Geri

   

 

 

 

İleri

 

12- Bab

4046 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Ebû Zeyd (Kays ibn Seken) hiçbir çocuk ve torun bırakmadan öldü; o, Bedrî idi, demiştir.

4047 Yahya ibn Saîd, Âsim ibn Muhammed'den; o da Abdullah ibn Habbâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Saîd ibn Mâlik el-Hudrî (radıyallahü anh) bir seferden geldi. Ailesi kendisine kurbânların etlerinden et takdîm ettiler. Bunun üzerine Saîd ibn Mâlik:

— Ben bunun hükmünü sormadıkça bundan yemeyeceğim, dedi.

Akabinde Bedir'de hazır bulunmuş olan ana-bir kardeşine, yânı Katâde ibnu'n-Nu'mân'a gitti ve ona bu mes'eleyi (yani kurbân etlerinin üç günden sonra yenilip yenilmeyeceğini) sordu. O da:

— Senin gidişin ardından sahâbîlerin üç günden sonra kurbân etlerinden nehyolunageldikleri hükmünü bozucu bir emir meydans geldi, demiştir.

4048 Urve şöyle demiştir: ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (radıyallahü anh) şöyle dedi: Bedir günü ben, Ubeyde ibn Saîd ibn Âs'a kavuştum. O baştan ayağa kadar zırhlanmış ve silâhlanmıştı. Onun yalnız iki gözü görünüyordu. Ona Ebû Zâti'l-Keriş künyesi verilirdi. O bana:

— Ben Ebû Zâti'l-Keriş'im! diye meydan okudu.

Ben de nemen harbemle ona saldırdım ve harbemi onun gözünün içine soktum, Ubeyde hemen öldü.

Hişâm ibn Urve dedi ki: Bana ez-Zubeyr'in şöyle dediği haber verildi: Yemîn olsun ben ayağımı onun -üstüne koydum. Sonra harbemi olanca kuvvetimle çekip çıkardım. Fakat harbemin iki tarafı eğrilmişti.

Urve ibnu'z-Zubeyr dedi ki: (Bu harbe kıymetli bir harb hâtırası olduğu için) sonra onu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ez-Zubeyr'den ariyet olarak istedi; Zubeyr de O'na verdi. Rasûlüllah vefat ettiğinde, Zubeyr onu geri aldı. Sonra o harbeyi Ebû Bekr istedi, Zubeyr ona da verdi. Ebû Bekr vefat edince Zubeyr onu tekrar geri aldı. Bu defa o harbeyi Omer istedi, Zubeyr ona da verdi. Omer vefat edince, onu yine kendisi aldı. Sonra o harbeyi Usmân istedi; Zubeyr ona da verdi. Usmân şehîd edilence harbe, Alî'ye ve sonra oğullarına geçti. Abdullah ibnu'z-Zubeyr onu Alî'nin çocuklarından isteyip aldı ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr öldürülünceye kadar onun yanında bulunmuştur.

4049 ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ebû İdrîs Âizu'llah ibnu Abdillah şöyle haber verdi: Bedir'de hazır bulunmuş olan Ubâdetu'bnu's-Sâmit: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Akabe'de bize: " (...şartları üzerine) bana bey'at ediniz" buyurdu, demiştir.

4050 Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Peygamber'in zeycesi Âişe (r.anha)'den haber verdi ki (o şöyle demiştir): Ebû Huzeyfe -ki bu Ebu Huzeyfe Rasûlüllah ile beraber Bedir gazvesinde hazır bulunan kimselerden idi- Salim ibn Ma'kıl'ı oğul edinmiş ve aynı zamanda Salim'e, kardeşi Velîd ibn Utbe ibn Rabîa'nın kızı Hind'i nikah etmişti. Halbuki Salim, Ensâr'dan Subeyte kadının kölesi idi. Nitekim Rasulullah da Zeyd ibn Hârise'yi oğul edinmişti. Câhiliyet zamanında bir kimse birisini evlâd edinirse, insanlar o evlâdlık edinilen kimseyi, evlâdlık alanın adiyle çağırır ve o evlâdlık, o kimsenin mirasına da vâris olurdu. Bu töre Yüce Allah: "..Evlâdlıklarınızı da öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu sizin ağızlarınızdaki lâfınızdır. Allah hakkı söyler ve O, doğru yolu gösterir. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, o hâlde dînde kardeşleriniz olmakla beraber dostlarınızdırlar. Hatâ ettiklerinizde ise üstünüze vebal yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vebal vardır. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir" (el-Ahzâb: 4-5) âyetlerini indirinceye kadar devam etti.

