Geri

   

 

 

 

İleri

 

51- İstemekten Sakınıp Geri Durmak Bâbı

1492 Ebû Saîd eI-Hudrî (radıyallahü anh)'den (O, şöyle demiştir): Ensâr'dan bâzı kimseler, Rasûlüllah'tan (sadaka) İstediler. Rasûlüllah da onlara verdi. Sonra bunlar yine istediler. Rasûlüllah yine verdi. Nihayet yanındaki mal tükendi. Akabinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Sadaka malından yanımda mevcûd olan şeyleri sizlerden asla saklamam. Kim (dilenmekten) sakınmak isterse, Allah o kimseyi iffetli kılar. Kim halktan istiğna ederse, Allah onu zengin kılar. Kim sabretmek isterse, Allah ona sabır ihsan eder. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir ni'met verilmemiştir".

1493 Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-Arec'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere haber verdi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Nefsim yed’inde olan Allah'a yemîn ederim ki, sizden birinizin ipini alıp da sırtına odun toplaması, bir kimseye gidip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. O isteyeceği kimse kendisine ya verir yahut da vermez (her iki hâlde de alçaklık vardır)".

1494  Bize Hişâm, Bâbası Urve'den; o da ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Sizden birinizin urganını alıp da arkasında odun demeti getirmesi, akabinde bu demeti satması ve bu kazancından dolayı Allah'ın onun yüzünü (alçalmaktan) koruması, elbette bu kimse için insanlardan istemekten daha hayırlı ve şereflidir. O insanlar ona ya verirler yahut vermezler".

1495  Hakîm ibn Hızâm (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah'tan atıyye istedim, o bana istediğimi verdi, Sonra yine istedim, bana yine verdi. Sonra üçüncü defa yine istedim, bu defa da bana verdi. Bundan sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şübhesizpu dünyâ malı, (sanki) yeşil renkli, yemesi tatlı bir meyvedir. Her kim bu malı nefis feragati ile hırssız alırsa, o mal kendisi için bereketli ve meymenetli kılınır. Her kim de bunu nefis hırsı ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O ihtiraslı kimse (doymazlık hastalığına tutulmuş) bir obur gibidir ki, dâima yer; bir türlü doymaz- Yüksek el, alçak elden hayırlıdır"

Hakîm dedi ki; Ben: Yâ Rasûlallah! Seni hakk Peyamber gönderen Allah'a yemîn ederim ki, ben şu dünyâdan ayrılıncaya kadar senden başka hiçbir kimsenin malından birşey alıp eksiltmem, dedim.

 (Râvî dedi ki:) Hakîkaten Ebû Bekr (radıyallahü anh), Beytu'l-mâl'deki hakkını vermek için Hakîm'i çağırırdı. Fakat Hakîm, Ebû Bekr'in bu ihsanını kabul etmekten çekinirdi. Sonra Omer (radıyallahü anh) de hakkını vermek için onu da'vet etmiş, Hakîm ondan da herhangi birşey kabul etmekten çekinmiştir. Bundan sonra Omer (sahâbîlerin huzurunda):

Ey müslümânlar topluluğu! Ben sizleri Hakîm üzerine şâhid yapıyorum ki, ben harâc ve ganimet malından ta'yîn edilmiş olan hakkını kendisine arz ediyorum, fakat o bu hakkını almaktan çekiniyor, dedi. Ve hakîkaten Hakîm, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan sonra tâ vefat edinceye kadar hiçbir insanın malından alıp eksiltmemiştir.