1- Zekâtın Vâcib Olması BâbıVe Yüce Allah'ın şu kavli: "Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin..." (en-Nûr: 56; el-Mucâdile: 12) Ve İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle dedi: Bana Ebû Sufyân (radıyallahü anh) tahdîs edip, Peygamber'in hadîsini zikretti: Kendisi Hırakl'e "Muhammed bize namaz kılmamızı, zekât vermemizi, hısımlarla ilgilenmemizi, iffetli olmamızı emrediyor" demiştir. 1413.......İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan (o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz ibn Cebel'i Yemen'e gönderirken, ona: "Yemenlileri (evvelâ) Allah'tan başka ibâdete lâyık bir tanrı olmadığına ve benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet etmeye da'vet et. Eğer bu iki şehâdeti kabul ederlerse, bu defa Allah'ın her gece ve gündüzde üzerlerine beş vakit namaz farz kıldığını onlara bildir. Eğer onlar bu namaz farzına itaat ederlerse, bu defa onlara mallarında Allah'ın zekât farz kıldığını bildir. Bu zekât, zenginlerinden alınır ve fakirlerine verilir" buyurdu. 1414 Bize Şu'be, İbni Usmânibn Abdillah ibn Vehb'den; o da Mûsâ ibn Talha'dan; o da Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'e: — Bana, kendimi cennete girdirecek bir amel haber ver! Dedi. Orada bulunanlar; — Buna ne oluyor? Bunun ne dileği var ki? Dediler. Peygamber: — "Bu, bir hacet sahibidir; nesi olacak" buyurdu da, o sorana karşı: ''Allah'a ibâdet edersin ve O'na hiçbir şeyi ortak kılmazsın; namazı kılarsın, zekâtı verirsin, hısımlığa (iyilik) ekler durursun" buyurdu. 1415-Ve Behz ibn Esed şöyle demiştir: Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muhammed ibn Usmân ve onun Bâbası Usmân ibn Abdillah tahdîs ettiler ki, bu ikisi de Mûsâ ibn Talha'dan işitmişler; o da Ebû Eyyûb'dan bu hadîsi işitip rivayet etmiştir. Ebû Abdillah el-Buhârî: Muhammed isminin hıfz edilmemiş olmasından endîşe ederim, çünkü o, Amr'dir dedi. 1416 Bize Vuheyb (ibn Hâlid), Yahya ibn Saîd ibn Hayyân'dan; o da Ebû Zur'a'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti (Ebû Hureyre -radıyallahü anh- şöyle demiştir): Peygamber'e bir bedevi Arab geldi ve: — Bana, öyle bir işe delâlet et ki, ben onu işleyince cennete girebileyim, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak, yalnız Allah'a ibâdet edersin, farz yazılan namazı kılarsın, farz kılınmış olan zekâtı verirsin ve ramazân orucunu tutarsın" buyurdu. Bedevi Arab: — Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, ben senden işittiğim bu ibâdetler üzerine bir artırma yapmam, dedi de arkasını dönüp gidince, Peygamber: — "Kim, cennet ehlinden bir kimseye bakması kendisini sevindirecekse, işte şu zâta baksın!" buyurdu. 1417- Bize Müsedded, Yahya el-Kattân'dan; o da Ebû Hayyân'dan tahdîs etti. Bu Ebû Hayyân Yahya ibn Saîd: Bana Ebû Zur'a, bu hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere haber verdi, demiştir. 1418 Bize Hammâd ibnu Zeyd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebû Hamze (Nasr ibn İmrân) tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Abdu’l-Kays hey'eti Peygamber'e geldiler ve: — Yâ Rasûlallah! Bu topluluk Rabîa kabîlesindendir. Seninle bizim aramıza Mudâr kâfirleri girmiştir. Biz sana yalnız haram ay içinde ulaşabiliriz. O hâlde sen bize kestirme bir şey emret de bizler onu senden alalım ve arkamızda kalan kimselerimizi de ona çağıralım, dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); — "Ben size dört şey emrediyor ve dört şeyden de nehyediyorum: Allah'a îmân etmek ve Lâ ilahe ille’llah (Allah'tan başka tanrı yoktur hakikatine) şehâdet etmek" buyurdu ve (parmağını) eliyle şöyle bağladı; devamla: "Namazı kılmak, zekâtı vermek ve ganimet aldığınız şeylerin beşte birini (devlete) vermenizdir. Ve sizleri dubbâı', hantem, nakîr ve müzeffet (denilen kablarda yapılan içkiler) den nehyediyorum" buyurdu.. Ve Süleyman ibn Harb ile Ebu'n-Nu'mân Muhammed ibnu'l-Fadl es-Sedûsî, Hammâd ibn Zeyd'den; "Allah'a îmân, Lâ ilahe ille'llah (Allah'tan başka tanrı yoktur) diye şehâdet etmektir" şeklinde söylemişlerdir. 1419 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman, Ebû Bekr halîfe olup Arab kabilelerinden bâzıları kâfirliğe dönerek tekrar kâfir olduklarında (onlara karşı ordu şevkine giriştiğinde) Omer, Ebû Bekr'e hitaben: — Sen bu insanlara nasıl kıtal yaparsın? Halbuki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben insanlar Lâ ilahe ille'llâh... (= Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed O 'nun elçisidir) deyinceye kadar onlarla harb yapmakla emr olundum. Kim bu sözü söylerse, artık o kimse İslâm kaanûnunun hakkı karşılığı olmak müstesna, benden malını ve canını korumuş olur. (Gizli günâhlarının) hesabı ise Allah'a âiddir" buyurmuştur, dedi. 1420-Ebû Bekr de Omer'e karşı: — Allah'a yemîn ederim ki, ben namaz ile zekât vermek arasını ayıran kimselerle muhakkak harb ederim. Çünkü zekât, mâlî bir haktır. Allah'a yemîn ederim ki, bunlar Allah'ın Rasûlü'ne veregeldikleri bir dişi oğlağı (yani umûmî olarak zekâtı) benden men' ederlerse, bu zekâtı men' etmek suçundan dolayı onlarla muhakkak harb ederim, dedi. Bunun üzerine Omer: — Vallahi bu mürtedlerle harb edilmesi hakkındaki hüküm, Allah'ın Ebû Bekr'in göğsünü, gönlünü açıp genişletmiş olmasındandır. Ben bu sayede onlarla harb etmenin hakk olduğunu öğrendim, dedi. |