9- Azîz Ve Celîl Olan Allah'ın Şu Kavli Bâbı:"Âd'a gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler. Allah onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etti. Öyle ki (eğer sen de hâzır olsaydın) o kavmin bu müddet içinde nasıl ölüp yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler. Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?" (el-Hâkkaa: 6-8). Buhârî şöyle dedi: "Rîhin sarsarin", "Şiddetli, haddi aşan" demektir. Sufyân ibn Uyeyne dedi ki: Rüzgâr kendisine tevkîl edilmiş olan melekler üzerinden aştı, onlara itaat etmedi, demektir (yahut: Melekler üzerine tecâvüz etti, yânı ölçüsüz, tartısız olarak çıktı, denildi). "Sahharaha aleyhim”, "Allah o rüzgârı o kavim üzerine yedi gece sekiz gün salıverdi, musallat etti" demektir. "Husûmen" "Daha arkaya" demektir. "Sen o müddet içinde o kavmi sanki içleri bomboş hurma kütükleri gibi yere serilmişler görürdün". "Sen onlardan bir kalan görüyor musun?". "Bakiye", "Bakıyye", yani "Geri kalan" demektir. 3378 Mucâhid ibn Cebr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ben sabâ rüzgârı ile nusrat olundum. Âd kavmi de debûr rüzgânyle helak olundu" buyurmuştur. 3379- Buhârî şöyle dedi: Ve Muhammed ibnu Kesîr, Sufyân es-Sevrî'den; o da babası Saîd ibn Mesrûk es-Sevrî'den; o da Abdurrahmân ibnu Ebî Nu'm'dan söyledi ki, Ebû Saîd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Alî (Yemen'den) Peygamber'e, toprağından arıtılmamış bir mikdâr altın cevheri göndermişti. Peygamber bunu şu dört kişi arasında paylaştırdı: el-Akra' ibn Hâbis el-Hanzalî, sonra el-Mucâsı'î, Uyeyne ibn Bedr el-Fezârî, Zeyd et-Tâî, sonra Nebhân oğulları'ndan biri ve Al-kame ibn Ulâsete el-Âmirî sonra Kilâb oğulları'ndan biri arasında. Bu taksime Kureyş ve Ensâr öfkelendiler ve: — Peygamber Necd halkından başkalarına veriyor da bizleri bırakıyor, dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — “Ben ancak bu mal ile onları İslâm 'a alıştırıyorum'' buyurdu. Bunun üzerine iki gözü çökük, yanağının iki elmacığı çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı bir adam öne geldi ve: — Allah'tan kork yâ Muhammedi dedi. Peygamber de: — "Ben âsîlik edersem Allah'a kim itaat eder? Allah beni yer ahâlîsi üzerine emin kılmakta iken, sizler beni emîn saymıyor (güvenmiyor) musunuz?" buyurdu. Bu sırada bir kimse Peygamber'den o şahsı öldürme izni istedi. Zannediyorum ki, bunu isteyen Hâlid ibnu'l-Velîd'di. Peygamber bu istekten onu men' etti. O sert bedevi geri dönünce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından: — "Şunun soyundan yahut bunun arkasından öyle bir kavim türeyecektir ki, onlar Allah'ın Kitabı'nı okuyacaklar, fakat bu onların boğazlarından ileriye geçmiyecek, onlar okun avı sür'atle delip çıktığı gibi dînden çıkacaklar. Onlar İslâm ahâlîyi öldürecekler de putların sahiplerini terkedecekler. Yemîn olsun eğer ben onların zamanına erişseydim, muhakkak onları Âd kavminin öldürülüşü gibi öldürürdüm" buyurdu. 3380 el-Esved şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Mes'ûd'dan işittim. O: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in el-Kamer Sûresi'ndeki şu "fehelmin müddekir" âyetini, böyle idgam ile okurken işittim, dedi. |