Geri

   

 

 

 

İleri

 

45- Yakınlara (Yani Hısımlara) Verilen Zekât Bâbı

Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hısımına veren için iki ecr vardır: Hısımlık ecri, sadaka ecri" buyurdu.

1484-......Bize Mâlik, Abdullah ibnu Ebî Talha'nın oğlu İshâk'tan haber verdi ki, O, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha, Medîne'de hurmalık mal cihetiyle Ensâr'ın en zengini idi. Kendisine mallarının en sevimlisi de Beyruhâ (denilen bûstânı) idi. Beyruhâ, Mescid'in karşısında idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da Beyruhâ'ya girer ve onun içindeki güzel sudan içerdi. Enes dedi ki: Şu "Siz, sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olmazsınız. Her ne infâk ederseniz, şübhesiz Allah onu bilicidir" (Âl-i İmrân: 92) âyeti inince, Ebû Talha kalkıp, doğru Rasûlüllah'a geldi de:

— Yâ Rasûlallah! Şübhesiz çok mübarek ve çok yüce olan Allah "Siz sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olmazsınız... " buyuruyor. Bana malımın en sevgili olanı ise Beyruhâ'dır. Beyruhâ, Allah için sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve onun Allah katında bir âhiret azığı olmasını umud ediyorum. Yâ Rasûlallah! Bu bustânımı Allah'ın sana gösterdiği münâsib cihete koy, sarfet, dedi. Enes dedi ki: Bu söz üzerine Rasûlüllah:

"Ne hoş! İşte bu kazançlı bir maldır. İşte bu kazançlı bir maldır. Ben senin söylediğin sözü işitmişimdir. Ben bu bustânı yakınlarına tahsis etmeni uygun görürüm" buyurdu.

Ebû Talha da:

— Yâ Rasûlallah, ben de senin arzun gibi yaparım, dedi.

Ve Ebû Talha Beyruhâ'yı yakınları ve amcaoğulları arasında taksîm etti.

Bu hadîsi rivayet etmekte Ravh da Abdullah ibn Yûsuf'a mutâbaaî etti. Yahya ibn Yahya ile İsmail'in İmâm Mâlik'ten gelen rivayetlerinde "Râbih" yerine "Râyıh" lâfzını söylemiştir.

1485 Bana Zeyd (ibnu Eşlem), lyâd ibn Abdillah'tan; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den haber verdi (o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kurbân yahut ramazân bayramında namazgaha çıktı. Sonra namazdan ayrılıp insanlara va'z etti ve onlara sadaka vermekle emretti: "Ey insanlar! Sadaka veriniz!" buyurdu. Akabinde kadınların yanına uğradı ve: "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz. Çünkü ben siz kadınları, cehennem halkının çoğunluğu olarak gördüm" buyurdu. (Kadınlar:) Yâ Rasûlallah! Ne sebeble kadınlar cehennem halkının çoğunluğu olmuşlardır? Dediler. Rasûlüllah: "Sizler la'neti çok söylersiniz, zevcelerinize karşı ni'meti küfrün (yani nankörlük) edersiniz- Ey kadınlar topluluğu! (Ne acîbdir ki) kendini zabteden tam akıllı ve dîninde ihtiyatlı kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dînli hiçbir kimsenin çelip giderebildiğini görmedim" buyurdu. Sonra Rasûlüllah, bu konuşmasından ayrılıp evine döndüğünde, İbnu Mes'ûd'un karısı Zeyneb gelmiş, yanına girmeye izin istiyordu.

— Yâ Rasûlallah, şu izin isteyen kadın Zeyneb'dir, denildi. Rasûlüllah:

— "Zeyneb'lerin hangisidir?" diye sordu.

— İbnu Mes'ûd'un kadınıdır, diye cevâb verildi. Rasûlüllah:

— "Evet, ona izin veriniz" buyurdu. Ve Zeyneb'e izin verildi. Zeyneb:

— Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bugün sadaka vermekle emrettin. Benim yanımda kendime âid bir takım zînetler vardır; bunları sadaka yapmak istedim. Fakat İbnu Mes'ûd, kendisinin ve oğlunun sadaka vereceğim kimselerden daha ziyâde sadakaya müstehıkk olduklarını iddia etti; (ne buyuruyorsun?) dedi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

"İbnu Mes'ûd doğru söylemiştir; kocan ve oğlun, sadaka vereceğin kimselerden daha ziyâde sadakaya lâyıktır" buyurdu.