Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebu'l-Hasen Alî İbnu Ebî Tâlib (radıyallahü anh)in Menkabeleri Bâbı

Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Alî'ye hitaben: "Sen bendensin, ben de sendenim" buyurmuştur. Omer ibnu'l-Hattâb da: Rasûlüllah, Alî'den râzı olarak vefat etti, demiştir.

3748 Bize Abdulazîz, Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü:

— "Bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki, Allah fethi onun iki eliyle müyesser kılacaktır" buyurmuştur.

Râvî dedi ki: Bunun üzerine orada bulunan sahâbîler o gecelerini bayrağın onlardan hangisine verileceği hayâline dalıp huzursuzlukla geçirdiler. İnsanlar sabaha girince Rasûlüllah'ın huzuruna gittiler. Hepsi bayrağın kendisine verilmesini umuyorlardı. Fakat Rasûlüllah:

— "Alî ibn Ebî Tâlib nerededir?" diye sordu. Sahâbîler:

— Yâ Rasûlallah, onun iki gözü ağrıyor, dediler. Rasûlüllah:

— "Ona haber gönderin de onu bana getirin" buyurdu.

Alî gelince, Rasûlüllah onun gözlerine tükürdü ve ona şifâ duası yaptı. Akabinde Alî'nin gözleri iyileşti, hattâ onda hiçbir ağrı yokmuş gibi oldu. Hemen bayrağı Alî'ye verdi. Bunun üzerine Alî:

— Yâ Rasûlallah, Hayber Yahûdîleri ile onlar da bizim gibi (müslümân) oluncaya kadar vuruşacak mıyım? dedi.

Rasûlüllah:

"Tâ Hayberliler'in sahasına ininceye kadar hey'etin üzere sükûnetle yürü. Sonra onları İslâm'a girmeye da'vet et. Ve onlara İslâm'da üzerlerine vâcib olacak Allah haklarını haber ver. Allah'a yemin ederim ki, senin sayende Allah'ın bir tek kişiye hidâyet vermesi senin lehine, senin kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır" buyurdu.

3749  Selemetu'bnu’l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Alî, Hayber'de gözünde rahatsızlık olduğu için Peygamber'den geride kalmış idi. Alî kendi kendine: Ben göz rahatsızlığı sebebiyle Rasûlüllah'tan geriye kalır mıyım? Diyerek dışarı çıktı ve Peygamber'e yetişti. Allah'ın, sabahında fetih ihsan ettiği gecenin akşamı olunca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Yemîn olsun, İslâm bayrağını yarın muhakkak bir kimseye vereceğim ki (yahut yarın bayrağı bir adam alacak ki), Allah ve Resûlü onu sever yahut o kimse Allah'ı ve Rasûlü'nü sever. Allah ona fetih ihsan edecektir" buyurdu.

Ertesi gün Alî ile karşılaştık. Halbuki biz, göz rahatsızlığından dolayı onun gelmesini ummuyorduk. Sahâbîler:

— İşte Alî geldi, dediler.

Rasûlüllah bayrağı ona verdi. Allah Hayber'in fethini ona müyesser kıldı.

3750 Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr'dan ( o şöyle demiştir):

Bir kimse Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'a geldi de:

— Medîne Emîri şu Fulân kişi minber yanında Alî'yi razı olunmayan birşeyle zikrediyor, dedi.

Râvî Ebû Hazım dedi ki: Sehl:

— Bu emîr Alî için ne söyledi? der. Râvî Ebû Hazım dedi ki:

— Emîr, Alî'ye Ebû Turâb diyor, deyince Sehl ibn Sa'd güldü de:

— Vallahi bu lakabı Alî'ye muhakkak Peygamber isim yapmıştır ve Alî'ye bundan daha sevgili bir isim de olmamıştır, dedi.

Ebû Hazım dedi ki: Ben (bu unvanı Peygamber'in Alî'ye nasıl verdiğini öğrenerek) lezzet almak istedim de, Sehl ibn Sa'd'a bu hadîsi sordum ve:

— Yâ Ebâ Abbâs, bu isim verme işi nasıl oldu? dedim.

