30- Bâb: Oruçlu, keffâret yapacağı hiçbir şeyi yok iken ramazân gündüzünde bilerek cinsî münâsebet yapar da bu arada kendisine sadaka verilirse, o bunu keffâret' yapsın1970 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in yanında oturmuş bulunduğumuz sırada O'na bir kimse geldi de: — Yâ Rasûlallah, helak oldum! dedi. Rasûlüllah ona: — "Sana ne oldu ki?" diye sordu. O kimse: — Oruçlu olduğum hâlde kadınımın üzerine düştüm (yani onunla cinsî münâsebet yaptım), dedi., Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Hürriyete kavuşturacağın bir köle bulabilir misin?" buyurdu. O zât: — Hayır (bulamam), dedi. Rasûlüllah: — "Öyle ise iki ay zincirleme oruç tutmaya gücün yeter mi?" diye sordu. O zât: — Hayır, buna güç yetiremem, dedi. Rasûlüllah: — "Altmış yoksulu doyurmak yolunu bulabilir misin?" buyurdu. O zât: — Hayır (bulamam), dedi. Ebû Hureyre dedi ki: Peygamber bir süre bekledi. Bizler de bu bekleyiş üzerinde iken Peygamber'e içinde hurma dolu bir arak getirildi. Arak, mıktel demektir. Peygamber: — "O mes'ele soran kimse nerededir?" buyurdu. O zât: — Benim (buradayım diye ayağa kalktı). Peygamber: — "Bu hurmayı al da yoksullara sadaka eti" buyurdu. O adam: — Benden daha fakîr olana mı vereceğim, yâ Rasûlallah? Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin iki kara taşlığı arasında benim ev halkımdan daha fakîr bir ev halkı yoktur, dedi. Râvî: İki lâbe ile, iki kara taşlığı kastediyor, demiştir. Bu sözü üzerine Peygamber, azı dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Sonra da o zâta: — "Haydi bu hurmayı (al da) ailene yedir!" buyurdu. |