2- Yüce Allah'ın Şu Kavli Bâbı:"Hani Rabb'in meleklere; Muhakkak ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım, demişti. Melekler de: Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis edip dururken orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da: Sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim, demişti" (Bakara: 30). İbn Abbâs: "Lemmâ aleyhâ hâfızun", "İllâaleyhâ hâfızun"dur (et-târık: 4); yani "Lemmâ", "İllâ" ma'nâsınadır. “fî kebedin" (el- Beled: 4): "Şiddetli bir yaratış içinde"; "Ve riyaşen" (el-A’râf: 25), "Mal"dır, dedi. Diğerleri: "er-Riyâşu ve'r-Rîşu" bir şeydir, o da elbise nev'inden zahir olan her şeydir, dediler. "Mâ tumnûne" (el-Vâkıa: 58), kadınların rahîmlerîndeki nutfedir. Mucâhid dedi ki: "İnnehu alâ rac'ıhi lekaadirun" (et -Târık: 8), "O erkeklik organı içindeki nutfe"dir; "Herşeyden de iki çift yarattık inceden inceye düşünesiniz diye" (ez-zâriyât: 49) ve benzerlerinde: yarattığı herşey çifttir, semâ çifttir (yânı mukaabili olan şey ona nisbetle çifttir. Semâ - Arz; kara - deniz; cinn - ins gibi). "el-Vitru" ise Azîz ve Celîl olan Allah'tır. "Fî ahseni takvim" (et-Tîn: 4), "En güzel yaratılışta"; "Esfele sâfilîn” (et-Tîn:5) illâ men âmene", "Husrin" (el- Asr:2), "Dalâlin” dir. Sonra "îllâ men âmene" diye istisna etti. "Lâzibun" (es-Sâffât:11), "Lâzimun"; "Nunşiekum" (el- vâkıa: 61) "Dileyeceğimiz herhangi bir yaratışta"; "Nusebbihu bi-hamdike" (el- Bakara. 30), "Biz seni ta'zîm ediyoruz" (yânı seni her noksandan uzak kılmak ve Subhânallâhi ve bi-hamdihî demek suretiyle). Ve Ebû'l-Aliye: "Derken Âdem, Rabbinden kelimeler belleyip aldı" (el- Bakara: 37) kavlindeki bu kelimeler; "Rabbena zalemnâ enfusenâ ve inlem tağfirlenâ ve terhamnâ le-nekûnenne minel-hâsirîn" (el- A'râf: 23) duâsıdır. "Fe-ezellehuma", yânı şeytân Adem ile Havva'yı günâha çağırdı. "Lem yetesenneh" (el- Bakara: 259), "Değişmemiş", "Âsin", "Değişici"; "el- Mesnûn", "Değişen"; "Hamâin", "Hame'tin"in cem'idir ki, o da "Değişken çamur"dur. "Yahsifânı aleyhimâ min varakı'l-cenne" (el-Arâf: 21; Tâhâ: 121) "Yama almak"tır, "Onlar yaprakları birleştiriyor ve birbiri üzerine yamıyorlardı." “Sevâtuhumâ” (el-Bakara: 20), ferclerinden kinayedir, "Metâun ilâ hînın" (el-Arâf: 24), "Buradan kıyâmet gününe kadar" demektir. Arablar indinde "hîn", bir saatten adedi sayılamayana kadardır. ''Kabîluhu" (el-A’râf: 27), "Onlardan olan sınıf ve taife" demektir. 3361.......Bize Abdurrazzâk, Ma'mer ibn Râşid'den; o da Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, Âdem'i yarattı. Boyunun uzunluğu altmış zira' idi. (Yaratılması tamamlandıktan) sonra Allah, Âdem'e: — Haydi, meleklerden şunların yanlarına git de onlara selâm ver! Ve onların senin selâmım nasıl karşıladıklarını iyi dinle, işit. Çünkü bu, hem senin, hem de senden sonra zürriyetinin selâmlaşmasıdır, buyurdu. Bunun üzerine Âdem, meleklere: — Es-selâmu aleykum (Selâm üzerinize olsun), dedi. Onlar da: — es-Selâmu aleyke ve rahmetu'llâhi (Esenlik ve Allah'ın rahmeti üzerine olsun), diye karşıladılar. Ve selâmlarına "Ve rahmetu'ilâhi" kısmını ziyâde ettiler (ki, bu selamlaşmanın ilk meşrû'iyyeti ve bu sözle söylenişidir). Âdem, beşerin büyük atası olduğu için, cennete her giren kişi Âdem 'in bu güzel suretinde girecektir. Âdem 'in (sonra gelen) torunları, onun güzelliğinden ve uzunluğundan eksilmeye devam eder. Nihayet (bu eksiliş) şimdi (bu ümmette) sona erdi". 