KAARİ'A SURESİ

[ 101.001 ] ( KK )

اَلْقَارِعَةُ ﴿ ١ ﴾

[ 101.001 ] ( MŞ )

Kâri’a! (Korkunç ve dehşet verici hâlleriyle kalpleri çarpacak olan!)

[ 101.001 ] ( AY )

(Dehşetiyle kalplere çarpacak) o kıyâmet,

[ 101.001 ] ( EO )

O karia.

[ 101.001 ] ( ES )

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

[ 101.001 ] ( NQ )

Al-Qari'ah (the striking Hour i.e. the Day of Resurrection),

[ 101.002 ] ( KK )

مَا الْقَارِعَةُ ﴿ ٢ ﴾

[ 101.002 ] ( MŞ )

Nedir o “Kâri’a”?

[ 101.002 ] ( AY )

Nedir o kıyâmet?

[ 101.002 ] ( EO )

Nedir o karia?

[ 101.002 ] ( ES )

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

[ 101.002 ] ( NQ )

What is the striking (Hour)?

[ 101.003 ] ( KK )

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ ﴿ ٣ ﴾

[ 101.003 ] ( MŞ )

(Ey Resûlüm!) “Kâri’a”nın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Sen onun ne olduğunu bilir misin?) 

[ 101.003 ] ( AY )

Ne bildirdi sana, nedir o kıyâmet?

[ 101.003 ] ( EO )

Ne bildirdi ki sana; nedir o karia?

[ 101.003 ] ( ES )

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

[ 101.003 ] ( NQ )

And what will make you know what the striking (Hour) is?

[ 101.004 ] ( KK )

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ ﴿ ٤ ﴾

[ 101.004 ] ( MŞ )

(“Kâri’a”, kıyâmet günüdür ki,) o gün insanlar, (ateşin veya kandilin etrafına dökülmüş) darmadağın pervâneler gibi olurlar.

[ 101.004 ] ( AY )

O gün insanlar, çırpınıp yayılan kelebekler (pervaneler) gibi olacak,

[ 101.004 ] ( EO )

O gün ki nâs çırpınıp yayılan pervaneler gibi olacak.

[ 101.004 ] ( ES )

O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

[ 101.004 ] ( NQ )

It is a Day whereon mankind will be like moths scattered about,

[ 101.005 ] ( KK )

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ ﴿ ٥ ﴾

[ 101.005 ] ( MŞ )

Dağlar da (dağılmış toz ha­line gelerek1) atılmış renkli yün(ler) gibi olur.
1 Bk. Vâkı’a 56/6.

[ 101.005 ] ( AY )

Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacak...

[ 101.005 ] ( EO )

Dağlar da didilmiş elvan yünler gibi atılacaktır.

[ 101.005 ] ( ES )

Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

[ 101.005 ] ( NQ )

And the mountains will be like carded wool,

[ 101.006 ] ( KK )

فَأَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ ﴿ ٦ ﴾

[ 101.006 ] ( MŞ )

İşte (o gün) kimin (Mizân’daki) tartıları (hayır ve iyilikleri, kötülüklerinden) ağır gelirse,

[ 101.006 ] ( AY )

İşte o vakit, kimin tartıları (iyilikleri) ağır gelmişse,

[ 101.006 ] ( EO )

İşte o vakıt miyzanları ağır basan kimse.

[ 101.006 ] ( ES )

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

[ 101.006 ] ( NQ )

Then as for him whose balance (of good deeds) will be heavy,

[ 101.007 ] ( KK )

فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ ﴿ ٧ ﴾

[ 101.007 ] ( MŞ )

Artık o, hoşnut (râzı olacağı) bir hayatta (cennette)dir.

[ 101.007 ] ( AY )

Artık o, hoşnut bir hayattadır.

[ 101.007 ] ( EO )

O artık hoşnud bir hayattadır

[ 101.007 ] ( ES )

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

[ 101.007 ] ( NQ )

He will live a pleasant life (in Paradise).

[ 101.008 ] ( KK )

وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ ﴿ ٨ ﴾

[ 101.008 ] ( MŞ )

Fakat kimin de tartıları (hayır ve iyilikleri, kötülüklerinden) hafif gelirse,

[ 101.008 ] ( AY )

Fakat kimin de tartıları (iyilikleri) hafif gelmişse,

[ 101.008 ] ( EO )

Fakat miyzanları hafif gelen kimse.

[ 101.008 ] ( ES )

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

[ 101.008 ] ( NQ )

But as for him whose balance (of good deeds) will be light,

[ 101.009 ] ( KK )

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ ﴿ ٩ ﴾

[ 101.009 ] ( MŞ )

Artık onun anası (yurdu, sığınacağı yeri) hâviye (çukur)dur. 

[ 101.009 ] ( AY )

Artık onun yeri Hâviye’dir.

[ 101.009 ] ( EO )

O vakıt onun anası haviyedir.

[ 101.009 ] ( ES )

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

[ 101.009 ] ( NQ )

He will have his home in Hawiyah (pit, i.e. Hell).

[ 101.010 ] ( KK )

وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ ﴿ ١٠ ﴾

[ 101.010 ] ( MŞ )

(Ey Resûlüm!) “Hâviye”nin ne olduğunu sana bildiren nedir? (Sen onun ne olduğunu bilir misin?) 

[ 101.010 ] ( AY )

Bildin mi Hâviye nedir?

[ 101.010 ] ( EO )

Ve bildin mi haviye nedir?

[ 101.010 ] ( ES )

O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

[ 101.010 ] ( NQ )

And what will make you know what it is?

[ 101.011 ] ( KK )

نَارٌ حَامِيَةٌ ﴿ ١١ ﴾

[ 101.011 ] ( MŞ )

O, çok kızgın bir ateştir (cehennem ateşidir).

[ 101.011 ] ( AY )

O, kızgın bir ateştir...

[ 101.011 ] ( EO )

Kızışmış bir ateş.

[ 101.011 ] ( ES )

O, kızgın bir ateştir.

[ 101.011 ] ( NQ )

(It is) a hot blazing Fire!