50-Bâb: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?4325 Urve şöyle demiştir: Mekke'nin fethi yılında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'den hareket edince, bu haber Mekke'de Kureyş'e ulaştı. (Kureyş ileri gelenlerinden) Ebû Sufyân, Hakîm ibn Hızâm, Budeyl ibn Verkaa, Rasûlüllah'ın hareketinin mâhiyetinden haber aramak üzere Mekke dışına çıktılar. Medine'ye doğru yönetip, tâ Merru'z-Zahrân'a kadar yürüdüler. Ve orada (gece vakti) birçok ateşler yakıldığını gördüler. Bu ateşler hacıların Arafat'ta, arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu. Ebû Sufyân: — Bu ne ateştir! Vallahi hakîkaten arefe gecesi ateşlerine benziyor! dedi. Budeyl ibn Verkaa da: — Bunlar Huzâalı Amr oğulları’nın ateşleri, dedi. Ebû Sufyân: — Hayır, Huzâalı Amr oğulları’nın ateşi bundan daha azdır, dedi. Bu sırada Rasûlüllah'ın muhafızlarından bir kısım insanlar Ebû Sufyân ile arkadaşlarını gördüler, onlara yetişip yakaladılar. Ve akabinde onları Rasûlüllah'a getirdiler. Ebû Sufyân hemen müslümân oldu. Rasûlüllah Merru'z-Zahrân'dan hareket ederken Abbâs'a: — "Sen Ebû Sufyân'ı al, ordunun geçeceği yolun dar bir yerine götür de süvarilerin kalabalıklığını, İslâm ordusunun durumunu görsün" buyurdu. Abbâs da onu öyle dar bir geçit yerine oturttu. (Ordu harekete başlayınca) Arab kabileleri, Peygamber'in maiyyetinde geçmeye başladılar. Bunlar alay alay Ebû Sufyân'ın önünden geçiyorlardı: Önce bir alay (kendi sancağıyle) geçti. Ebû Sufyân, Abbâs'a: — Yâ Abbâs! Bunlar kimlerdir? diye sordu. Abbâs: — Gıfâr kabîlesidir, dedi. Ebû Sufyân: — Benimle Gıfâr arasında ne münâsebet ve düşmanlık var ki buraya kadar geliyorlar? diye hayretini bildirdi. Sonra Cuheyne kabilesi (kendi sancağı ile) geçti. Ebû Sufyân evvelki suâli sordu. Sonra Sa'd ibni Huzeym geçti. Ebû Sufyân bunu da öyle sordu. Sonra Suleym kabilesi kendi sancağı ile geçti. Ebû Sufyân yine o suretle sordu. Nihayet Ebû Sufyân'ın ömründe benzerini görmediği yiğitlik örneği bir ketîbe yönelip geldi. Abbâs'a: — Bu alay kimlerdir? diye sordu. Abbâs: — Bunlar Ensâr'dır, dedi. Ensâr'ın başında Sa'd ibnu Ubâde bulunuyordu. Ensâr'ın bayrağı da onun beraberinde idi. Sa'd ibn Ubâde, Ebû Sufyân'ın önünden geçerken: — Yâ Ebâ Sufyân! Bu gün mehame (yani en büyük harb) günüdür. Bu günde Ka'be'de kan dökmek halâl kılınır! dedi. Ebû Sufyân bu sözden sarsılarak, Abbâs'a: — Yâ Abbâs! Bu gün Sen'in Ka'be'yi, Mekke halkını ve beni koruyacağın güzel bir gündür! dedi. Sonra bir alay daha geldi. Bu alay sayıca alayların en azı idi. Bunların içinde Rasûlüllah ile (Muhacir ve Ensâr'dan bir kısım) sahâbîleri bulunuyordu. Peygamber'in sancağı da Zubeyr ibnu'l-Avvâm'ın beraberinde bulunuyordu. Rasûlüllah, Ebû Sufyân'ın yanından geçerken, Ebû Sufyân: — Sa'd ibn Ubâde'nin ne dediğini duyup bilmedin mi? dedi. Rasûlüllah: — "Sa'd ne söyledi?" diye sordu. Ebû Sufyân: — Şunu şunu söyledi, diye Sa'd ibn Ubâde'nin sözlerini haber verdi. Rasûlüllah: — "Sa'd yanlış söylemiştir. Bu gün Allah'ın Ka'be'yi (İslâm'ı izhâr, üstünde Bilâl'in ezanı ve onda bulunan putları ve suretleri gidermek suretiyle) büyülteceği bir gündür. Ve bu gün Ka'be (Tevhîd libâsı ile) kisvelenecektir" buyurdu. Râvî Urve devamla: Rasûlüllah bayrağının el-Hacûn mevkiinde dikilmesini emretti, dedi. Yine Urve bir rivayetinde şöyle demiştir: Bana Cubeyr ibn Mut'-ım'ın oğlu Nâfi' haber verip şöyle dedi: Ben (Mekke'nin fethinden bir haylî zaman sonra) Abbâs'tan işittim, Zubeyr ibnu'l-Avvâm'a hitaben: — Yâ Ebâ Abdillah! (Mekke'nin fethi günü) Rasûlüllah sana bayrağı işte şuraya dikmeni emretmişti! dedi. Yine Urve dedi ki: Rasûlüllah o gün Hâlid ibnu'l-Velîd'e Mekke'nin üst tarafındaki Kedâ mevkiinden girmesini emretti. Peygamber ise (Mekke'nin alt