3362 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennete ilk girecek olan zümre, yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki parlak sureti üzere girerler. Sonra bunların arkasından girecek olanlar da gökte en parlak ışık neşreden yıldızın parlaklığı üzeredirler. Cennetlikler orada bevletmezler, dışkı çıkarmazlar, tükürmezler, sümkürmezler. Onların cennetteki tarakları altın, terleri misk, buhurdanlıklarının yakacığı el-Uluvvetu ve el-Uncâcu denilen güzel kokulu çubuktur. Onların zevceleri el-Hûru 'l-Iyn denilen iri ve şahin gözlü dilberlerdir. Onlar bir tek adamın hilkati, babaları Âdem'in yükseklikte altmış zira' olan sureti üzeredirler". 3363 Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o daÜmmü Seleme'den tahdîs etti ki, Ümmü Suleym (radıyallahü anh): — Yâ Rasûlallah, şübhesiz Allah haktan (yani hakkı beyân etmekten) haya etmez. Bir kadın ihtilâm olduğu zaman gusl etmesi vâcib olur mu? diye sormuş. Rasûlüllah: — "Kadın suyu (yani uyandığında ıslaklığı) gördüğü zaman, evet" buyurmuş. Orada bulunan Ümmü Seleme gülmüş ve: — Kadın da ihtilâm olur mu? demiş. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — (Bu olmasa) çocuğu kendisine ne ile ve nasıl benzeyebilir?" buyurmuştur 3364 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah'ın Medine'ye gelmesi haberi Abdullah ibn Selâm'a ulaştı. Abdullah hemen Rasûlüllah'a geldi ve: — Ben sana üç şey soracağım ki, bunların cevâblannı peygamberden başkası bilmez, dedi: a. Kıyâmet alâmetlerinin ilki nedir? b. Cennet ahâlîsinin cennette yiyecekleri ilk yemek nedir? c. Çocuk hangi şeyden dolayı babasına benzer ve hangi sebeble anasının soyuna çeker? diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Bu mes'eleleri biraz önce Cibril bana haber vermişti" buyurdu. Enes dedi ki: Bunun üzerine Abdullah: — Bu Cibrîl, melekler arasında Yahûdî düşmanıdır, dedi. Rasûlüllah, soruların cevâblarına başlayarak? " a. Kıyâmet alâmetlerinin birincisi bir ateştir ki, o insanları doğu tarafından batı tarafına sürecektir, b. Cennet ahâlîsinin yiyeceği ilk yemek balık ciğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır, c. Çocuğun (baba ve ana soylarına) benzemesine gelince, erkek, kadına cinsî münâsebette bulunduğu sırada erkeğin suyu kadınınkinin önüne geçerse çocuk babaya benzer. Kadının suyu erkeğinkinin önüne geçerse, çocuk anaya benzer" buyurdu. Bu cevâblar üzerine Abdullah ibn Selâm: — Ben şehâdet ediyorum ki, Sen muhakkak Allah'ın Rasûlü'sün, dedi. Bundan sonra İbnu Selâm (devamla): — Yâ Rasûlallah! Yahudiler insanı hayrete bırakacak surette yalan söyleyen, asılsız isnâd ve iftiralarda bulunan haksız bir millettir. Eğer Sen beni onlardan sormazdan önce benim müslümân olduğumu duyup öğrenirlerse, muhakkak onlar Senin yanında bana (akla gelmedik) iftiralarda bulunurlar (Onun için evvelâ Sen beni onlardan sor), dedi. Bunun akabinde Rasûlüllah'ın huzuruna bir Yahûdî zümresi geldi. Abdullah da evde bir yere girip çekiliverdi. Şimdi Rasûlüllah, Yahûdîler'e: — "Abdullah ibn Selâm sizin içinizde hangi derecededir, nasıl adamdır?" diye sordu. Yahudiler: — O bizim en âlimimizdir ve en âlimimizin oğludur. Ve yine Abdullah bizim en hayırlımızdır ve en hayırlı bir sîmâmızın oğludur! