54- Yüce Allah'ın:"Onlar insanlardan yüzsüzlük edip de birşey istemezler... " (el-Bakara: 273) Kavli BâbıVe kişiyi istemekten men' edici zenginliğin mikdârı ne kadardır? Ve (bu hususta) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: "Lâkin (hakîkî) miskin, kendini geçindirecek şeyi bulunmayandır..." kavli ile Yüce Allah'ın şu kavli vardır: (Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. Hâllerini bilmeyen, iffet ve istiğnalarından dolayı onları zenginler sanır. Sen o gibileri simalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edip de (birşey) istemezler. Siz (hakk yolunda) ne mal harcarsanız, şübhesiz Allah onu hakkıyle bilicidir" (el-Bakara: 273) 1500 Bana Muhammed ibn Ziyâd haber verip şöyle dedi: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Halkın kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi kişi miskin değildir. Lâkin (hakîkî) miskin, kendini geçindirecek şeye mâlik olmayan ve istemekten haya eden yahut insanlardan yüzsüzce istemeyen iffetli, nezîh kimsedir". 1501 eş-Şa'bî şöyle demiştir: Bana el-Mugîre ibn Şu'be'nin kâtibi Verrâd tahdîs edip şöyle dedi: Ebû Sufyân'ın oğlu Muâviye, el-Mugîre ibn Şu'be'ye bir mektûb gönderip, içinde: "Peygamber' den işitmiş olduğun hadîslerden birini bana yaz (gönder)" diye yazmıştı. el-Mugîre de Muâviye'ye hitaben şu hadîsi yazdı: Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim; şöyle buyuruyordu: "Şübhesiz Allah sizin için üç şeyi çirkin gördü: Dedikodu; malı zayi' ve israf etmek; çok suâl sormak". 1502 Bize Ya'kûb ibnu İbrâhîm, Bâbası İbrâhîm ibn Sa'd'dan; o da Salih ibn Keysân'dan tahdîs etti ki, İbnu Şihâb ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Âmir ibnu Sa'd haber verdi ki, Bâbası Sa'd ibnu Ebî Vakkaas şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -kalbleri İslâm'a alıştırılanlardan- bir takım kimselere atiyye veriyordu. Ben Sa'd da onların içinde oturuyordum. Râvî Sa'd dedi ki: Derken Rasûlüllah, onların içinde en çok beğendiğim bir kimseyi bıraktı (birşey vermedi). Bunun üzerine ben, Rasûlüllah'a doğru kalktım ve ona gizlice: — Fulân kimseyi neden bıraktın? Vallahi ben onu elbette bir mü'min biliyorum, dedim. Rasûlüllah bana: — "Öyle deme! Müslim de!" buyurdu. Az bir müddet sustum. Sonra o adam hakkındaki bildiğim şey bana galebe etti ve dayanamadım da yine: — Yâ Rasûlallah! Fulândan sana ne oldu ki, onu bıraktın? Allah'a yemîn ederim, ben onu muhakkak bir mü'min biliyorum, dedim. Rasûlüllah bana: — "Öyle deme! Müslim de!" buyurdu. Râvî dedi ki: Ben az bir müddet daha sustum. Sonra o adam hakkında bildiğim şey bana galebe etti de, ben tekrar: — Yâ Rasûlallah! Fulân kimseden sana ne oldu? Onu neden bıraktın? Vallahi ben onu elbette bir mü'min biliyorum, dedim. Rasûlüllah bana: — "Mü'minen deme, müslimen de" buyurdu (Yânı "mü'min" lâfzı yerine "müslim" lâfzını kullanmasını kasdediyordu). Müteakiben: "Şübhesiz ben bâzı defa daha çok sevdiğim kimse varken (onu bırakırım da) başka birisine atıyye veririm. Bu tercihimin sebebi, bu adamın mal hırsı ile yüzükoyun, cehenneme atılması endişesidir" buyurdu. Ve Ya'kûb ibn İbrâhîm, Bâbası İbrahim'den; o da Salih ibn Keysân'dan; o daîsmâîl ibn Muhammed'den olmak üzere söyledi ki, bu İsmâîl şöyle demiştir: Ben Bâbam Muhammed ibn Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan işittim. O bu hadîsi tahdîs ediyordu. Ve hadîsi içinde şunları da söyledi: Rasûlüllah eliyle vurdu da boynum ile kürek kemiğim arasını birleştirdi. Sonra: — "Ey Sa'd, bana dön! Şübhesiz ben bazen öyle kişiye veririm ki..." diye buyurdu. Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: "Fe-kubkibû", "Yüzleri üzere çevrildiler" (eş-Şuarg: 94) demektir. "Mukibben", "Yüzü üstü olarak" (el-Müik: 22) demektir. Fiil bir kimse üzerine vâki' olmadığı (yani lâzım olduğu) zaman, "Ekebbe'r-raculu = Kişi yüz üstü oldu" diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil bir kimse üzerine vâki' olduğu (yani müte-; addı olduğu) zaman ise sülâsîden "Kebbehu'llâhu li-vechihi = Allah onu yüzü üstü attı (yahut: Atsın)"; "Ve kebebtuhu ene - Ve ben onu yüzü üstü attım" dersin. 1503 Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; oda el-A'rec'den; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sadaka için) insanlar üzerinde dolaşıp bir iki lokmanın, bir iki hurmanın geri çevirmekte olduğu dilenci makûlesi kişi, miskin değildir. Lâkin (kâmil) miskin, kendini geçindirecek bir gına bulamayan ve kendisine sadaka verilmek için (halkça) zarurette olduğu bilinemeyen; kendisi de kalkıp insanlardan (sadaka) istemeyen iffetli, nezih kimsedir". 1504 Bize Ebû Salih, Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yemîn olsun, sizden birinizin ipini alması, sonra sabah vakti -Ebû Hureyre dedi ki: Şöyle buyurduğunu zannediyorum:- dağa gitmesi odun toplayıp akabinde bunu satması ve bunun bedelinden yemesi ve sadaka vermesi, o kimse için insanlardan istemesinden daha hayırlıdır" . Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: Salih ibn Keysân, ez-Zuhrî'den yaşça daha büyüktür. Ve bu Salih, İbn Omer'e erişmiştir. |