4- Azîz Ve Celîl Olan Allah'ın Şu Kavli Bâbı :"And olsun Nuh'u kavmine peygamber gönderdik de: Ey kavmim, Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiçbir tanrınız yoktur. Ben büyük bir günün (üstünüze gelecek) azabından cidden korkuyorum, dedi. Kavminden ileri gelenler de şöyle dedi: Biz seni hiç şübhesiz apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. (Bunun üzerine Nuh) dedi ki: Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur. Fakat ben kâinatın Rabbinden (gönderilmiş) bir peygamberim. Size Rabb'imin vahyettiklerini tebliğ ediyorum, sizin iyiliğinizi istiyorum. Size o korkunç akıbeti haber vermek için, korunmanız için ve belki (o sayede) rahmete kavuşturulmanız için kendinizden bir adam (vâsıtasıyle) Rabb 'inizden size bir ihtar geldi diye taaccüb mü ettiniz? Bunun üzerine onu yalanladılar. Biz de kendisini ve beraberinde gemide bulunanları selâmete erdirdik, âyetlerimizi yalan sayanları (tûfân ile) boğduk. Çünkü onlar (kalb gözleri) kör olan bir kavim idiler" (el-A'râf: 59-64). İbn Abbâs dedi ki: "Bâdiye'r-re'y" (Hûd: 27), düşünmeksizin bize ilk anda zahir olan; "Aklı'ı" (Hûd: 44), "Ey semâ, suyunu tut"; "Vefâre't-tennûr" (Hûd: 40), fırın kaynadığı zaman, yani tencerenin kaynadığı gibi su yükselip fışkırdığı zaman demektir. İkrime de: "et-Tennûr", yeryüzüdür, dedi. Mucâhid: "el-Cûdî" (Hûd: 44), Cezîre'de, yani Dicle ile Fırat arasında bir dağdır; "de’bun” «" (el-Mu'min: 31), "Hâl" gibidir, demiştir. |