Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- İslâm Dînine Girmekte, Hükümlerde, Alışveriş Muamelelerinde Caiz Olan Şartlar Bâbı

2751 İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi; o, Mervân ibnu’l-Hakem ve el-Misver ibn Mahrame (radıyallahü anh)'den işitmiştir. Bu iki sahâbî, Rasûlüllah'ın diğer sahâbîlerinden naklen haber veriyorlardı. Bunlardan herbiri şöyle demiştir:

Süheyl ibn Amr Hudeybiye barışı günü barış metnini yazmaya girişince, Süheyl ibn Amr'ın Peygamber'e şart eylediği şeyler içinde şu da vardı: "Bizden sana bir adam gelirse, o senin dîninde dahî olsa, onu muhakkak bize geri verirsin ve bizimle onun arasını boşaltırsın" dedi. Müslümanlar bu şartı beğenmeyip çirkin gördüler ve bu şarttan dolayı öfkelendiler. Kureyş elçisi Süheyl ise bu şartta diretti. Onun bunda dayatması üzerine, Peygamber de barış yazısını bu şart üzere yazdırdı. Peygamber o gün Mekke'den kaçıp gelmiş olan Ebû Cendel'i de, bu şart uyarınca ve Süheyl'in ısrarlı isteği ile babası Süheyl ibn Amr'e geri verdi. Bu barış anlaşması müddeti içinde, müslümân olarak gelmiş olsa da, Mekkeliler'den Peygamber'e gelen her erkeği Peygamber muhakkak geri verdi.

Ve sonra mü'min kadınlar da muhacirler olarak geldiler. Ve Ukbe ibn Ebî Muayt'ın kızı Ümmü Kulsüm de kadınlık çağına erişmiş olduğu hâlde, o gün Rasûlüllah'ın yanına çıkıp gelenlerden idi. Müteakiben ailesi gelerek Peygamber'den Ümmü Kulsüm'ü kendilerine geri vermesini istediler. Fakat Peygamber Ümmü Kulsüm'ü ailesine vermemiştir. Çünkü kendisine gelen bu kadınlar hakkında Allah şu âyeti indirmiştir:

'Ey îmân edenler! (Kendi ifâdelerince) mü'min kadınlar muhacirler olarak geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah onların îmânlarını daha iyi bilir ya. Fakat siz de mü'min kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz, onları kâfirlere döndürmeyin. Bunlar onlara halâl değildir. Onlar da bunlara halâl olmazlar. Kâfir zevçlerinin bu kadınlara sarf ettikleri mehri onlara geri verin. Sizin onları nikâhla almanızda, mehirlerini verdiğiniz takdirde, üzerinize bir günâh yoktur. Kâfir zevcelerinizi (nikâhınız altında) tutmayın. (Kâfirler de bu kadınlara) harcadıkları (mehri) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. Aranızda O hükmeder. Allah hakkıyla bilen tam hüküm ve hikmet Sahibidir" (el-Mümtehine: 10).

2752- Urve dedi ki: Bana Âişe, Rasûlüllah'ın gelen kadınları şu âyetler ile imtihan edip dener olduğunu haber verdi:

"Ey îmân edenler! Mü 'min kadınlar muhacirler olarak size geldikleri zaman onları imtihan edin... Çünkü Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir" kavline kadar (el-Mümtehine: 10-12).

Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: İşte kadınlardan her kim bu âyetteki şartı ikrar ve i'tirâf etti ise, Rasûlüllah o kadına konuşmakta olduğu bir kelâm olarak: "Ben seninle bey'at ettim "buyurdu. Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlüllah'ın eli, bu bey'atlaşma töreninde asla hiçbir kadının eline dokunmadı. Rasûlüllah kadınlara ancak sözü ile bey'at etti.

2753 Ziyâd ibn Ilaka şöyle demiştir: Ben Cerîr (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a (müslümân olmak üzere) bey'at ettim. O bana (şart kıldığı şeyler arasında) her müslümâna iyilik isteyici olmayı da şart kıldı. (Ben de bu şart üzerine bey'at ettim.)

2754-.... Bana Kays ibnu Ebî Hazım, Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti. O: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a namazı devamlı kılmak, zekât vermek ve her müslümana samimiyetle iyilik isteyici olmak üzere bey'at ettim, demiştir.