Bunun üzerine Kureyşli, sonra Âmirî olan Süheyl ibn Amr'ın kızı Sehle (ki Ebû Huzeyfe'nin öbür karısı ve Subeyte'nin de ortağıdır) Peygamber'e geldi... Ve hadîsi bu suretle zikretti.

4051 Muavviz kızı Rubeyyı' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben gelin olduğum günün kuşluk vaktinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim evlenme törenime geldi de, senin benim yanıma oturuşun gibi benim döşeğimin üzerine oturdu. O sırada birtakım kızcağızlar deff çalıyorlar ve babalarımızdan Bedir gazasında şehîd olanların güzel vasıflarını zikrediyorlardı. Nihayet bu kızlardan birisi:

— İçimizde bir Peygamber vardır ki, O, yarın ne olacağını bilir! dedi.

Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Kızım böyle söyleme; evvelce söylemekte olduğun sözleri söyle!" buyurdu.

4052 İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bana Rasülullah'ın sahibi olan Ebû Talha (radıyallahü anh) haber verdi -ki, bu Ebû Talha, Rasülullah'ın beraberinde Bedir'de hazır bulunmuştur- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İçinde köpek ve suret bulunan hiçbir eve melekler girmez" buyurmuştur.

İbn Abbâs: Rasûlüllah, içlerinde ruhlar bulunan canlı timsâllerini, heykellerini kasdediyor, demiştir.

4053- Bize Abdan tahdîs etti: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Yûnus ibn Yezîd haber verdi. H ve yine bize Ahmed ibn Salih tahdîs etti. Bize Anbese ibn Hâlid tahdîs etti. Bize amcam Yûnus ibn Yezîd, ez-Zuhrî'den tahdîs etti ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bize Alî ibnu'l-Hüseyin haber verdi; ona da babası Hüseyin ibn Alî aleyhimu's-selâm şöyle haber vermiştir: Babası Alî ibn Ebî Tâlib şöyle demiştir: Bedir günündeki ganîmetten benim nasîbim olarak yaşı kemâle ermiş bir devem vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de o gün Allah'ın kendisine fey' olarak verdiği ganimetlerden olan "Beşte bir"den, bana başka bir deve daha vermişti. Ben Peygamber'in kızı Fâtıma aleyha's-selâm ile evlenmek istediğim zaman Kaynukaa oğulları'ndan kuyumcu bir adamla, benimle beraber gelmesi ve ızhır otu getirmemiz üzerine va'dleştim. Ben o ızhır otunu kuyumculara satmak ve bedeli ile düğün aşı hususunda yardım sağlamamızı istedim. Ben yaşları kemâle ermiş iki devem için deve semerleri, büyük çuvallar ve ipler topladığım sırada, bu iki devem de Ensâr'dan bir adamın odası yanında ıhtırılmışlardı. Nihayet ben topladığım şeyleri topladım. Tam bu sırada develerimle karşılaştım ki, hörgüçleri kesilmiş, böğürleri yarılıp ciğerlerinden alınmış! Bu manzarayı gördüğüm zaman gözlerime mâlik olamadım (ağladım).

— Bu işi kim yaptı? dedim. Oradakiler şöyle dediler:

— Bu işi Hamza ibnu Abdilmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde, Ensâr'dan içki içmekte olan bir topluluktadır, yanında şarkıcı bir kadın ve arkadaşları vardır. O şarkıcı kadın, şarkısında "Elâ yâ Hamzu li'ş-şurufi'n-nivâi (= Ey Hamza, semiz develere bak!)" deyince Hamza hemen kılıca sıçradı, iki devenin hörgüçlerini kesti, böğürlerini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı (gitti).

Alî devamla dedi ki: Bunun üzerine ben gittim, nihayet Peygamber'in huzuruna girdim. Yanında Zeyd ibn Harise vardı. Peygamber benim karşılaştığım şeyi bildi de:

—"Neyin var?" diye sordu.

Ben de:

— Yâ Rasûlallah, bu gün gibi (çirkin ve kötü gün) görmedim: Hamza benim iki dişi deveme düşmanlık (yani zulm) etti: İkisinin de hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardı. İşte o şimdi şu evin içindedir, beraberinde şarâb içmekte olan bir topluluk vardır, dedim.

