1356 Câbir ibn Abdillah (radıyallahü
anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud
şehîdlerinden ikişer kişiyi bir örtü (yani bir kabir)
içinde birleştiriyordu. Sonra: "Bunların hangisi
Kur'ân'ı daha çok öğrenmiştir?" diye
soruyordu. Bu çift şehîdlerden biri kendisine işaret edilince, onu kabirdeki
lahdin içine önce koyuyordu. Ve sonra: "Ben bu
mucâhidler üzerine (yani hayâtlarını
Allah yolunda feda ettiklerine)
kıyâmet günü bir şahidim"buyurdu ve bu şehîtlerin kendi kanları
içinde, yıkanmadıkları ve üzerlerine namaz da kılınmadığı hâlde gömülmelerini
emretti.
1357
Ukbe ibn Âmir (radıyallahü anh)'den
(o, şöyle demiştir): Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün çıkıp Uhud şehîdlerine cenaze
üzerine kıldığı namazı gibi namaz kıldı. Sonra Medîne'ye dönüp minbere çıktı da:
"Ben sizin için havuza ilk erişeniniz olacağım.
Sizin hakk yolundaki hizmetlerinize şehâdet ediciyim. Allah'a yemin ederim ki,
ben şu anda (cennetteki) havuzumu muhakkak görmekteyim. Ve emîn
olunuz ki, bana arz'ın hazînelerinin anahtarları -yâhut arz'ın anahtarları-
verilmiştir. Vallahi ben, benden sonra sizin müşrikliğe döneceğinizden hiç
korkmam. Lâkin ben sizin ihtiras ile dünyâ hazîneleri hususunda birbirinizle
nefsâniyet yarışına düşüp didişmenizden korkarım" buyurdu.