100- Müslimin harbî olan kimseden köle satın alması, harbînin hibesi ve âzâd etmesi bâbıVe Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem.a.v.) Selmân'a: "Mâlikin ile hürriyetini satın alma mukaavelesi yap" buyurmuştur. Halbuki Selmân (bir harb esîri değil) hürr bir kimse idi. Medine'ye gelirken yol arkadaşları Selmân'ı, esîr diye zulm edip satmışlardı. Ammâr, Suheyb ve Bilâl de esîr yapılmışlardı. Yüce Allah da şöyle buyurdu: "Allah rızk hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. O üstün kılınanlar, onda hepsi beraber olmak üzere, rızıklarını elleri altındakilere verici değillerdir. O hâlde bunlar Allah'ın nimetini bilerek inkâr mı ediyorlar?" (en-Nahl: 71) 2257 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem.a.v.) şöyle buyurdu: "İbrâhîm Peygamber, Sâre ile sefere gitti de, onunla bir şehre girdi. Orada meliklerden bir melik yahut cebbarlardan bir cebbar hükümdar vardı. Bu zalim hükümdara: — İbrâhîm kadınların en güzelinden olan bir kadınla bu şehre girdi, denildi. Hükümdar: — Yâ îbrâhîm, beraberindeki kadın kimdir? Diye haber gönderdi. İbrâhîm: — (Dînde) kardeşimdir, diye cevâb verdi. Sonra İbrâhîm dönüp, Sâre'nin yanına geldi ve: — Sakın benim sözümü yalan çıkarma. Ben onlara, senin benim kızkardeşim olduğunu haber verdim. Allah'a yemîn ederim ki, yeryüzünde (bizim inandığımız esâslara) benden ve senden başka îmân eden hiçbir kişi yoktur, dedi. Ve akabinde İbrahim, Sâre'yi hükümdara gönderdi. Sâre varınca, melik Sâre'ye doğru kalktı. Sâre de hemen abdest aldı ve namaza durdu. (Namazı müteâkib:) — Allahım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne îmân ettimse ve ben fercîmi zevcimden başkasına karşı ebedî muhafaza eyledimse, şu kâfiri benim üzerime musallat etme! Diye duâ etti. Adamın nefesi derhal boğuldu; horlamağa, hattâ ayağı ile yere vurup deprenmeğe başladı." Hadîsin râvîsi el-A'rac şöyle dedi: Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân, Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini söyledi: "Sâre: — Allahım, eğer bu herîf ölürse, bunu bu kadın öldürdü denilir, dedi. Bunun üzerine o zâlim, sarasından salıverildi. Sonra hükümdar, Sâre'ye (ikinci defa taarruza) kalkıştı. O da derhâl kalkıp abdest alarak namaza durdu. Ve: Allahım, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne îmân ettimse ve nâmûsumu zevcim müstesna olmak üzere herkese karşı iyice korudumsa, şu kâfiri benim üzerime musallat etme! Diye duâ ediyordu. Adamın derhâl nefesi tıkandı, horlamaya, hattâ ayağı ile yere vurup deprenmeye başladı." Abdurrahmân şöyle dedi: Ebû Seleme şöyle dedi: Ebû Hureyre şöyle dedi: "Sâre: — Allahım, eğer bu adam Ölürse, bunu bu kadın öldürdü denilir, dedi. Bunun üzerine adam sarasından ikinci defa, yahut üçüncü defada da salıverildi. Bunun üzerine o melik kendi adamlarına: — Vallahi siz bana (insan değil), muhakkak bir şeytân göndermişsiniz. Siz bu kadını İbrâhîm 'e geri gönderiniz. Hâcer'i de Sâre'ye hediye veriniz! Dedi. Müteakiben Sâre, îbrâhîm Peygamberi dönüp geldi. Ve ona (vak'ayı anlatıp): — Anladın mı, Allah kâfiri zelîl etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi, dedi". 2258 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Sa'd ibnu Ebî Vakkas ile Abd ibnu Zem'a bir oğlan çocuğu hakkında da'vâlaştılar. Sa'd: — Yâ Rasûlallah! Bu çocuk erkek kardeşim Utbe'nin oğludur. O, bu çocuğun kendi oğlu olduğunu bana ahid verdi. Çocuğun Utbe'ye benzeyişine bak, dedi. Abd ibnu Zem'a da: — Yâ Rasûlallah, bu çocuk benim kardeşimdir. Bâbamın döşeği üzerinde, Bâbamın cariyesinden doğmuştur, dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem.a.v.) çocuğun sîmâsındaki benzeyişe baktı ve çocuğun Utbe'ye açık bir surette benzeyişini gördü. Akabinde: — "Yâ Abd, bu çocuk senin (kardeşin)dir. Çocuk döşeğindir; zina ediciye de mahrumiyet vardır. Yâ Sevde binte Zem 'a, sen de (nedb ve ihtiyat olarak) bundan sonra bu çocuktan (yânı Abdurrahmân'dan) perdelen" buyurdu. Artık Şevde, bu Abdurrahmân'a hiç bakmadı. 2259 Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) Suheyb er-Rûmî'ye hitaben: — Allah'tan kork, kendi Bâbandan başkasına neseb iddia etme! Dedi. Suheyb de ona: — Benim şöyle şöyle şeylerim olması ve benim Bâbamdan başkasına neseb iddia etmekliğim beni sevindirmez. Lâkin ben (Bâbamı ve soyumu bilen) küçük bir çocuk iken (Romalılar tarafından) çalındım, dedi. 2260 Hakîm ibn Hızâm (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: — Yâ Rasûlallah! Bir takım işlere ne dersin? Ben Câhiliyet devrinde sadaka, köleyi hürriyete kavuşturmak, hısımlarla ilgilenmek nev'inden bir takım işlerle ibâdet etmeğe çalışırdım. O işlerde benim lehime bir ücret ve sevâb var mıdır? Diye sordum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem.a.v.): — "Sen mazide kazanmış olduğun hayırlarınla -yahut: Hayırların üzerine yükselerek- müslümân oldun!" buyurdu. |