Geri

   

 

 

İleri

 

Tefsir Usûlü / Giriş 

Kur’ân-ı Kerîm Tefsirine Duyulan İhtiyaç 

Fert ve toplum açısından insan, yaratılışından Kur’ân- Kerîm’in gelişine kadar, gaye ve hedef itibariyle, birbirine zıd, hidayet veya sapıklık yollarından birini seçe-gelmiştir. “İnsan, bütün bir ömrünü kapsayan bu yolculuğa niçin çıktı? Nereden geliyor ve nereye gidiyor? Ölümden sonraki hayatın anlamı nedir?” gibi soruları, herhalde akıl ve irade sahibi bir kişinin, kendine sorması gerekir. Büyüklü küçüklü milyonlarca yıldızla donatıl­mış fezanın akla durgunluk veren yapısı, nizam ve âhengi, bir yaratıcının muhakkak olduğunu göstermektedir.

Şüphesiz bu yaratıcı, yüce Allah’tır. Elbette, her eserin bir var-oluş sebebi, maksadı olduğuna göre, insanın da bir yaratılış gayesi vardır. Bu gaye ona, peygamberler “aleyhimü’s-sselâm” vasıta­sıyla gönderilen kitaplarla bildirilmiştir. Son Peygamber Muhammed “aleyhisselâm”a da Kur’ân-ı Kerîm indirilmiştir.

İşte bir müslümanın, bu Kitâb’a ve onu açıklayan kay­naklara göre, inanç ve davranışlarını tespit etmesi gerekmek­tedir. Dinî anlamda bu, iman ve amel sorumluluğunu ifade etmektedir. Müs­lüman, iman ve amelini, yüce Allah’ın tebliğlerine, dolayısıyla rızasına uygun yaparsa, geçerli olmaktadır. Bu tebliğlerin de belirlenmesi, Kur’ân-ı Kerîm’in iyi anlaşılmasına ve doğru tef­sir edilmesine bağlıdır.

Bu durumda, Kitâbullah’ın tefsiriyle ilgili çalışmalar yap­mak, ilim adamları için bir vecîbe olmuştur. Onun için asırlar boyunca, Ulûmu’l-Kur’ân’ın çeşitli branşlarında çalışan birçok âlimin yetiştiği görülüyor. es-Sıddîk “radıyallahü anh”, “Kur’ân’dan bir âyeti açıklamak, bana bir âyeti ezberlemekten daha sevimli ge­liyor.[1]” diyor. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” da “Kur’ân’ı açıklayınız ve (özel­likle) “garîb”lerini anlamaya çalışınız.” demekle[2], tefsir il­minde önemli bir konu olan “garîb kelimeler”e dikkat çekiyor.

Hasan-ı Basrî “rahmetullahi aleyh” ise, “Allah’a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk’ın indirdiği bir âyetin nerede indiğini ve onunla neyin kastedildiğini bilmek, bana en güzel gelen şeydir![3]” demekte ve “Onları lisan bilmezlik helâk etti; biri âyeti okuyup, ona öyle bir mana verir ki, onunla Allah’a iftira etmiş olur.[4]” ifadeleriyle, Kur’ân-ı Kerîm tefsirinde, lügat ilminin ne kadar önemli bir yeri olduğuna işaret etmekte­dir.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Kur’ân-Kerîm âyetleri, bir takım edebî ifade özelliklerine sahiptir. Kur’ân-ı Kerîm âyetleri arasında müşkil,[5] garîb[6] ve mucmel[7] kelimeler olduğu gibi, Meânî, Beyân ve Bedî’ ilimlerine konu olan, te’kîd[8], hazf[9], iltifât[10], teşbîh[11], istiâre[12], mecâz[13], kinâye[14], hasr[15], takdîm ve te’hîr[16] ve benzeri söz sanat­ları da bulunmaktadır. Diğer taraftan bir âyetin umûmî[17] veya husûsî[18] olması ile nâsih[19] veya mensûh[20] olma durumu, sebeb-i nüzûli[21] ve müteşâbih[22] özelliği, Kur’ân-ı Kerîm tefsirini gerekli kılan başlıca sebepler arasında yer almaktadır.

