Geri

   

 

 

 

İleri

 

51- Bâb

"Kitâbda Meryem (kıssasını) da an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onların önünde bir perde edinmişti. Derken biz ona ruhumuzu göndermiştik de o kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüştü.. " (Meryem: 16-40)

Yûnus kıssasındaki "Nebeznâhu" (es-saffât: 145) "Onu attık" demektir. "Doğu tarafa çekildi": Yânı ibâdet için Beytu'l-Makdis'in yahut evinin doğu tarafına çekildi. "Fe-ecâehâ", "Doğum sancısı Meryem'i getirdi" demektir; bu "Ci'tu"dan "Ef 'altu"dur. "el-Ceehâ" denilir ki, "Onu muztarr kıldı" demektir.

"Tessâkatu", "Düşürür" yani düşer; "Mekânen kasıyyen", "Mekânen kaasiyen"; yani "Uzak bir yere"; "Feriyyen azîmen", "Sevilmeyen çok çirkin bir iş yaptın" demektir.

İbn Abbâs: "Nisyen", "Yaradılmış mevcûd birşey olmayaydım" demektir, dedi. Başkaları da: "en-Nisyu", "el-Hakîru"dur, dedi. Ebû Vâil: Meryem "Eğer Allah'tan sakınıcı isen" dediği zaman "Takî" in akıl sahibi olduğunu bildi, demiştir.

3473-Vekî ibnu'l-Cerrâh, İsrâîl ibn Yûnus'tan; o da dedesi Ebû İshâk'tan; o da el-Berâ ibn Âzib'den: "Seriyyen", Süryânîce'de küçük ırmak, çay demektir, demiştir.

3474 Bize Cerîr ibn Hazım, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşıur: "Beşikte yalnız üç çocuk konuşmuştur: Biri isa'dır. (İkincisi de şu kıssadaki çocuktur:) İsrâîl oğulları zamanında Cureyc denilen ruhban bir kişi vardır. Cureyc savmıasında namaz kılarken annesi gelmiş, kendisini çağırmış. Cureyc:

— Namazı bozup anama cevâb mı vereyim, yoksa namaz mı kılayım? diye düşünmüş. (Anası üç defa çağırdığı hâlde namaza devam etmiş.)

Bunun üzerine anası:

— Yâ Allah! Bu oğluma fahişe kadınların yüzlerini göstermedikçe onun canını alma! diye beddua etmiş.

Cureyc savmıasında bulunduğu sırada bir kadın gelip kendisine musallat olmuş ve ona zina teklif etmiş. Fakat Cureyc bundan çekindiği için, bu kızgın kadın bir çobana gitmiş ve kendini ona teslim etmiştir. Kadın bu cinsî münâsebetten bir oğlan doğurmuş. (Kendisinden sorulduğunda) bu çocuğun Cureyc'den olduğunu söylemiş. Bunun üzerine halk rahibe gelmişler, savmıasını (baltalarla, kazmalarla) kırıp yıkmışlar, kendisini de savmıadan aşağı indirip çıkarmışlar ve kendisine küfürler etmişler. Cureyc abdest alıp namaz kıldıktan sonra o piç çocuğun yanına gelmiş ve:

— Ey oğul, baban kimdir? diye sormuş.

— Çobandır! diye cevâb vermiş.

Bu garîb hâdiseyi gören halk, rahibe:

— Senin savmıanı, yânı ibâdet verini altından yaparız! demişler.

Cureyc:

— Hayır, eskisi gibi çamurdan yapın, demiştir.

 (Üçüncüsü de şudur:) İsrâîl oğulları'ndan emzikli bir kadın vardı. Bir gün erkek çocuğunu emzirirken yanından yakışıklı ve haşmetli bir süvârî geçmiş. Bunu gören kadın:

— Yâ Allah! Oğlumu bunun gibi heybetli kıl! diye dua etmiş. Çocuk hemen anasının memesini bırakıp süvârîye dönmüş ve:

— Yâ Allah! Beni bunun gibi kılma! diye duâ etmiş. Sonra anasının memesine dönüp yine emmeye koyulmuş".

