Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Bâb: Rehin veren, rehin alan ve bunun benzeri kimseler ihtilâf ettikleri zaman beyyine davacıya, yemîn ise davalıya ait olur.

2554  İbn Ebî Muleyke şöyle demiştir: Ben ibn Abbâs'a bir mektûb yazıp sordum. O da bana: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yemin etmek da'vâya âiddir" diye hükmetti, cevâbını yazdı.

2555  Ebû Vâil şöyle dedi: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) bir mecliste: Her kim bir malı hakk etmek için kendisi yalancı olarak, yalan bir yemîn üzerine and içerse, Allah kendisine öfkeli olduğu hâlde Allah'a kavuşur. Allah bunun tasdikini de indirmiştir, dedi ve sonra şu âyeti okudu:

"Hakikat, Allah'a olan ahitlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar; Onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır" (Âlu İmrân: 77).

2556- Sonra Eş'as ibn Kays bulunduğu yerden çıkıp bizim yanımıza geldi de: Ebû Abdirrahmân size ne tahdîs ediyor? dedi. Râvî dedi ki: Biz onunla konuştuk. Râvî dedi ki: Eş'as: Ebû Abdirrahmân doğru söyledi. Yemîn olsun ki, bu âyet benim hakkımda indirildi. Benimle bir adam arasında bir kuyu hakkında bir çekişme vardı. Rasûlüllah'a muhakeme olduk. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Şahidin yahut onun yemini" buyurdu. Ben:

— O takdirde bu zât (doğru, eğri) aldırmayarak yemîn eder, dedim.

Bunun üzerine Rasûlüllah:

“Her kim yemininde fâcir (yani yalancı) olduğu hâlde yemini ile bir malı hakk etmek için yalan bir yeminle yemin ederse, Allah'a, kendisine öfke edici hâlde kavuşur" buyurdu.

Allah bunun tasdikini de indirdi. Sonra Rasûlüllah bu Âlu İmrân: 77. âyetini sonuna kadar okudu: "Hakikat, Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar; Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz- Onlar için pek acıklı bir azâb vardır".