Mukaddes kitabımız Kur’ân’ı, en iyi anlayan kimsenin, Peygamber “aleyhisselâm” oluduğunda şüphe yoktur. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm ona nâzil olmuştur. O, Kur’ân’ı teblîğ[23] ve tebyîn[24] ile görevlendirilmiştir.   

Kaynak: 2005, Etem Levent, Hasan-ı Basrî’nin Hayatı, Öğretim ve Tefsir Yöntemi. Arı Sanat Yayınları, İstanbul.

--------------------------------------------

1.    Suyûtî, el-İtkân, II,175.

2.    Suyûtî, a.g.e., II,175.

3.    Mukaddimetân (nşr. Arthur Jeffery), s.261; Kurtubî, Tefsîru’l-Kurtubî, I,26; Suyûtî, el-İtkân, II,175.

4.    Mukaddimetân (nşr. Arthur Jeffery), s.261.

5.    Bk İbn Kuteybe, Te’vîlu muşkili’l-Kur’ân; Zerkeşî, el-Burhân; Suyûtî, el-İtkân.

6.    Ebû’l-Kâsım el-Huseyn ibn Muhammed er-Râgıbu’l-İsfahânî, el-Mufredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Kâhira 1381/I961; Zerkeşî, el-Burhân, I,291-292; Suyûtî, el-İtkân. I,113.

7.    Zerkeşî, a.g.e., I,291-292; Suyûtî, el-İtkân. II,18; Ebû Bekr Muhammed ibn Ahmed es-Serahsî, Usûlu’s-serahsî, Beyrût 1393/1973; Sa’du’d-dîn et-Taftazânî, et-Telvîh şerhu’t-tavdîh, İstanbul 1304/1886.

8.    Zerkeşî, a.g.e., II,385.

9.    Zerkeşî, a.g.e., III,103-220.

10.  Zerkeşî, a.g.e., III,314-413.

11.  Zerkeşî, a.g.e., III,414-431; Suyûtî, el-İtkân. II,42; Subhı’s-Sâlih, Mebâhis fî ulûmi’l-Kur’ân, Beyrût 1385/1965, s.322-327.

12.  Zerkeşî, a.g.e., III,432-457; Suyûtî, el-İtkân. II,42; Subhı’s-Sâlih, Mebâhis fî ulûmi’l-Kur’ân, Beyrût 1385/1965, s.322-327. Serahsî, Usûlu’s-serahsî, I,178.

13.  Zerkeşî, a.g.e., II,255-299; Suyûtî, el-İtkân. II,36; Taftazânî, et-Telvîh, I,133.

14.  Zerkeşî, a.g.e., II,300; Taftazânî, et-Telvîh, I,137. Suyûtî, el-İtkân. II,47; Abdulazîz Ahmed ibn Muhammed el-Buhârî, Keşfu’l-esrâr alâ usûli’l-Pezdevî, el-Mektebetu’s-sanâyi’ 1307/1889, II,523.

15.  Suyûtî, el-İtkân. II,49.

16.      Zerkeşî, a.g.e., III,233-287.

17.      Taftazânî, et-Telvîh, I,73; Suyûtî, el-İtkân. II,16.

18.      Suyûtî, el-İtkân. II,16; Abdulazîz el-Buhârî, Keşfu’l-esrâr, I,291.

19.      Zerkeşî, el-Burhân, II,28; Subhı’s-Sâlih, Mebâhis, s.259-274; Zerkânî, Menâhilu’l-irfân, II,  173-269.

20.      Zerkeşî, a.g.e., II,28; Subhı’s-Sâliha.g.e., s.259-274; Zerkânî, a.g.e., II,173-269.

21.      Zerkeşî, a.g.e., I,22; Suyûtî, el-İtkân, I,29; Zerkânî, a.g.e., I,106-136.

22.      Zerkeşî, a.g.e., I,111; Suyûtî, a.g.e., II,114; Subhı’s-Sâlih, a.g.e., s.281-286; Zerkânî, a.g.e., II,280.

23.      Mâide, 5/67.

24.      Nahl, 16/44; İbrâhîm, 14/4.