Râvî Ebû Hureyre dedi ki: (Peygamber bunu bize hikâye ederken parmağını ağzına koyarak çocuğun emişini misâllendirmişti; O' nun bu hâli gözümün önündedir.) Şimdi ben Peygamber'in kendi parmağını emişini görür gibiyim.

"Bundan sonra da o emzikli kadının yanından bir câriye geçmiş. Bu defa kadın:

— Yâ Allah! Benim oğlumu şu câriye gibi (hakîr) yapma! diye duâ etmiş.

Bu sefer çocuk yine anasının memesini bırakmış ve:

— Yâ Allah! Beni bunun gibi kıl! demiş. Bunun üzerine kadın, çocuğuna:

— Niçin böyle söyledin? diye sormuş. Çocuk da şöyle cevâb vermiştir:

— O süvârî kibirli zâlimlerden birisi idi. Şu câriye ise (zavallı bir kadındır; insanlar ona): Sen çaldın, sen zina ettin diye söz ederler; Halbuki o bunların hiçbirisini yapmamış (ma'sûm) bir kadındır".

3475 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa'ya kavuştum". -Râvî dedi ki: Rasûlüllah onu tavsif etti.- "Bir de gördüm ki, ot Şenûe kabilesi erkeklerinden biri gibi karayağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zâttır." Rasûlüllah dedi ki: "Ben isa'ya da kavuştum". Peygamber onu da tavsif edip şöyle dedi: "İsâ, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi. Ben İbrahim'i de gördüm. Çocukları içinde ona en çok benzeyeni benim". Peygamber dedi ki: "Sonra bana birinin içinde süt, diğerinde şarâb bulunan iki kap getirildi ve bana: Bunların hangisini dilersen al, denildi. Ben sütü aldım ve onu içtim. Bana: Fıtrata hidâyet olundun yahut fıtrata isabet ettin. Eğer sen şarâbı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu, denildi".

3476  Bize Usmân ibnu'l-Mugîre, Mucâhid ibn Cebr'den haber verdi ki, İbnu Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben Îsa'yı, Musa'yı ve İbrahim'i gördüm: Amma İsâ al çehreli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslü idi. Amma Mûsâ, karayağız, iri uzun boylu, düz saçlı idi. Sanki Sudan’lı erkeklerden birisi".

3477 Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün insanların arasında Deccâl Mesîh'i zikretti de şöyle buyurdu: "Şübhesiz Allah şaşı değildir. Dikkat edin ki, Deccâl Mesih 'in sağ gözü şaşıdır. Onun gözü sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış, iri bir üzüm tânesi gibidir.

3478- Ben geceleyin kendimi Ka'be yanında gördüm. Ansızın esmer bir zâtla karşılaştım. Sanki o görülen esmer erkeklerin en güzelidir. Başının saçı iki omuzu arasında sarkıyor. Saçları taranıp arınmıştı da başı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin omuzlarına koyarak o iki kişi arasında Beyt'i tavaf ediyordu.

— Bu kimdir? dedim.

— Meryem 'in oğlu Mesîh 'tir, dediler.

Sonra onun arkasında gayetle kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve börtlek, gördüğüm insanlar arasında İbnu Katan'a en çok benzeyen birisini gördüm. Bu da iki elini iki kişinin omuzlarına koyarak Beyt'i tavaf ediyordu.

— Bu kimdir? diye sordum.

— Bu Mesih Deccâl'dir, dediler".

Bu hadîsi Nâfi'den rivayet etmekte Ubeydullah, Mûsâ ibn Ukbe'ye mutâbaat etmiştir. Bana ez-Zuhrî, Sâlim'den tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Hayır vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İsâ için "Kırmızı (çehrelidir)" demedi. Lâkin o, şöyle buyurdu:

3479-......."Ben uyumuştum, ru'yâmda Ka'be'yi tavaf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. İki kişi arasında onlara dayanarak iki tarafa bocalayarak sevkediliyordu (tavafı böyle yapıyordu), başı da su damlatıyordu yahut başı su akıtıyordu. Ben:

— Bu kimdir? diye sordum.

— Meryem oğlu'dur, dediler.

Ona yönelmek üzere yürüdüğüm sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, börtlek; sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi. (Orada bulunanlara:)

— Bu kimdir? diye sordum.

