1- Yüce Allah'ın şu kavlinden dolayı i'tikâf mescîdlerin hepsinde yapılabilir (bâbı)... Mescidlerde i'tikâf ta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (geceleri de) yaklaşmayın. Bu hükümler Allah'ın sınırlarıdır. Sakın o sınırlara yaklaşmayın. İşte Allah âyetlerini böylece insanlara açıklar, tâ ki korunsunlar" (el-Bakara: 187). 2064 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazândan son on gün içinde i'tikâf ederdi, demiştir. 2065 Peygamber'in eşi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazândan son on günde i'tikâf ederdi. O'nun bu âdeti tâ Yüce Allah O'nu vefat ettirinceye kadar devam etmiştir. Sonra O'nun ardından zevceleri i'tikâf etmişlerdir. 2066 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den (o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazândan ortadaki on günde i'tikâf ederdi. Yine bir sene tâ ramazânın yirmi birinci gecesi oluncaya kadar i'tikâf etti. Bu gece O'nun, sabahında i'tikâf yerinden çıkacağı gecedir. O sabah Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir konuşma yaptı da şöyle buyurdu: "Kim benimle i'tikâf etmiş ise, son on günde de i'tikâf etsin. Çünkü bu Kadir gecesi bana gösterilmişti. Sonra o gece bana unutturuldu. Halbuki ben ru'yâda kendimi o gecenin sabahında bir su ve çamur içine secde ediyor görmüşümdür. Siz o geceyi her tek sayılı gece içinde arayın!" O konuşmanın yapıldığı gecede gök boşandı. Mescid o zaman arış üzere (yani çardak biçiminde olup tavansız, gölgelik hâlinde) yapılmış idi. Bu sebeble mescid aktı. İşte yirmi birinci gecenin sabahından çıkarken benim iki gözüm Rasûlüllah'ı, alnı üzerinde su ve çamur izi olduğu hâlde görmüştür. |