O da şöyle anlattı:

— Bir kerre Alî, Fâtıma'nın yanına girmiş, sonra bir şeyden Fâtıma'ya darılarak dışarı çıkmış ve Mescid'de yatmıştı. Bu sırada Fâtıma'nın yanına Peygamber gelip: "Amcan oğlu nerede?" diye sorduğunda Fâtıma: Mescid'dedir, dedi. Bunun üzerine Peygamber Mescid'e çıktı ve Alî'yi, sırtından ridâsı düşmüş, sırtına toprak bulaşmış bir hâlde yatıyor buldu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Alî'nin sırtından topraklan eliyle silkmeye başladı ve iki kerre: "Otur yâ Ebâ Turâb! Otur yâ Ebâ Turâb!" buyuruyordu

3751 Sa'd ibnu Ubeyde şöyle demiştir: İbn Omer'in yanına bir adam (yani Nâfi' ibnu'l-Ezrak) geldi de, ona Usmân'dan sordu. İbn Omer, Usmân'ın güzel amellerinden zikretti de o kimseye:

— Belki Usmân'ın işlerinden sana zikrettiğim şeyler, sana kötü geliyordur, dedi.

O kimse:

— Evet kötü geliyor, dedi. İbn Omer:

— Allah senin burnunu topraklandırıp horlasın, dedi. Sonra o kimse İbn Omer'e Alî'den sordu. ibn Omer, Alî'nin güzel amellerini zikretti de:

— Alî budur, evi de Peygamber'in evlerinin en güzelidir (yahut ortasındadır), dedi.

Sonra yine:.

— Belki benim Alî'den söylediğim şeyler sana kötü geliyordur, dedi.

O adam:

— Evet (kötü geliyor), dedi. Bunun üzerine İbn Omer ona:

— Allah senin burnunu toprağa sürtüp horlasın. Git de benim hakkımda neye gücün yeterse yap! Dedi.

3752 Bize Şu'be, el-Hakem'den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir:

Ben İbnu Ebî Leylâ'dan işittim, şöyle dedi: Bize Alî şöyle tahdîs etti: Fâtıma aleyhi's-selâm değirmen taşı çevirmenin te'sirinden elinde meydana gelen rahatsızlıktan şikâyet etti. O sırada Peygamber'e birtakım esirler gelmişti. O esirlerden bir hizmetçi istemek üzere Peygamber'in evine gitti, fakat Peygamber'i evde bulamadı; Âişe'yi buldu ve ona ne için geldiğini haber verdi. Peygamber geldiğinde Âişe, Fâtıma'nın gelişini Peygamber'e haber verdi.

Alî dedi ki: Bunun üzerine Peygamber bize geldi ve bizi yataklarımıza girmiş hâlde buldu. Ben hemen ayağa kalkmaya davrandım. Peygamber derhâl:

— "Yerinizde durunuz" buyurdu ve ikimizin arasına oturdu; hattâ ben göğsüm üstüne dokunan iki ayağının serinliğini hissettim.

Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "İyi dinleyiniz! Ben size, sizin benden istediğiniz esîr hizmetçiden daha hayırlı birşey öğreteceğim: Siz (geceleyin) yatağınıza girdiğinizde otuzdört defa Allâhu Ekber; otuzüç kerre Subhânallah dersiniz. Otuz üç kerre de el-Hamdülillah dersiniz. İşte bunları söylemeniz sizlere hizmetçiden hayırlıdır" buyurdu.

3753 Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),

Alî'ye hitaben: "Senin bana bağlılığın, Harun'un Musa'ya bağlılığı derecesinde olmandan razı olmuyor musun?" buyurdu

3754  Bize Şu'be, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Ibn Sîrîn'den; o da Abîde es-Selmânî'den haber verdi ki, Alî (radıyallahü anh) Irak ahâlîsine:

— Bundan evvel hüküm veregeldiğiniz gibi hüküm veriniz. Çünkü ben (Ebû Bekr ve Ümer, üzerinde çekişme ve fitneye götürücü) ihtilâfı çirkin görüyorum. Tâ ki, insanların bir cemâati olsun yahut da ben arkadaşlarımın öldüğü gibi ölürüm, demiştir.

Muhammed ibn Sîrîn (Râfızîler tarafından) Alî üzerine rivayet edilen (Şeyhayn'e muhalefet) haberlerinin çoğunu yalandan ibaret görür idi.