— Bu, Deccâl'dir, dediler.

Ona benzerlikçe insanların en yakın olanı İbnu Katan'dır."

ez-Zuhrî: İbnu Katan, Huzâa kabilesinden Câhiliyet devrinde helâk olmuş bir adamdır, demiştir.

3480 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ben Meryem oğlu'na insanların en yakınıyım. Peygamberler anaları ayrı, babaları bir evlâdlardır. Benimle İsâ arasında başka bir peygamber yoktur".

3481 Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben Meryem oğlu Îsa'ya dünyâ ve âhirette insanların en yakınıyım. Esasen peygamberler babaları bir kardeştirler, anaları ayrı ayrıdır, dînleri birdir".

3482- Ve İbrahim ibn Tahmân, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Safvân ibn Suleym'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan söyledi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir.

3483 Bize Ma'mer, Hemmâm'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kerresinde Meryem oğlu İsâ, hırsızlık yapmakta olan bir kimse görmüş de ona:

— Sen çaldın mı? diye sormuş. O da:

— Kendisinden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, ben asla çalmadım, diye cevâb vermiş.

Bunun üzerine İsâ:

— Allah'a îmân (ve O'nun adına yemin edeni tasdik) ettim ve kendi gözümü yalanladım, demiştir".

3484 Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle diyordu: Bana Ubeydullah ibn Abdillah, İbn Abbâs'tan haber verdi. O da Omer (radıyallahü anh) 'den işitmiştir. Omer minber üzerinde şöyle diyordu: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Nasrânîler'in Meryem oğlu'nu bâtıl ve aşırı surette medhettikleri gibi, sakın sizler de beni medhde aşın gitmeyiniz. Şübhesiz ki, ben ancak bir kulum. Onun için bana Allah'ın Kulu ve Rasûlü deyiniz" duyuruyordu.

3485- Bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs etti. Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Salih ibn Hayy haber verdi ki Horâsân ahâlîsinden bir adam eş-Şa'bî'ye bir suâl sordu. Bunun üzerine eş-Şa'bî şöyle dedi: Bana Ebû Burde haber verdi ki, babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kişi, cariyesini güzel edeblendirir ve terbiyesini güzel yapar, onu öğretir ve öğretmesini yani okutmasını güzel yapar, sonra ona hürriyet verir de onunla evlenirse, o kişiye iki ecir vardır. Bir kişi de Îsa'ya îmân eder, sonra bana îmân ederse, buna da iki ecir vardır. Bir köle de hem Rabb'ine muttaki olur, hem de efendilerine itaat ederse, bunun için de iki ecir vardır".

3486 İbn Âbbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler yalınayaklılar, çıplaklar, erlik yerleriniz sünnetsizler olarak haşrolunacaksınız" buyurdu. Sonra: "O günü hatırla ki, biz göğü, kitâbların sahîfesini dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimize hakk bir va'd olarak yine onu iade edeceğiz. Hakkıyle failler biziz” (el-Enbiyâ: 104) âyetini okudu. Ve şöyle devam etti: "Kıyâmet günü ilk elbise giydirilecek kişi İbrâhîm dir. Yine kıyâmet günü sahâbîlerimden birtakım insanlar sağ taraflarından ve sol taraflarından yakalanırlar da ben: Onlar benim sahâbîlerimdir, derim. Bana: Sen onlardan ayrıldığından beri onlar ökçeleri üzerinde geri dönmekte devam etmiş mürtedlerdir, denilir. Ben de: Allah'ın sâlih kulu Meryem oğlu Îsa'nın dediği gibi derim: "Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu idim. Fakat sen beni vefat ettirdiğin vakit üzerlerinde kontrolcu yalnız Sen oldun. Zâten Sen herşeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki onlar Sen 'in kullarındır. Eğer onlara mağfiret edersen mutlak gâlib, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten Sensin Sen" (el-Mâide: 117-118).

Muhammed ibn Yûsuf el-Firabrî şöyle dedi: Ebû Abdillah el-Buhârî'den zikrolundu ki, Kabîsa: Onlar Ebû Bekr zamanında dînden dönen mürtedlerdir; Ebû Bekr onlarla harb etti, demiştir.