Peygamber hemen ridâsını (üst elbisesini) isteyip giyindi. Sonra yürüyüp gitti. Ben, Zeyd ibn Harise ile beraber kendisinin ardından gittim. Nihayet Hamza'nın içinde bulunduğu eve geldi. Yanına girmeye izin istedi, kendisine izin verildi. Yanına girince Peygamber, yaptığı iş hakkında Hamza'yı kınamaya başladı. Bir gördü ki, Hamza iki yüzü kıpkırmızı bir sarhoş! Hamza, Peygamber'e baktı. Sonra bakışım yükseltti. Akabinde dizlerine baktı. Sonra bakışını yükseltti ve yüzüne baktı. Sonra Hamza:

— Siz babam (Abdulmuttalib)ın köleleri değil misiniz? dedi.

Peygamber onun sarhoş olduğunu bildi. Rasûhıllah (onun şuursuzluğundan sakınarak) iki topuğu üzerinde arka arkaya çekildi, odadan dışarı çıktı, bk de O'nunla beraber dışarı çıktık.

4054  Bize Sufyân ibn Uyeyne haber verip şöyle dedi: Bu hadîsi Abdurrahmân ibnu'l-Isbahânî bizim için rivayetinin sonuna ulaştırdı -yahut ma'nâ şöyledir: Bu hadîsi bize Abdurrahmân ibnu’l-Isbahânî yazılı olarak gönderdi-. Kendisi bunu Abdullah ibnu Ma'kıl el-Muzenî'den işitmiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh), Sehl ibn Huneyf in cenaze namazını (beş tekbîrle) kıldırdı da:

— Çünkü bu zât Bedir'de hazır bulundu, dedi.

4055 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah'ın oğlu Salim haber verdi ki, kendisi, babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs ederken işitmiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, kızı Hafsa, Huneys ibn Huzâfe es-Sehmî'den dul kaldığı zaman -ki bu Huneys, Rasûlüllah'ın sahâbîlerinden idi; Bedir'de hazır bulunmuş ve (yaralanıp) Medîne'de vefat etmiş idi- şöyle dedi: Ben Usmân ibn Affân'a kavuştum da ona Hafsa'yı (almasını) teklîf ettim ve:

— Ey Usmân! İstersen Omer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh edeyim, dedim.

Oda:

— Bu işimi bir düşüneyim, dedi.

Birkaç geceler bekledim. Sonra kavuştuğumda Usmân bana:

— Bana şu günümde evlenmemek fikri belirdi, dedi. Omer dedi ki: Sonra Ebû Bekr'e kavuştum. Ona da:

— İstersen Omer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh edeyim, dedim. Ebû Bekr sustu ve bana hiçbir cevâb vermedi. Ben de ona, Usmân'a öfkelendiğimden daha şiddetli bir öfkeyle öfkelendim. (Usmân bir cevâb vermiş ve özür beyân etmişti.) Birkaç geceler bekledim. Sonra Hafsa'yı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) istedi. Ben de Hafsa'yı Rasûlüllah'a nikâh ettim. Bu arada Ebû Bekr bana kavuştu da şöyle deyip özür beyân etti:

(Ey Omer!) Sen Hafsa'yı bana teklîf edip de sana bir cevâb vermediğim zaman belki sen bana darılmışsındır?

Ben de:

— Evet, sana öfkelendim, dedim.

Bunun üzerine Ebû Bekr şöyle dedi:

— Şu muhakkak ki, senin teklîfine cevâb vermekten beni birşey men' etmedi. Ancak şu var ki, ben Rasûlüllah'ın Hafsa'yı almak İstediğini bana söylediğini iyi biliyordum da Rasûlüllah'ın sırrını açıklayıp duyurmak istemiyordum. Şayet Rasûlüllah, Hafsa hakkındaki düşüncesini bıraksaydı, onu muhakkak ben kabul ederdim.

4056 Bize Şu'be ibnu'l-Haccâc, Adiyy ibn Ebân'dan; o da Abdullah ibn Yezîd'den tahdîs etti. O da Ebû Mes'ûd el-Bedrî'den işitti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kişinin kendi ailesi ferdleri üzerine yaptığı harcaması (kendisi lehine) bir sadakadır" buyurmuştur.