tarafındaki) Kudâ mevkiinden girmişti. Mekke'ye girerken, Hâlid ibnu'l-Velîd'in süvârî fırkasından iki mücâhid kişi şehîd oldu. Bunlar Hubeyş ibnu'l-Eş'ar ile Kurz ibnu Câbir el-Fıhrî’ dir. 4326 Muâviyetu'bnu Kurre şöyle dedi: Ben Abdullah ibnu Mugaffel (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Mekke'nin fethi günü Rasûlüllah'ı dişi devesi üzerinde gördüm. O, sesini dalgalandırıp na'me yaparak el-Feth Sûresi'ni okuyordu. Râvî Muâviye: İnsanların etrafıma toplanması düşüncesi olmasaydı, Abdullah ibn Mugaffel'in (Rasûlüllah'ın okuyuşunu hikâye ederken) sesini dalgalandırarak yükselttiği gibi, ben de sesimi dalgalandırıp yükseltirdim, demiştir. 4327 ez-Zuhrî, Alî ibn Hüseyin'den; oda Amr ibn Usmân'dan (tahdîs etti ki), Usâme ibn Zeyd, fetih zamanında: — Yâ Rasûlallah, yarın Mekke'de nereye ineceksiniz? diye sormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: — "Akîl bize evden menzilden birşey bıraktı mı ki?" buyurdu; 4328- Sonra da (bunun sebebini bildirerek): "Mü'min kâfire vâris olmaz, kâfir de mü'mine vâris olmaz" buyurdu. ez-Zuhrî'ye: — Ebû Tâlib'e kim vâris oldu? diye soruldu. ez-Zuhrî: — Ona Akîl ile Tâlib vâris oldular, dedi. Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den yaptığı rivayetinde: “Yarın nereye ineceksiniz?" sorusunu "Haccı sırasında" lâfzıyle söyledi. Yûnus ibn Yezîd el-Eylî ise kendi rivayetinde ne "Haccetihi" lâfzını, ne de "Fetih zamanı" lâfzını söyledi. 4329 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -fetihten bir gün önce: "Allah Mekke'nin fethini müyesser kılarsa, inşâallah yarın konağımız Kinâne oğulları'nın Hayf’ı (yani yurdu)dır, ki orası vaktiyle Kinâne oğulları'yle Kureyş müşriklerinin küfür üzerine andlaştıkları yerdir" buyurdu. 4330 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -fetih akabinde- Huneyn gazvesine çıkmak istediği zaman: "Yarın menzilimiz inşâallah Kinâne oğulları Hayfı'ndadır ki, orası vaktiyle Kinâne oğulları'yle Kureyş'in küfür üzerine yemînleştikleri yerdir" buyurdu. 4331 Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih günü Mekke'ye başında miğfer olduğu hâlde girdi. Başından miğferi çıkardığı zaman yanına bir adam geldi de: — Abdullah ibn Hatal, Ka'be'nin örtüsüne tutunmaktadır, dedi. Peygamber: — "Onu öldür!" buyurdu. Hadîsin râvîsi İmâm Mâlik: Allah en bilendir ki, benim zannıma göre o gün Peygamber ihrâmlı değildi, demiştir. 4332 Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi günü Ka'be'nin avlusuna girdi. Ka'be'nin etrafında ibâdet için dikilmiş üçyüzaltmış put vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elindeki deynekle bu putlara dürtmeye ve şu âyetleri söylemeye başladı: "Hakk geldi, bâtıl gitti yok oldu", (İsrâ-81) "Hakk geldi, Halbuki bâtıl ne îcâda, ne de öleni diriltmeye muktedir değildir" (Sebe-49). 4333 Bize Eyyûb, İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhümaJdan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -fetih günü- Mekke'ye geldiğinde Ka'be'ye girmekten çekindi. Çünkü Ka'be'de birçok ilâhlar (yani putlar) vardı. Rasûlüllah bunların çıkarılmasını emretti ve bütün putlar çıkarıldı, İbrâhîm ve İsmâîl Peygamberler'in suretleri de ellerinde ezlâm (denilen fa'l kalemleri) olduğu hâlde çıkarıldılar. Peygamber (bu iki surete bakarak): — "Allah bu suretleri yapanları helak etsin! Allah 'a yemîn ederim ki, bu putperestler bu iki peygamberin hiçbir zaman rızklarını böyle fa'l kalemleriyle aramadıklarını bilmişlerdir!" buyurdu. Sonra Beyt'e girdi ve Beyt'in her tarafında tekbîr getirdi. Fakat Beyt'in içinde namaz kılmadan dışarı çıktı. Ma'mer, Eyyûb'dan yaptığı rivayetinde Abdu's-Samed'e mutâbaat etti. Vuheyb de: Bize Eyyûb, Îkrime'den; o da Peygamber'den tahdîs etti., demiştir. |