Geri

   

 

 

 

İleri

 

4- Hasımların Bâzısının Diğeri Hakkındaki Kelâmı Bâbı

2455 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):, "Her kim müslümân bir kimsenin malını koparıp almak için yemininde yalancı olarak and içerse, kıyâmet gününde Allah kendisine öfkeli olduğu hâlde kavuşur" buyurdu.

2456- Râvî dedi ki: Eş'as ibn Kays el-Kindî şöyle dedi: Vallahi bu iş benim hakkımda olmuştu: Benimle Yahûdî bir adam arasında bir arazî vardı. O bu arazîyi inkâr etti. Ben de onu Peygamber'e getirdim. Rasûlüllah bana: "Senin bir beyyinen var mı?" dedi. Ben: Hayır yok, dedim. Râvî dedi ki: Bu sefer Rasûlüllah Yahudi'ye hitaben: "Yemin et" buyurdu. Râvî dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah, o takdîrde bu adam yemîn eder ve benim malımı alıp götürür, dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyeti indirdi:

“Hakikat, Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır" (Âlu İmrân: 77)

2457  Ka'b ibn Mâlik (radıyallahü anh), Abdullah ibn Ebî Hadred el-Eslemî (radıyallahü anh)'deki bir alacağını mescidde istemiş. Her ikisinin sesleri, evinde bulunan Rasûlüllah işitecek derecede yükselmiş. Rasûlüllah onlara doğru çıkıp, hücrenin perdesini açmış da:

— "Yâ Ka'b!" diye nida etmiş. Ka'b:

— Lebbeyk yâ Rasûlallah! Deyince, Rasûlüllah elleriyle işaret ederek:

— "Alacağından şu kadarını, yâni yarısını bağışla!" buyurmuş. Ka'b hemen:

-Vallahi bağışladım yâ Rasûlallah! Demiş. (Bunun üzerine İbnu Ebî Hadred'e)

- " (Şimdi) kalk o diğer yarıyı öde!" diye emretmiştir.

2458 Abdurrahmân ibn Abd el-Kaarî şöyle demiştir: Ben Omer ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Hişâm ibn Hakîm ibn Hizâm'ı el-Furkan Sûresi'ni benim okumakta olduğumdan başka lehçe üzerine okurken işittim. Bana o sûreyi Rasûlüllah okutmuş idi. Hemen önüne geçmeyi kurdum. Sonra ona namazdan ayrılıncaya kadar mühlet verdim. Sonra ridâsına sarılıp onu çektim ve kendisini Rasûlüllah'a getirdim ve:

— Ben bundan el-Furkaan Sûresi'ni Sen'in bana okuttuğun lehçeden başka bir lehçe üzerine okurken işittim, dedim. Rasûlüllah bana:

— "Onu serbest bırak!" buyurdu; sonra ona hitaben:

— "Oku!" buyurdu. O da okudu. Rasûlüllah:

"Bu sûre işte böyle indirildi" dedi; sonra bana: "Oku" buyurdu.

Ben de okudum. Rasûlüllah yine:

— "Sûre işte böyle indirildi. Şüphesiz ki, Kur'ân yedi harf üzere indirilmiştir. Bu yedi ile indirilmiş olandan, kolay geleni okuyunuz" buyurdu.