15 Kur'anın İsimleriTaberi diyor ki: "Allahü teâlâ, Hazret-i Muhammed'e indirdiği kitabım dört isimle isimlendirmiştir. 1- Kur'an: Bu isim şu âyetlerde zikredilmiştir. "Şüphesiz ki bu Kur'an, insanları en doğru yola götürür. Salih ameller işleyen müminlere büyük bir mükafaat olduğunu, âhirete iman etmeyenlerin de can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler. [61][88]Muhakkak ki bu Kur'an İsrailoğullarına, ihtilaf ettikleri şeylerin çoğunu anlatmaktadır. [62][89] Kur'an kelimesinin mânâsı hakkında müfessirler ihtilaf eürnşlerdir: a- Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre, Kur'an kelimesi kökünden mastardır. Bu mastar fiillerinin mastarları gibidir. Abdullah b. Abbas "Biz onu Cebraile okuttuğumuz zaman sen onun okuyuşunu takibet. [63][90]âyetini şöyle izah etmiştir: "Biz onu, sana açıkladığımız zaman sen onunla amel et." Taberi, Abullah b. Abbas'ın bu izanıyla "Biz onu, okuyarak açıkladığımız zaman, okuyarak açıkladığımızla sen amel et." demek istediğini söylemiş ve Abdullah b. Abbas'ın bu âyette geçen "Kur'an" kelimesini "Okumak" mânâsında aldığım ve "Kıraat etmek" şeklinde izah ettiğini söylemiştir. b- Katade'den rivayet edilen diğer bir görüşe göre Kur'an kelimesi kökünden gelmektedir. Mânâsı da "Bir araya getirmek ve kaynaştırmak" demektir. Bu ifade "Bu deve, rahmini asla bir döl üzerinde büzüştürüp toplamamıştır." deyiminde de görülmektedir. Nitekim Amr. b. Gülsüm şu şiirinde bunu ifade etmektedir. "O kadının kolları beyazdır. O, döl üzerine rahmini büzüp toplamamış biridir." Said b. Ebi Urube diyor ki: "Katade "Onu bir araya toplamak ve akıtmak, şüphesiz bizim işimizdir. [64][91] şeklinde tercüme edilen âyeti "Onu korumak ve birbirleriyle kaynaştırmak bize aittir." şeklinde izah etmiş "Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman sen onun okuyuşunu takibe et. [65][92] şeklinde tercüme edilen âyetin de "Biz onu sana okuduğumuz zaman sen onun helaline uy, haramından kaçın." şeklinde izah etmiştir. Taberi diyor ki: "Abdullah b. Abbas'ın da, Katade'nin de, naklettiğimiz görüşlerine dair Arap dilinde sahih bir yön vardır. Ancak biraz Önce zikredilen iki âyetin tefsirinde Abdullah b. Abbas'ın izahı daha evladır. Zira Katade'nin izahına göre Kur'an toplanıp bir araya gelinceye kadar Resulullah'ın, kendisine vahyedenlere tabi olma zarureti olmadığı anlaşılmaktadır. Halbuki Allah teâlâ, Kur'anm birçok âyetinde ResuluHah'a, kendisine vahyedilenlere uymasını emretmiş, Kur'an bir araya toplanıncaya kadar vahyedilenlerden herhangi bir şeye uymamasına dair hiçbir ruhsat vermemiştir. Bu itibarla zikredilen bu âyet-i kerimeleri de Kur'anm diğer âyetleri ışığında tefsir etmek gerekmektedir. Şayet Kıyamet suresinin on sekizinci âyeti, Katadenin izahına göre "Biz Kur'anm âyetlerini toparlayıp bir araya getirdiğimiz zaman sen, toparlayıp bir araya getireliğimiz şeylere uy." şeklinde tefsir edilecek olursa bu takdirde Resulullahın: "Yaratan rabbinin ismiyle oku. [66][93] emrine uyması, Kur'ânın diğer âyetleri de gelip toparlanmadan, yine Resulullah'ın: "Ey sarınıp bürünen Peygamber, kalk uyar[67][94] emrine, Kur'anın diğer âyetleri de gelip toparlanmadan uyması gerekli olmazdı. Böyle bir tezi savunmak ta ümmetin görüşünün dışına çıkmak olurdu. Madem ki Resulullah'ın, Kur'an-ı Kerimin her âyetinin hükmüne uyması gereklidir ve bu âyetlerin bir araya getirilip getiriimemeleri, Resuluilah'ın o âyetlerin hükümlerine uymasının gerekliliği yönünden farksızdır o halde Abdullah b. Abbasm, Kıyamet suresinin on sekizinci âyetini te'vil şekli daha evladır. Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki "Kur1 an kelimesi mastardır ve mânâsı da "Okumak" demektir. Kur'ana bu ad nasıl verilebilir? Çünkü Kur'an "Okumak" değil "Ouknan"dır? Cevaben denilir ki, Arapçada mastarların ism-i Meful mânâsında kullandıklarının örneği çoktur. Mesela "Mektup"a "Kitap"da denilmektedir. Mesela bir şair karısını boşadığıni belirten bir mektubu anlatırken şöyle demiştir: "Bana tekrar dönmek mi istiyorsun? Halbuki senin boşanman hakkında, zamkın yapışmasına benzeyen bir yazı vardır." Şair bu şiirinde, kitap kelimesini, mektup mânâsında kullanmıştır. 2- Furkan: Bu isim şu âyette zikredilmiştir: "Âlemlere uyarıcı olsun diye Kulu Muhammede furkanı (Hakkı bâtıldan ayıran Kur'anı) indiren Allah, yüceler yücesidir. [68][95]Müfessirler bu kelimenin mânâsı hakkında da çeşitli görüşler zikretmişlerdir. a- İkrime ve Suudi'nin, bu kelimenin mânâsının "Kurtulmak" olduğunu söyledikleri rivayet edilmektedir. b- Abdullah b. Abbas "Furkan" kelimesinin mânâsının "Çıkış yolu" demek olduğunu söylemiştir. c- Mücahid ise bu kelimenin mânâsının "İki şeyin anısını ayıran" demek olduğunu söylemiştir. Taberi diyor ki: "Müfessirlerin "Furkan" kelimesinin mânâsını izah etmekte ihtilaf etmelerine rağmen hepsinin görüşü birbirine yakındır. Zira, Furkan kelimesinin "Çıkış yolu" mânâsında olduğunu söyleyenler bunun, kurtulmak olduğunu da dolaylı yolla söylemiş olurlar. Yine bu kelimeyi "Kurtulmak" mânâsında kullananlar, iyilik yapımla kötülük yapanı birbirinden ayırmak ve kurtuluşa kavuşturmak mânâsında da dolaylı yolla kullanmış olurlar. Bu itibarla hepsinin tevil şekli de sahihtir. Çünkü söyledikleri sözlerin mânâları, netice itibariyle aynıdır. Bize göre "Furkan" kelimesinin asıl mânâsı "İki şeyin arasını ayırmak" demektir. Bu ayırma işi iki kişinin arasında hüküm vermekle ve ya, çatışan iki kişiden birini kurtarmakla yahut, delilini güçlü göstermekle ya da herhangi bir yolla gerçekleşmiş olabilir. Bu izahtan anlaşılmaktadır ki, Kurana "Furkan" adının verilmesi, onun delilleriyle cezalan ve farzlanyla ve diğer hükümleriyle, haklıyla haksızın arasını ayırdetmesinden ve hüküm ve yargılarıyla haklıya yardım edip onu kurtarmasından ve haksızı desteksiz bırakıp onu mağlup etmesindendir. 3- Kitap: Kur'anin bu ismi şu âyette de zikredilmiştir: "Hamd, kulu Mu-hammed'e kitabı (Kur'anı) indiren ve doğruluktan uzak hiçbir şeyi ona koymayan Allah'a mahsustur. [69][96] Kur'ana verilen bu isim de fiilinden mastardır. Kitabın asıl mânâsı yazarın, Alfabe harflerini birleştirerek veya ayrı ayrı yazmasıdır. Kur'an, yazmak değil yazılandır. Buna rağmen Kur'ana "Mastar" ile isim verilmesi, biraz önce izah edilen şiirde de belirtildiği gibi Arapların bazan mastarları ism-i meful mânâsında kullanmalanndandır. 4- Zikir: Kur'ânın bu ismi şu âyette de zikredilmiştir. "Şüphesiz ki zikri (Kur'anı) biz indirdik, onun koruyucusu da biziz." [70][97] Kur'ana verilen bu ismin iki mânâya gelme ihtimali vardır. a- Burada zikir kelimesinin mânâsı "Hatırlatma ve anlatma" demektir. Kur'ana bu adın verilişinin sebebi ise Allah teâlânın onu bize anlatmasından ve Kur'anda kullarına, cezalanın, farzlarını, ve diğer hükümlerini zikretmesindendir. b- Bu Zikir kelimesinin mânâsı, anılmak, şeref kazanmak ve iftihar etmektir. Kur'ana bu ismin verilişinin sebebi, ona iman edenlerin yâd edilmeleri, şeref kazanmaları ve iftihara layık olmalarındandır. Nitekim Allahü teâlâ bir âyet-i kerimesinde: "Bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür. Yakında hesaba çekileceksiniz. [71][98] buyurmuştur. Yani bu senin için ve kavmin için bir şereftir." demek istemiştir. |