen olmaz mı? dedi.

Habbâb:

— Evet, olur, dedi. İbn Mes'ûd:

— Yâ Alkame! Oku! dedi,

Zeyâd ibn Hudeyr'in kardeşi Zeyd ibn Hudeyr:

— Bizim en iyi okuyanımız olmadığı hâlde okuması için Alkame'ye mi emrediyorsun? dedi.

İbn Mes'ûd:

— Sana gelince, eğer istersen senin ve kavmin en-Naha' hakkında Peygamber'in söylemiş olduğu sözü sana haber veririm, dedi.

Alkame dedi ki: Ben Meryem Sûresi'nden elli âyet okudum. Akabinde Abdullah ibn Mes'ûd, Habbâb'a hitaben:

— Okuyuşunu nasıl görüyorsun? dedi. Habbâb da:

— Güzel okumuştur, dedi. Abdullah ibn Mes'ûd:

— Ben her ne okursam muhakkak onu Alkame de okur, dedi. Sonra İbn Mes'ûd, Habbâb'a yöneldi. Habbâb'ın üzerinde altından bir yüzük vardı. İbn Mes'ûd, Habbâb'a:

— Bu altın yüzüğün atılması zamanı gelmedi mi? dedi. Habbâb:

— Dikkat et! Sen onu bu günden sonra benim üzerimde asla göremeyeceksin, dedi ve onu çıkarıp attı.

Bu hadîsi Gunder, Şu'be'den rivayet etmiştir.