4057  (Zuhrî şöyle demiştir:) Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den işittim; o, Omer ibn Abdilazîz'e emirliği zamanında şöyle tahdîs ediyordu: el-Mugîre ibn Şu'be, Muâviye tarafından Küfe emîri iken ikindi namazını geri bırakmış, yanına Bedir'de hazır bulunmuş olup Zeyd ibn Hasen (ibn Alî ibn Ebî Tâlib)'in dedesi olan Ebû Mes'ûd Ukbe-tu'bnu Amr el-Ensârî girmiş ve ona hitaben şunları söylemiştir :

(Yâ Mugîre!) Kesin olarak bilmişsindir ki, Cibril inip namazı kıldı, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da (ardında sırayla) beş vakit namazı kıldı. Sonra Cibril: "İşte bunlarla emrolundun" dedi.

Urve dedi ki: Beşîr ibnu Ebî Mes'ûd, babası Ebû Mes'ûd Ukbe'den işte böyle tahdîs ederdi.

4058 Ebû Mes'ûd el-Bedrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "el-Bakara Sûresi'nin sonundan iki âyet vardır kis onları her kim bir gecede okursa, bu iki âyet ona yetişir" buyurdu.

Râvîlerden Abdurrahmân şöyle demiştir: Ben Ebû Mes'ûd'a, kendisi Beyt'i tavaf ederken kavuştum da bu hadîsi ona sordum. Kendisi bana bu hadîsi (Alkame'nin bana tahdîs ettiği gibi) tahdîs etti.

4059 İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi ki, Peygamber'in sahâbîlerinden ve Ensâr'ın Bedir'de hazır bulunanlarından olan Itbân ibn Mâlik, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi.

4060 İbn Şihâb şöyle demiştir: Sonra ben Husayn ibnu Muhammed'e -ki bu zât Salim oğulları'ndan biri ve onların hayırlılarındandır- Mahmûd ibnu'r-Rabî'in Itbân ibn Mâlik'ten rivayet ettiği hadîsi sordum da, o hadîsi böylece doğruladı .

4061 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah ibnu Âmir ibn Rabîa -ki bu zât Adiyy oğulları'nın en büyüğü idi ve babası Âmir, Bedir'de Peygamber'in beraberinde hazır bulunmuştu- şöyle haber verdi: Omer ibnu'l-Hattâb (Usmân ibn Maz'ûn'un kardeşi olan) Kudâme ibn Maz'ûn'u Bahreyn üzerine vâlî olarak ta'yîn etmiştir. Bu Kudâme de Bedir'de hazır bulunmuştu. Kudâme, Abdullah ibn Omer ile kızkardeşi Hafsa'nın -Allah onlardan razı olsun- dayılarıdır.

4062 Zuhrî'ye de Salim ibn Abdillah haber verip şöyle demiştir: Râfi' ibnu Hadîc, Abdullah ibn Omer'e, iki amcasının (Zuheyr ile Muzahhir'in) Bedir'de hazır bulunduklarını haber vermiştir. Bu ikisi (yani Zuheyr ile Muzahhir), Râfi' ibn Hadîc'e: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarlaları kiraya vermekten nehyetti, diye haber vermişlerdir. ez-Zuhrî şöyle dedi: Ben Sâlim'e:

— Sen tarlaları kiraya veriyor musun? diye sordum. O da:

— Evet veriyorum. Şübhesiz Râfi' kendi aleyhine sözü çoğaltmıştır, dedi.

4063 Husayn ibn Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Şeddâd ibni’l-Hâdi el-Leysî'den işittim. O şöyle dedi: Ben Rifâatu'bnu Râfi' el-Ensârî'yi gördüm, o Bedir'de hazır bulunmuştur.

4064 el-Mısver ibnu Mahrame şöyle haber vermiştir: Ensâr'dan Amr ibnu Avf -ki bu zât Âmir ibn Lueyy oğullarının yemînli dostu idi ve Bedir'de hazır bulunmuştu- şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle bir barış anlaşması yapmış ve Bahreynliler üzerine el-Alâ ibnu'l-Hadramî'yi emîr ta'yîn eylemişti. Tahsil olunan cizye mallarını getirmek üzere de bilâhare Rasûlüllah, Ebû Ubeyde ibnu'l-Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde Ensâr, Ebû Ubeyde'nin gelişini işittiler. Sahâbîler bu sırada Peygamber'in beraberinde sabah namazı kılıyorlardı. Peygamber namazı bitirince sahâbîler hemen Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlüllah, sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi de, sonra onlara:

— "Öyle sanıyorum ki, siz, Ebû Ubeyde'nin bir haylî şeyler getirdiğini duydunuz?" buyurdu.