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: — "Abdullah müslümân olduysa ne dersiniz (Siz de müslümân olur musunuz)?" diye sordu. Yahudiler: — Böyle şeyden Allah onu korusun! diye karşıladılar. Bunun üzerine Abdullah, Yahûdîler'e karşı çıktı ve: — Eşhedu enlâ ilahe ille'llah ve eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah ( = Şübhesiz bilirim bildiririm Allah'dan başka yoktur tapacak, yine bilirim bildiririm Allah’ın elçisidir Muhammed), dedi. Bu defa da Yahûdîler: — O bizim şerrlimizdir, şerlimizin oğludur! demeye başladılar ve İbn Selâm (ın nâmûsu, nesebi ve şerefi) hakkında türlü iftiralarda bulundular. 3365 Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu tarzda haber verdi; yani: "Eğer İsrail oğulları olmayaydı et kokmazdı, Havva (anamız) olmayaydı kadın cinsi, zevcine hıyanet edip aldatmazdı" buyurduğunu rivayet etti. 3366 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet edip dilerim. Çünkü kadın eğe kemiğinden yaratılmıştır. Bu kemikte en eğri şey (yani kısım) üst tarafıdır. Eğer sen eğri kemiği doğrultmaya savaşırsan onu kırarsın. Onu kendi hâlinde bırakırsan dâima eğri kalır (öyle kullanırsın). Onun için size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim". 3367 Bize Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Bize Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tahdîs etti ki, o kendi doğru söyler; kendisine de doğru söylenir-: "Sizin herbirinizin yaratılışı (başlangıçta ana baba maddeleri) kırk gün ananın karnında toplanır. Sonra o maddeler o kadar zaman (yani kırk gün) içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde mudğa, yani bir çiğnem ete dönüşür. Sonra Allah ona dört kelime ile bir melek gönderir de, onun ameli, eceli, rızkı, şakî ve saîd olduğu yazılır. Sonra ona ruh üflenir (cenîn canlanır). İmdi sizden bir kişi (bu fıtratı gereği dünyâda) cehennem ehlinin işini işler de, hattâ kendisiyle cehennem arasında yalnız bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin ana karnında yazdığı) yazı onun önüne geçer. Bu defa o kişi cennet ehlinin işini işler de cennete girer. Ve yine kişi cennet ehlinin işini işler, hattâ kendisiyle cennet arasında bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin yazdığı) yazı onun önüne geçer de artık cehennem ehlinin işini işler ve cehenneme girer". 3368 Bize Hammâd ibn Zeyd, Ubeydullah ibn Ebî Bekr ibn Enes'ten; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz ki, Allah rahimde bir melek tevkil etmiştir. Melek: Ey Rabb'im! Bir nutfedir. Ey Rabb 'im! Bir kan pıhtısıdır. Ey Rabb'im! Bir çiğnem ettir, der. Allah onu yaratmak (yani suret vermek) istediğinde, melek: Ey Rabb'im! Erkek midir yahut dişi midir? Bedbaht mıdır yahut mes'ûd ve bahtiyar mıdır? Rızk nedir? Ecel nedir? sorularını sorar. Bunlar o anasının karnında iken böylece yazılır". 3369 Bize Şu'be, Ebû İmrân el-Cevnî'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Enes bu hadîsi Rasûlüllah'a yükseltiyor, yani O'nım şöyle buyurduğunu söylüyordu: "Allah (kıyâmet gününde) cehennemliklerin azâbca en hafifi olan birine: — Yeryüzünde mal olarak ne varsa hepsi senin olsa, şu azâbdan kurtulmak için onu feda eder mi idin? diye soracaktır. O da: — Evet feda ederdim yâ Rabbi, diyecek. Bunun üzerine Allah: — Fakat sen Âdem atanın sulbünde iken ben senden (şimdi göze aldığın fedâkârlıktan) daha ehven birşey istemiştim ki, bana ortak koşmaman ve nankörlük etmemendi. Fakat sen (dünyâya gelince tevhîdden) çekinip, müşrikliğe yapıştın! diyecektir". 3370 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Hiçbir nefis zulm ile öldürülmez ki, ille onun kanından (yani kanının günâhından) birinci Âdem (atanın) oğluna bir pay ayrılır. Çünkü o, öldürme âdetini koyanların birincisidir". |