32- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: "Ölü, kendi ailesinin bir nevi' ağlamasından dolayı azâb olunur" Sözü BâbıBu azâblanmaya sebeb olan ağlama, sağlığında ölülere feryâdla ağlama, ölünün kendi âdeti ve hayât yolundan olduğu zamandır. Çünkü Yüce Allah: "Ey îmân edenler, kendilerinizi ve aile ferdlerinizi ateşten koruyun.., " buyurmuştur (Tahrim: 6). Peygamber de: "Her biriniz birer çobandır ve güttüklerinden sorumludur" buyurmuştur. Ölü üzerine yapılan ağlama, ölünün hayâtta iken yapageldiği sünnetinden meydana gelmiş değilse, işte bu nevi' ağlama Aişe'nin dediği gibidir: "Günahkâr hiçbir nefs diğerinin (günâh) yükünü taşımaz” (el-En'âm: 164; el-İsrâ: 15; Fâtır: 18; ez-Zumer: 7; en-Necm: 38). Bu da Yüce Allah'ın şu kavli gibidir: "Günâh işleyen hiçbir nefs, başkasının günâhını çekmez. Eğer yükü ağır bir kişi (diğer birini) onu taşımaya çağırırsa, bu, hısmı da olsa, kendisine ondan hiçbirşey yükletilmez... " (Fâtır, 18) Ruhsat verilen ağlama ise, feryâdsız olan ağlama nev'idir. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Herhangi bir nefs zulm ile öldürülecek olursa, muhakkak onun kan günâhından bir pay, birinci âdemoğlu üzerinde sabit olur”. Bu da şundandır: Çünkü o birinci âdemoğlu öldürmeyi âdet edenlerin birincisidir". 1296 Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı (Zeyneb) Peygamber'e: — Oğlum öldü, bana geliniz, diye haber gönderdi. Peygamber de kızına selâm söyleyerek: — "Allah'ın aldığı ve verdiği her şey Allah'a âiddir ve her şey Allah katında belirlenmiş bir müddet, bir ömür iledir. Binâenaleyh ey kızım, sen sabr et ve bu sabrın Allah yanında sevabı olduğunu hatırla" diye cevâb yolladı. Bu defa Zeyneb, Peygamber'e yemîn vererek: — Muhakkak geliniz, diye haber gönderdi. Bu haber üzerine Peygamber kalktı. Maiyyetinde Sa'd ibn Ubâ-de, Muâz ibn Cebel, Ubeyy ibn Ka'b, Zeyd ibn Sabit ve bir takım insanlar olduğu hâlde Zeyneb'in evine geldi. Çocuk Rasûlüllah’ın kucağına verildi. Çocuğun canı gidip gelmekte ve hareket hâlinde idi. Râvînin: Vücûdu sanki (zaîflikten) eski su kırbası gibi idi, dediğini sanıyorum demiştir. Rasûlüllah'ın iki gözü yaş döktü. Sa'd ibn Ubâde: — Yâ Rasûlallah, bu yaş, bu ağlayış nedir? dedi. Rasûlüllah: — "Bu gözyaşı, bir rahmettir ki, Allah onu kullarının gönülleri içine koymuştur. Allah ancak kullarından merhametli olanlara merhamet ihsan eder" buyurdu. 1297 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah'ın bir kızının (Ümmü Kulsüm'ün) cenazesinde hazır bulunduk. Enes dedi ki: Rasûlüllah kabrin bir tarafına oturmuştu. Yine Enes dedi ki: Ben Rasûlüllah'ın iki gözünün yaş akıtmakta olduğunu gördüm. Yine Enes dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "İçinizde bu gece günâh işlememiş kimse var mıdır?" diye sordu. Ebû Talha: — Ben varım, dedi. Rasûlüllah: — "Haydi, kabre in!" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha o kadının kabrine indi (de yerleştirdi). 1298-..... Bize İbnu Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Ubeydillah ibn Ebî Muleyke haber verip şöyle dedi: Usmân'ın kızı (Ümmü Ebân) Mekke'de vefat etmişti. (Namazında ve gömülüşünde) hazır bulunmak için bizler de bu cenazeye gelmiştik. İbn Omer ile İbn Abbâs da bu cenazede hazır bulundular. Ben İbn Omer ile İbn Abbâs'ın arasına oturmuştum. Yâhud da şöyle dedi: Yâhud ben bu ikisinden birinin yanına oturmuştum da diğeri de gelip benim yanıma oturmuştu. (Bu sırada evden kadınların feryadı yükseldi.) Bunun üzerine Abdullah ibn Omer, yanında bulunan Usmân'ın oğlu Amr'e: Şu kadınları ağlamaktan nehy etmez misin? Çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şübhesiz ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azâb edilir" buyurdu, dedi. 1299- Buna karşı Abdullah ibn Abbâs da: Omer, ölü kendisine ailesinin her ağlaması yüzünden değil, bâzı gûnâ ağlaması sebebiyle azâb olunur der idi, dedi. Bundan sonra da İbn Abbâs şu hâdiseyi anlatıp, şöyle dedi: Ben Mekke'den Omer ile birlikte hacc'dan dönmüştüm. Biz (Mekke ile Medîne arasındaki) Beydâ mevkiinde duraklamakta iken, büyük bir semure ağacının altında develi bir yolcu kaafilesi göründü. Omer bana: - Git bak, bu kaafile kimlerdir? dedi. Ben de baktım ve derhâl Suheyb'i tanıdım. Ve bunu Omer'e haber verdim. Omer: - Suheyb'i bana çağır, dedi. Ben Suheyb'in yanına döndüm ve: - Mü'minlerin Emîri'nin yanına gel ve onunla buluş, dedim. (Beraber Medine'ye geldik.) Omer vurulduğu zaman Suheyb ağlayarak Omer'in yanına girdi ve: - Vah kardeşim, vah yoldaşım! Diyerek feryada başladı. Omer: - Yâ Suheyb! Bana mı ağlıyorsun? Halbuki Rasûlüllah: "Ölü, ailesinin bâzı gûnâ ağlamalarından dolayı azâb olunur" buyurdu, dedi. 1300- Sonra İbn Abbâs şöyle dedi: — Omer vefat ettiğinde bu vak'ayı Âişe'ye anlattım. Âişe: Allah Omer'e rahmet etsin. Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah, ehl ve ailesinin ölüye ağlamasından dolayı bir mü'mine azâb eder" hadîsini söylememiştir. Lâkin Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah ehl ve ailesinin kendisine ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır" buyurdu. Ve Âişe devamla: Size Kur'ân kâfidir. "Günahkâr hiçbir nefs, diğerinin (günâh) yükünü taşımaz" (el-En'âm: 164) dedi. İbn Abbâs, Âişe'nin bu sözlerini naklettikten sonra: Hakikat şu: Güldüren de, ağlatan da Allah'tır" (en-Necm: 53/43) dedi. İbnu Ebî Muleyke: Allah'a yemîn ederim ki, İbnu Omer bundan sonra birşey söylemedi, demiştir. 1301 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ailesi başında ağlaşmakta olan bir Yahûdî karısının (mezarı) yanından geçmişti de: "Bunlar ölüleri üzerine ağlıyorlar. Halbuki ölü kabrinde azâb olunuyor" buyurdu. 1302 Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer vurulduğu zaman Suheyb: Vah kardeşim! Diyerek ağlamaya başlamıştı. Bunun üzerine Omer: Yâ Suheyb! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in "Şübhesiz ölü, dirinin ağlaması ile muhakkak azâb olunur" buyurduğunu bilmez misin? Dedi. |