Onlar da:

— Evet yâ Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah:

— "Sevininiz ve sizi sevindirecek ni'mnetleri (bundan böyle her zaman) umunuz! Vallahi (bundan sonra) sizin üzerinize fakirlik ve ihtiyâçtan korkmam. Fakat ben sizin üzerinize, sizden önceki ümmetlerin önüne dünyâ ni'metlerinin yayıldığı gibi, sizin önünüze de yayılması, onların o ni'metlerde birbirlerine hasedleşip nefsâniyet yarışına giriştikleri gibi, sizin de birbirinizle nefsâniyet yarışına düşmeniz ve bu nefsâniyet yarışının da onları helâk ettiği gibi, sizleri de helâk etmesinden korkarım" buyurdu.

4065 Nâfi'den (o, şöyle demiştir): Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) bütün yılanları öldürür idi.

4066- Nihayet Ebû Lubâbe el-Bedrî, kendisine: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerdeki (beyaz yahut ince yahut küçük ve zehirsiz) yılanları öldürmekten nehyetti hadîsini söyleyince, onları öldürmekten kendini tuttu.

4067 İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bize Enes ibn Mâlik şöyle tahdîs etti: Ensâr'dan birtakım adamlar Rasûlüllah'tan izin istediler de:

— Bize izin ver de kızkardeşimizin oğlu Abbâs için, onun fidyesini terkedelim, dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Onun fidyesinden bir dirhemi dahî terketmeyiniz" buyurdu.

4068 Kindeli Mıkdâd ibn Amr, Zuhre oğulları'nın andlaşmış dostu ve Bedir'de Rasülullah'ın beraberinde hazır bulunmuş bir zâttır. İşte bu Mıkdâd, Rasûlüllah'a hitaben:

— Şöyle bir mes'ele hakkında ne dersin: Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşıp vuruşsam da o benim iki elimden birisini kılıcıyla vurup koparsa, sonra benden kaçıp bir ağaca sığınsa da: Ben Allah için müslümân oldum (La ilahe ille’llâh) dese, ben onu tevhîd kelimesini söyledikten sonra öldürebilir miyim yâ Rasûlallah? dedi.

Rasûlüllah da:

— "Hayır onu öldürme" buyurdu. Bunun üzerine Mıkdâd:

— Yâ Rasûlallah! O benim iki elimden birisini kesti, kopardı da, tevhîd kelimesini elimi kopardıktan sonra söyledi, dedi.

Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Sakın onu öldürme! Eğer öldürürsen, o senin onu öldürmezden evvelki vaziyelindedir. Sen de onun söylediği tevhîd kelimesini söylemesinden evvelki vaziyetindesin (çünkü kanın kısas ile mübâh olmuştur)" buyurdu.

4069 Bize Enes (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü:

— "Ebû Cehl ne yaptı? Kim bakıp anlar?" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Mes'ûd gitti ve Ebû Cehl'i, Afra kadının iki oğlu (Muâz ve Muavviz) onu vurmuşlar da nihayet soğumuş (yani ölmek üzere iken) buldu. İbn Mes'ûd:

— Sen misin yâ Ebâ Cehl! dedi.

Râvî İbnu Uleyye dedi ki: Süleyman ibn Tarhân: Enes o sözü işte böyle söyledi, dedi İbn Mes'ûd:

— Sen misin yâ Ebâ Cehl (vuruldun mu)? dedi. Ebû Cehl, İbn Mes'ûd'a:

— Sizin öldürdüğünüz kişinin fevkinde bir kimse var mıdır? dedi. Râvî Süleyman ibn Tarhân geçen senedle: Yâhud Ebû Cehl:

— Kendi kavminin öldürdüğü kişinin fevkinde bir kimse var mıdır? dedi.

Râvî dedi ki: Ebû Mıclez de şöyle dedi: Ebû Cehl, İbn Mes'ûd'a hitaben:

- Keşke beni zirâatçilerden başkası öldürseydi, dedi.

4070 Ubeydullah ibn Abdillah'tan (o, şöyle demiştir): Bana İbnu Abbâs, Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman ben Ebû Bekr'e (Ebû Ubeyde'yi kasdederek):

— Bizimle Ensâr kardeşlerimizin yanına yürü! dedim.

Akabinde Ensâr'dan Bedir'de hazır bulunmuş olan iki sâlih kimseye kavuştuk. Ben bu kavuşmayı Urvetu'bnu'z-Zubeyr'e tahdîs ettim. O:

— Bu iki kişi Uveym ibnu Sâide ile Ma'n ibnu Adiyy'dir, dedi.

