FELAK SURESİ

[ 113.001 ] ( KK )

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ ﴿ ١ ﴾

[ 113.001 ] ( MŞ )

(Ey Resûlüm,) de ki: Sabahın Rabbine (karanlığı yarıp tan yerini ağartan Rabb[im]e) sığınırım,

[ 113.001 ] ( AY )

(Ey Resûlüm,) de ki: Sığınırım sabahın Rabbine;

[ 113.001 ] ( EO )

Di ki: Sığınırım Rabbına o Felakın.

[ 113.001 ] ( ES )

De ki: "Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım,

[ 113.001 ] ( NQ )

Say: "I seek refuge with (Allah) the Lord of the daybreak,

[ 113.002 ] ( KK )

مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ ﴿ ٢ ﴾

[ 113.002 ] ( MŞ )

(Canlı ve cansız olarak) yarattığı şeylerin şerrinden, 

[ 113.002 ] ( AY )

Yarattığı şeylerin (her türlü) fenalığından,

[ 113.002 ] ( EO )

Şerrinden Mâhalakın.

[ 113.002 ] ( ES )

Yarattığı şeylerin şerrinden,

[ 113.002 ] ( NQ )

From the evil of what He has created;

[ 113.003 ] ( KK )

وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ ﴿ ٣ ﴾

[ 113.003 ] ( MŞ )

(Ay kaybolup) karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,

[ 113.003 ] ( AY )

Karanlığı girib çöktüğü zaman, gecenin (içinde işlenib çoğalan) şerrinden,

[ 113.003 ] ( EO )

Ve şerrinden bir Gâsıkın daldığı zaman.

[ 113.003 ] ( ES )

Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,

[ 113.003 ] ( NQ )

And from the evil of the darkening (night) as it comes with its darkness; (or the moon as it sets or goes away).

[ 113.004 ] ( KK )

وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ ﴿ ٤ ﴾

[ 113.004 ] ( MŞ )

(Büyü yapmak için ipliklere bağladıkları) düğümlere üfüren (büyücü kadın nefes)lerin şerrinden,
(Zureyk oğulları yahûdilerinden Lebîd b. el-A’sam adında bir Yahûdi, üzerine iğne batırılmış ve üfürülmüş onbir düğümlü bir ipi veya birkaç kıl ve tarak dişini bir kuyuda taşın altına koymak suretiyle Hazret-i Peygamber’e sihir [büyü] yaptı. Peygamber “aleyhisselam”, bundan müteessir oldu ve hastalandı. Bu hâl, Allah'ın dilediği bir zamana kadar sürdü. Felâk ve Nâs sûreleri nâzil oldu. Sonra Hak teâlâ, Cebrâîl “aleyhisselam”ı göndererek sihir yerini bildirdi ve ondan kurtulma çaresini vahyetti. Hazret-i Peygamber, bu sûreleri okuyunca rahatladı. Bk. Buhârî, Tıbb 47, 49, 50, Cizye 14, Edeb 56; Müslim, Selâm 43, [2189]; Nesâî, Tahrîm 20, [7,112-113]. Bk. Beydâvî ve Kurtubî.
Hazret-i Âişe anlatıyor:
Peygamber “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm”, rahatsızlandığı zaman, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyarak, kendi kendine üflerdi ve eliyle [ağrıyan yerini] meshederdi. Bk. Râzî.
Hazret-i Peygamber yatacağı zaman, Felâk ve Nâs sûrelerini iki eline okur, sonra onlarla bütün bedenini meshederdi. Bk. Râzî.)

[ 113.004 ] ( AY )

(Büyü yapmak için) düğümlere üfliyen kadınların (her sihirbazın) şerrinden,

[ 113.004 ] ( EO )

Ve o, ukdelere üfliyen neffasların şerrinden.

[ 113.004 ] ( ES )

Ve düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,

[ 113.004 ] ( NQ )

And from the evil of the witchcrafts when they blow in the knots,

[ 113.005 ] ( KK )

وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ ﴿ ٥ ﴾

[ 113.005 ] ( MŞ )

Hased(ini belli) ettiği zaman hasetçinin şerrinden (Rabbim sana sığınırım. Ey Allah’ım, her türlü şerden beni koru!).
(Peygamber “aleyhisselam” buyurdu:
Sabah ve akşama erince, İhlâs sûresi ile Muavvizetân [Fe­lâk ve Nâs]’ı üçer defa oku. Bunlar, her şeye kar­şı sana yeter. Bk. Nesâî, İstiâze 1, [8, 254]; Müsned, V, 312.
Hazret-i Âişe'den nakledilir:
Peygamber “aleyhisselam” rahatsızlandığı zaman kendisine Muavvizetân sûrelerini okur ve üflerdi. Has­talığı artınca, ona ben okur ve bereketini umarak ellerini üzerine sürerdim. Bk. Buhârî, XV, 1916; Ebû Dâvûd, IV, 15; İbn Mâce, II, 1166; Muvatta, II, 942; Müsned, VI,114, 242.)

[ 113.005 ] ( AY )

Bir de hasedini meydana çıkarıp gereğini yapmağa koyulduğu zaman, kıskancın şerrinden...

[ 113.005 ] ( EO )

Ve şerrinden bir hâdisin hased ettiği zaman.

[ 113.005 ] ( ES )

Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.

[ 113.005 ] ( NQ )

And from the evil of the envier when he envies."