Geri

   

 

 

 

İleri

 

96- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr ve Omer'in Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı

"Akbarahu " (Abese: 21); "Onu kabre gömdürdü" demektir. Ölü için bir kabir yapıp hazırladığın zaman "Akbartu'r-racule" denir. "Kabartuhu "; "Ölüyü gömdüm" demektir.

“Kifata " (el-Mürselât: 25) "Bir toplantı yeri" demektir. İnsanlar diriler olarak yeryüzünde toplanmış olurlar, ölüler olarak da yerin içinde gömülürler

1405 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm hastalığında iken, Âişe gününün geç kaldığından şikâyet ederek: Ben bugün kimin nevbetindeyim? Yarın kimin nevbetinde olacağım? der (ve benim günümü özlediğinden dolayı) diğer kadınlarına özür beyân eylerdi. Benim nevbetimde olduğu zaman Allah Peygamber'in ruhunu benim göğsüm ile gerdanım arasında kabzedip aldı. Ve bedeni de benim odamın içine gömüldü.

age?

1406 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha kalkmadığı hastalığı içinde iken: "Allah, Yehûda ve Nasrânîler'i rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu. (Âişe:) Böyle bir endîşe olmayaydı, Rasûlüllah'ın kabri meydana çıkarılırdı. Şu kadar var ki, Peygamber endîşe etti. Yâhud, O'nun kabrinin bir mescid edinilmesinden endîşe edildi, dedi.

Ve (yukarıki isnâdla) Hilâl ibn Humeyd el-Vezzân'dan; o: Urvetu'bnu'z-Zubeyr beni künye sahibi kılıp, bir künye ile künyelendirdi; Halbuki benim çocuğum olmadı, demiştir.

1407 Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Bize Ebû Rekr ibnu Ayyaş (193), Sufyân et-Temmâr'dan haber verdi. Sufyân kendisinin, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kabrini yer seviyesinden biraz yükseltilmiş deve hörgücü gibi hörgüçletilmiş olarak gördüğünü tahdîs etmiştir.

1408 Bize Alî (ibn Mushir), Hişâmibn Urve'den; o da Bâbası Urve ibnu'z-Zubeyr'den tahdîs etti (o, şöyle demiştir): el-Velîdu'bnu Abdilmelik zamanında (Halifeliği 86-95 yılları arasıdır) Peygamber'İn gömülü bulunduğu hücrenin bir duvarı yıkılınca, bunu yapmağa giriştiler. Bu sırada dizine kadar baldır ile beraber bir ayak ortaya çıktı. Bu ayak, Peygamber'in ayağıdır zannederek, oradakiler (yani Omer ibnu Abdilazîz ve beraberindekiler) korkup ağlaştılar. Ve hücrenin aslî vazıyyetini bilen bir kimse de bulamamışlardı. Nihayet Zubeyr'in oğlu Urve, oradaki cemâate hitaben: Allah'a yemîn ederim ki, bu ayak Peygamber'in ayağı değildir. Bu ayak ancak Omer ibn Hattâb'ın ayağıdır, dedi (ve böyle yeminle te'yîd ederek müşkili çözdü).

1409-Ve yine Hişâm'dan; o da Bâbası Urve'den; o da halası Âişe'den olmak üzere geldi ki, Âişe, erkek kardeşi Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e şöyle vasıyyet etmiştir: "Siz beni Rasûlüllah ve iki halîfesinin yanına gömmeyiniz. Onların beraberinde gömülmek sebebiyle ebedî olarak tezkiye ve medh edilmeyeyim. Siz beni el-Bakî' mezarlığında gömülü bulunan kadın arkadaşlarımın (yani Peygamber'in diğer kadınlarının) yanına gömün".