4071- Bize İshâk ibn İbrâhîm tahdîs etti. O, Muhammed ibn Fudayl'den; o da İsmâîl ibn Ebî Hâlid'den; o da Kays ibn Ebî Hâzım'-dan (şöyle dediğini) işitmiştir: "Bedir'de hazır bulunanların (her birine verilen) mal atiyyesi (yıllık) beşbin beşbin idi". Omer (halifeliği zamanında):

— Ben Bedir'de hazır bulunanlara elbette onlardan sonra gelenler üzerinde fazla atıyye vereceğim, demiştir.

4072 Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Cubeyr ibn Mut'ım'den haber verdi ki, babası Mut'ım ibn Adiyy:

— Ben bir akşam namazında Peygamber'in Tûr Sûresi'ni okuduğunu işittim. İşte bu, îmânın kalbimde sabit oluşunun evvelidir, demiştir.

4073- Yine ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Cubeyr'den; o da babası Mut'ım'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir esirleri hakkında:

"Eğer Mut Um ibn Adiyy sağ olsaydı, sonra şu kokmuş cifeler hususunda şefaat edip benimle konuşsaydı, hiç şübhesiz ben bunları Mut'ım'e (diri diri ve kurtuluş fidyesi olmaksızın) bağışlardım" buyurmuştur.

4074- Ve yine el-Leys ibn Sa'd da Yahya ibn Saîd'den; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den söyledi ki, o (Usmân'ın öldürülmesini kasdederek):

— Birinci fitne vukû'a geldi de Bedir sahâbîlerinden kimseyi bırakmadı. Sonra ikinci fitne, yânı Harre vukû'a geldi. Hudeybiye sahâbîlerinden kimseyi bırakmadı. Sonra üçüncü fitne vukû'a geldi, o da insanlarda akıl ve kuvvet bırakmadı, demiştir.

4075  Yûnus ibn Yezîd tahdîs edip şöyle demiştir: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle dedi: Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l Müseyyeb'den, Alkame ibn Vakkaas'tan, Ubeydullah ibn Abdillah'tan, Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha)'ye iftira edilmesi hadîsini işittim. Bunların hepsi bana o hadîsten bir parça tahdîs ettiler. Âişe Söyle demiştir: Ben, Ebû Ruhm'un kızı ve Mıstah'ın anası (Selmâ) ile haceti yerine getirme mahalline yönelip giderken, onun ayağı çarşafına takılıp düştü. Bunun üzerine Selmâ kadın:

— Mıstah helak olsun! diye oğluna beddua etti. Ben:

— Ne fena söyledin, Bedir'de hazır bulunan bir kişiye sövüyor musun? dedim... Âişe iftira hadîsinin tamâmını zikretti.

4076 Bize Muhammed ibnu Fulayh ibn Süleyman, Mûsâ ibn Ukbe'den tahdîs etti ki, İbn Şihâb (Rasûlüllah'ın gazvelerini zikrettikten sonra): İşte bunlar Rasûlüllah'ın gazveleridir, demiş, akabinde Bedir'de öldürülenler hakkında Rasûlüllah'ın söylediği sözü şöyle zikretmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların cesedlerini kuyuya atarken, onlara hitaben:

— "Sizler Rabbinizin va'dettiği şeyi gerçek buldunuz mu?" buyurdu.

Mûsâ ibn Ukbe (geçen senedle) şöyle dedi: İbn Omer'in mevlâsı Nâfi' şöyle dedi: Abdullah ibn Omer şöyle dedi: Rasûlüllah'ın sahâbîlerinden bâzı insanlar:

— Yâ Rasûlallah! Ölmüş olan insanlara mı nida ediyorsun? dediler.

Rasûlüllah da:

— "Sizler benim söylediğim sözleri onlardan daha iyi işitir değilsiniz" buyurdu.

Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Kendisi için pay ayrılan Kureyşliler'den Bedir'de hazır bulunan kimselerin toplamı seksenbir kişidir. Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle der idi: ez-Zubeyr: (Bedir'de hissen ve hükmen hazır bulunanların) payları taksim edilip ayrıldı. Bunlar Kureyş'ten yüz kişi idiler, dedi ve Allah en bilendir.

4077 Buradaki senedle ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (radıyallahü anh): Bedir günü Muhacirler için yüz pay ayrıldı, demiştir.