13- Bâb:3401 Ben Ebû Zerr (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Ben: — Yâ Rasûlallah! Yeryüzünde ilk önce hangi mescid bina edilip konuldu? diye sordum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "el-Mescidu'l-Harâm" buyurdu. Ben: — Sonra hangisi? dedim. Rasûlüllah: — "el-Mescidu'l-Aksâ" buyurdu. Sonra ben: — Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. Rasûlüllah: — "Kırk sene" buyurdu. Sonra da: — "Bundan böyle namaz sana nerede yetişirse sen namazı orada kıl! Çünkü faziletli namaz, vakti içinde kılınandır" buyurdu. 3402 Amr ibn Ebî Amr'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti: Uhud Dağı Rasûlüllah'a görününce: "Bu öyle bir dağdır ki, o bizi seviyor, biz de onu seviyoruz. Yâ Allah, şübhesiz İbrahim Mekke'yi harem kılmıştır. Ben de Medine'nin şu iki kara taşlık arasındaki sahasını hürmet edilmesi vâcib bir harem kılıyorum" dedi. Bu hadîsi Abdullah ibn Zeyd de Peygamber'den rivayet etmiştir. 3403 Abdullah ibn Ebî Bekr, Abdullah ibn Omer'e Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha)'den haber verdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — " (Yâ Âişe!) Görmedin mi, senin kavmin Ka'be'yi bina ettiler, İbrahim'in temellerinden kısalttılar" buyurdu. Ben de: — Yâ Rasûlallah, Ka'be'yi İbrahim'in temelleri üzerine döndürmez misin? dedim. — "Senin kavmin küfr zamanına yakın olmayaydı" buyurdu. Abdullah ibn Omer: Yemîn olsun ki, eğer Âişe bu hadîsi muhakkak Rasûlüllah'tan işitmiş ise, ben Rasûlüllah'ın Hıcr'ı ta'kîb eden iki rüknü isti'lâm etmemesini, Beyt'in İbrahim'in temelleri üzerine tamam olmamasındandır diye düşünüyorum, demiştir. Ve İsmâîl ibn Ebî Uveys bu hadîsi rivayetinde: Abdullah ibnu Muhammed ibn Ebî Bekr diye beyânlı söylemiştir. 3404 Amr ibn Suleym ez-Zurakî şöyle demiştir: Bana Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh) haber verdi. Onlar: — Yâ Rasûlallah, sana nasıl salât okuyalım? diye sormuşlar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da şöyle deyiniz buyurmuştur: — "Allâhumme salli alâ Muhammedin ve ezvâcihî ve zürrîyetihî kemâ salleyte alâ âli İbrâhîme ve bârik alâ Muhammedin ve ezvâcihî ve zürrîyetihî kemâ bârekte alâ âli İbrâhîme inneke hamîdun mecîd” (Yâ Allah, İbrâhîm ailesine salât ettiğin gibi Muhammed'e, zevcelerine ve zürrîyetine de salât et ve Muhammed'i, zevcelerini ve zürrîyetini İbrâhîm ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Hiç şübhesiz Sen Hamîd'sin, Mecîd'sin)". 3405 Bize Ebû Kurre Müslim ibnu Salim el-Hemdânî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu İsâ tahdîs etti; o, Abdurrah-mân ibn Ebî Leylâ'dan şöyle dediğini işitmiştir: Bana Ka'b ibn Ucre (radıyallahü anh) kavuştu da: — Ey İbn Ebî Leylâ! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğim bir salât ve selâm hediyesini sana hediye edeyim mi? dedi. Ben de: — Evet, onu bana hediye et, dedim. Ka'b: — Biz bir kerresinde Rasûlüllah'tan: Yâ Rasûlallah! Sizin ehli beytinize hâss olarak salât nasıldır? Çünkü Allah bize yalnız (namazda) sana nasıl selâm edeceğimizi öğretmiştir, diye sorduk. Rasûlüllah bize: — "Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdun mecîdun. Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdun mecîdun deyiniz" buyurdu. 3406 İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hasan ile Hüseyin'e şu duayı okur ve: " (Büyük) babanız İbrâhîm de bu duayı oğulları İsmâîl ile İshâk'a okuyup bununla onları Allah'a sığındırırdı" buyurdu: "Eûzu bi-kelimâti’llâhi't-tâmmeti min külli şeytanin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin (Her nevi' şeytândan, her haşereden, dokunan her kötü gözden Allah'ın tam olan (şifâ verici) kelimelerine sığınırım)" . |