1410  Amr ibnu Meymûn el-Evdî şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb'ı gördüm. O, Ebû Lu'lü' tarafından hançerle vurulduğu zaman oğlu Abdullah ibn Omer'e:

— Mü'minlerin Anası Âişe'ye git de ona: Omer ibnu'l-Hattâb sana selâm ediyor, de. Sonra iki arkadaşımın beraberinde gömülmekliğime ondan müsâade iste, dedi.

Âişe:

— Burayı ben kendim için ayırmıştım. Fakat bu gün elbette Omer'i nefsime tercîh ederim, dedi.

Abdullah dönüp geldiği zaman Omer ona:

— Yanında ne haber var? diye sordu. Abdullah da:

— Ey Mü'minlerin Emîri! Âişe, arkadaşlarının yanına gömülmen için sana izin verdi, dedi.

Bunun üzerine Omer:

— Bugün benim için o yere gömülmemden başka, bana ehemmiyetli olan hiçbir iş ve arzu yoktur. Benim ruhum alındığı zaman, cenazemi taşıyınız. Sonra Âişe'ye teslîm ediniz. Sonra: Omer ibnu'l-Hattâb sizden müsâade diler, deyin. Eğer benim orada gömülmeme müsâade ederse, beni orada gömünüz. Eğer müsâade etmezse, beni müslümânlarm kabirlerine götürüp orada gömünüz, diye vasıyyet etti.

 (Bu sırada Omer'in yanına bâzı kimseler gelmiş ve: Ey Mü'minlerin Emîri! Yerine bir halîfe tavsiye etsen! demişlerdi. Omer bunlara hitaben:)

— Ben bu halîfelik makaamına, Rasûlüllah'ın kendilerinden razı olarak vefat ettiği şu kimselerden daha lâyık hiçbir kimse bilmiyorum. Bunlar aralarında kimi halîfe seçip kabul ederlerse, benden sonra halîfe odur. Artık onun emirlerini dinleyiniz, dedi.

Ve Rasûlüllah'ın kendilerinden razı olduğu kimseler olarak şu isimleri sıraladı: Usmân, Alî, Talha, Zubeyr, Abdurrahmân ibnu Avf, Sa'd ibnu Avf, Sa'd ibnu Ebî Vakkaas.

Bu sırada Ensâr'dan genç bir kimse Omer'in yanına girdi ve:

— Ey Mü'minlerin Emîri! Allah'ın senin hakkındaki lutûf ve inayeti ile sevin. İslâm Dîni'ne girmekteki kıdeminden dolayı bilmekte olduğum bu kadar yüksek hizmetlerin vardır. Sonra halîfe seçildin ve adalet ettin. Sonra bütün beşerî faziletlerin ardından şehîdlik (rütbesini kazandın), diye teselli etti.

Bunun üzerine Omer:

— Ey kardeşim oğlu! Bugün ben ondan, o da benden uzaklaşan bu halîfelik yok mu? Keşki bunun bana ne ikaabı, ne de sevabı dokunsaydı. Benden sonraki halîfeyi seçmek için ilk muhacirleri tavsiye ederim. Bu ilk muhacirlerin hakklarının tanınması, kendilerine yapılan hürmetin muhafaza edilmesi çok hayır ve büyük isabet olur. Sizlere Ensâr'a da hayırlı olmanızı tavsiye ederim. O Ensâr ki, hicretten evvel Medîne'de ikaamet etmişler, îmâna yardım ve yurd hazırlamışlardır. İşte bütün bunların iyilerinin iyilikleri kabul edilmeli, kötülerinin kötülükleri ve kusurları afvedilmeli. Size Allah'ın ve Rasûlü'nün ahd ve emânında olan bütün müslümânlarm (ve Kitâb ehli olanların) hakklarına hürmetkar olmanızı da tavsiye ederim. Bütün bunların haklan verilmeli, işleri görülmelidir. Mukaatele zarurî olursa, bunların arkalarından mukaatele edilmelidir. Ve insanlara, takatlerinin üstünde teklifler yüklememelidir.