Geri

   

 

 

 

İleri

 

4- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Bahreyn toprağından ayırıp verdiği ve yine Bahreyn malından ve cizyeden va'd eylediği şeyler ile kâfir mallarından harbsiz alınan fey' ve cizyenin kimlere taksim edileceği bâbı:

3199 Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bahreyn toprağından (yânı oranın cizye ve haracından kesip ayırmak yoluyla her birinin hissesini tayîn edip) kendi isimlerine yazmak için Ensâr'ı çağırdı. Ensâr:

— Bize ayırıp verdiğin şeyin benzerini Kureyş'ten olan Muhacir kardeşlerimize de ayırıp verinceye kadar vallahi olmaz (yânı kabul etmeyiz), dediler.

Bunun üzerine Peygamber:

— "Bu mal Allah'ın dilediği bu usûl üzere Kureyş Muhacirleri'ne de âiddir" buyurdu.

Ensâr, Muhâcirler'in durumu hakkında ısrar ederek bunu Peygamber'e söylüyorlardı. Sonunda Peygamber, Ensâr'a hitaben:

— "Benden sonra siz Ensâr topluluğu yakın bir gelecekte başkalarının size tercih edilmesini göreceksiniz. O takdirde sizler (havz başında) bana kavuşuncaya kadar sabrediniz!" buyurdu.

Bu hadîsin bir rivayeti Şirb Kitâbı'nda da geçmişti.

3200  Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

— "Eğer Bahreyn malı bize gelmiş olursa muhakkak sana şöyle şöyle ve şöyle (avuçlar) veririm" buyurdu.

Nihayet Rasûlüllah'ın ruhu alındı, akabinde Bahreyn malı geldi. Ebû Bekr:

— Her kimin Rasûlüllah yanında bir va'di varsa bize gelsin! diye i'lân etti.

Bunun üzerine ben Ebû Bekr'e geldim ve:

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Şayet bize Bahreyn malı gelmiş olursa sana muhakkak (avuçlayarak) şöyle şöyle ve şöyle veririm" buyurdu, dedim.

Ebû Bekr bana:

— Avuçla! dedi.

Ben de bir avuç avuçladım. Ebû Bekr bana:

— Bu avuçladığını say! dedi.

Ben de onu saydım. Onun beşyüz olduğunu gördüm. Ebû Bekr bana bin beşyüz verdi.

3201- Ve İbrahîm ibnu Tahmân, Abdulazîz ibn Suheyb'den söyledi ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Bahreyn'den (cizye ve harâc) malı getirildi. Peygamber:

— "Malı mescide dökün!" buyurdu.

Bu, Rasûlüllah'a gönderilen en kesretli mal olmuştu. Rasûlüllah o malı dağıtırken Abbâs (radıyallahü anh) huzuruna geldi ve:

— Yâ Rasûlallah! Bana da ver! Çünkü ben kendim için de, Akîl için de fidye vermiştim, dedi. Rasûlüllah ona:

— "Al" buyurdu.

Abbâs da avuç avuç elbisesinin içine boşalttı. Sonra onu kaldırmaya davrandı, fakat kaldıramadı.

— Yâ Rasûlallah, birine emret de onu bana kaldırsın, dedi. Rasûlüllah:

— "Hayır olmaz" buyurdu. Bu sefer Abbâs:

— "Öyleyse onu sen kaldır, üstüme at!" dedi. Rasûlüllah yine:

— "Olmaz!" buyurdu.

Bunun üzerine Abbâs aldığı malın birazını döktükten sonra, yine kaldırmaya davrandı. Fakat yine kaldıramayınca:

— Yâ Rasûlallah, birine emret de üzerime kaldırsın! Dedi. Rasûlüllah yine:

— "Olmaz" buyurdu. Abbâs yine:

— Bari onu sen üzerime kaldırıver, dedi. Rasûlüllah yine:

— "Olmaz" buyurdu.

Bunun üzerine Abbâs birazını daha döktü. Sonra onu sırtına yüklenip gitti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hırsına olan hayretinden dolayı bize görünmez oluncaya kadar Abbâs’ın arkasından gözünü ayırmadan bakıp durdu. Rasûlüllah o maldan orada bir dirhem bakî oldukça, oradan ayrılmadı.