5- Alıkonulan kişi üzerine -yapamadığı hacc yahut umreden dolayı- bedel (yani kaza etmek) yoktur diyen kimse bâbı1843-Ve Ravh, Şibl ibn Abbâd'dan; o da İbn Ebî Necîh'ten; o da Mucâhid'den olmak üzere söyledi ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Bedel (yani kaza) ancak cima ile lezzet almak suretiyle haccını bozan (veya eksilten) kimse üzerine vardır. Amma kendisini bir özr veya bundan başka bir (engelin hapsettiği kimseye gelince, o kimse ihramından çıkar ve onu kaza etmez. Ve eğer kendisi; alıkonulmuş olduğu hâlde beraberinde kurbanlığı varsa ve eğer onu Mekke'ye göndermeye muktedir olamıyorsa, Hıll veya Harem'den alıkonulduğu yerde onu keser. Eğer kurbanlığını Mekke'ye göndermeye muktedir olursa, kurbanlığı nahr günü yerine ulaşıncaya (kesilinceye) kadar ihramdan çıkmaz, demiştir. İmâm Mâlik ve başkası da: O Kurbânını, alıkonulmanın meydana geldiği herhangi yerde keser, başını tıraş eder ve üzerine hiçbir kaza yoktur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sahabeleri Hudeybiye'de kurbânlarını kestiler, başlarını tıraş ettiler ve tavaf yapmadan, kurbânları da Ka'be'ye ulaşmadan evvel ihramın haram kıldığı şeylerin hepsinden halâl oldular. Sonra da Peygamber'in beraberinde bulunanlardan hiç kimseye kaza etmelerini emrettiği ve onların da O bunu tekrar yaptıkları zikredilmemiştir. Halbuki Hudeybiye, Harem dışındadır. 1844 Bana Mâlik, Nâfi'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh), Şâm ordusu fitnesi yılında umre yapmak üzere Mekke istikametine yola çıktığı zaman (oğullarının o yıl hacc yapmamasının daha hayırlı olacağını söylemelerine) cevaben: Eğer ben Beyt'e ulaşmaktan men' olunursam, biz de Rasûlüllah'ın beraberinde iken yaptığımız gibi yaparız, dedi. Ve umre niyetiyle (Zu’l-Huleyfe'den) ihrama girip telbiye etti. Şundan dolayı ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de Hudeybiye senesinde böyle umre niyetiyle ihrama girip telbiye etmişti. Sonra Abdullah ibn Omer kendi işi hususunda nazar edip düşündü de kendi kendine: Alıkonulmakla ihramdan çıkmanın cevazında umre ile haccın durumu birdir; aralarında fark yoktur, dedi. Akabinde yüzünü yol arkadaşlarına yöneltti de: Umre ile haccın durumu ayrı ayrı değil, birdir. Ben sizleri şâhid kılıyorum ki, ben umre ile beraber haccı da kendime vâcib kıldım, dedi. (Yânı kıran haccına niyet etti.) Mekke'ye varınca umre ve hacc için bir tavaf yaptı ve bunun kendisine kâfi olduğu re'yinde bulunup kurbânını kesti. |